Adam be! Model lider… Ne modeli, cihan lideri. Kalıbının adamı. Devlet dediğin böyle, lider dediğin de böyle olur. Öyle olmalı. Dostumuz Vladimir Putin’den söz ediyorum. “Devlet aklı” deyince, “kerim devlet” deyince o, uluslararası bir marka.
Sayın Putin önce eski KGB’ci deneyim ve birikimine dayanarak tetikçileri muhaliflerini öldürtmek üzere Batı ülkelerine gönderiyor. Üstelik istihbaratçı raconunu dahi gözardı edebiliyor. Çünkü takasla alınmış yani artık dokunulmazlık kazanmış olması gereken Litvinenko gibileri de peşlerine düşüp yok ediyor. Adıgeçeni İngiltere’de polonyumla zehirletmişti örnek olarak.
Devlet memuru tetikçilerden, katillerden, cellatlardan yakayı ele veren olmuyor mu? Oluyor. Sayın Putin bu defa dönüp Rusya’da işi veya görevi gereği yaşayan Batı ülkeleri yurttaşlarından (çifte vatandaş da olur) uygun gördüklerini tutsak ediyor. Sonra pazarlığa oturup, pazarlık aşaması yıllar sürse de, bu tutsaklarla kendi talimatlarını yerine getirenleri değiş tokuş edip kurtarıyor. Bunlardan silâh tüccarı (Victor Boot örneğindeki gibi) olanlar da unutulmuyor.
Yine üstelik bir racona daha uymuyor. Sözkonusu değiş tokuşlar Soğuk Savaş dönemindeki gibi öyle mehtapsız gece yarılarında, köprü üstlerinde, kuş uçmaz kervan geçmez sınır kapılarında yapılmıyor. Spot ışıkları altında, kameraların canlı yayını sırasında “şahsı” tarafından yapılıyor. Vatanlarına kavuşan katiller, casuslar, silâh tüccarları bizzat Rusya devlet başkanınca kucaklanıp, adeta alınlarından öpülerek taltif ediliyor.
Zira Sayın Putin’e muhalefet etmek, Rusya’ya ihanet demek. Rusya’nın “ne” olduğuna karar veren de Sayın Putin’in kendi. Örnek olarak, bugünden bakışla artık Hitler ve Mussolini’nin olduğu galeride yerini alması gereken Stalin yeniden baştacı. SSCB’nin çöküşü asrın felaketi. Ve Ukrayna diye bir ülke yok, Ukrayna olsa olsa Rusya’nın bir eyaleti. Değiştokuşla alınan katilin devlet başkanınca kucaklanmasının günümüz Rusya’sı için ne anlattığı da hiç umurunda değil.
Bu kafaya, bu uygulamalara bizim buradan için için hayran olanlar yalnızca Erdoğangiller değil. Kimi “muhalif” kalemler de Esenboğa’daki son değiştokuşu neredeyse heyecandan boğularak aktarıp, methiyeler düzüyorlar. Dışişleri’nin “güvenlik ve lojistik desteği” açıklamasıyla, istihbaratın “büyük bir arabuluculuk” duyurusu arasında sanki (belli belirsiz mi demeli) bir ayrım var ama olsun. Sahnedeyiz, masadayız, kadraja kafamızı uzatmak bize yetiyor.
Hem kendilerini “demokratik” devletler olarak niteleyen Batı ülkelerinin de ulusal istihbarat teşkilatları yok mu? Onların da ordularının “özel kuvvetleri”, istihbarat teşkilatlarının “operasyon” bölümleri, o bölümlerin “karanlık” operasyon (“black ops”) kolları yok mu? Sözü uzatmaya ne hacet? “Vatan mevzubahisse gerisi teferruat” değil mi? Devlet gerektiğinde “rutin dışına” çıkmaz mı? İkna olmadınız mı?
Daha geçenlerde İstanbul Milletvekili (E. BE.) Namık Tan’ın “Mavi Vatan” çıkışı üzerinden vücut kimyaları bozulanlar olmadı mı? Bu sayede öğrendik ki “Mavi Vatan” demek, meğer “Doğu Akdeniz’de petrol ve gaz aramak” demekmiş. Mavi Vatan’ın haritası da, aklımız sıra onu geçerli kılmak üzere Libya geçici yönetiminin bir kanadıyla imzaladığımız mutabakat muhtırasını BM’ye nota ekinde sunarken verdiğimiz Kıbrıs’ın batısı, Girit’in doğusu arasındaki deniz yetki alanı iddiamızmış. Başka deyişle Kıbrıs’ın doğusu, Ege, Marmara, Karadeniz Mavi Vatan’a dahil değilmiş.
Ayrıca Enver Paşa’nın ölüm yıldönümünü de anmayı ihmal etmedi Sayın Cumhurbaşkanı. Şimdi şöyle: Hem, özellikle “Teşkilat-ı Mahsusa” vurgusuyla Enver Paşa’yı şükranla, minnetle anıyoruz. Hem II. Abdülhamit’e TV dizisinde sefir tokatlatıp, “sürekli şaşıran paşa” rolüyle temayüz eden milli cevherimizi milletvekili yapıyoruz ve tıp fakültelerine, araştırma gemilerine Ulu Hakan’ın adını veriyoruz.
Orada durmuyoruz: HAMAS siyasi lideri Haniye için bir günlük ulusal yas ilan ediyoruz, albayraklar yarıya indiriliyor. Batı “tek dişi kalmış canavar” olabilir ama olsun, UAD’ye koşuyoruz. Ha, emsal teşkil edermiş filan, olsun. Yarın öbür gün UAD bizimle ilgili bir karar alırsa tanımayız.
Dost ve kardeş Sudan’da iç savaş var, kan gövdeyi götürüyor. Dost ve kardeş Bangladeş’te halk ayaklandı, meclisi başbakanlık konutunu bastı, hükümeti verdi. Oraları “flu” görürüz. Bize ekmeği fırından çıktığı gibi dumanı tüterken sıcak yenecek diplomasi dosyası lazım.
Dik bakışlarıyla hasımların yüreğine korku salıp, makam aracından inişiyle dostlara güven aşılayan sayın dışişleri bakanımız Mısır’ın Gazze’ye açılan Refah sınır kapısında demeç verirken sonradan aklına gelmiş gibi evsahibine teşekkür ederken söz arasında “Mısır Valisi” diyor. Mehmet Ali Paşa mı acaba? Yok yok, mihmandarlıkla görevli Mısırlı vali olacak. İsmi lazım değil. Acaba görevine yeni (3 Temmuz’da) başlayan Mısır dışişleri bakanı Badr Abdelatty neden eşlik etmemiş olabilir Sayın Fidan’a?
Sözü uzattık ve dolandırdık. Lider dediğinin sözü ikiletilmez ezcümle. Tıpkı Sayın Putin gibi yani. Instagram kapatılacak, kapat. S-400 alınacak, al. Bayraklar indirilecek, indir. Demirtaş, Kavala, Atalay ve onların isimlerinin simgelediği diğer siyasal tutuklular içeri tıkılacak ve asla salınmayacak, tık ve salma.
Yolun çatalı ise şurada. Bu güncel durumunda bile Türkiye, Rusya değil. Rusya çelişkili biçimde demokrasiye en çok Yeltsin’in on yıllık “yağma” döneminde yaklaştı. Görüp göreceği rahmet o kadarla kaldı. Bugün de ülkeden çekilen Batılı şirketleri Putin eşine dostuna paylaştırıyor. Karadeniz’de (Gelincik) sarayı, Baltık kıyısında konağı filan var ama olmuyor. Rusya’da o olasılık yok ama burada güncel padişahlık yetkilerinin seçimle muhalefetin cumhurbaşkanı adayına teslim edilme olasılığı (kağıt üstünde?) var. O durumda çanak çömlek mi patlayacak?
Malum mahfillerin telaşı da işte istikballerine baktıkça mücrim gibi titremelerinden kaynaklanıyor. Bunun için istiyorlar ki her şey değişsin ki her şey aynı kalabilsin. Özgürlükçüymüş gibi yapılsın ama öyle AB üyeliği, NATO müttefikliği, UAD, UCM, AİHM vb. şımarıklıklardan uzak duralım. Yahut bunları kendimize uzak tutalım.
Ben sana “eğitimi, ekonomiyi, ne bileyim TRT’yi düzeltme” demedim. Ben sana ulusal güvenlik politikalarını ve dış politikayı değiştirme dedim. Ben sana “içinde/başlığında Kürt (terörle mücadele, Irak, Suriye), Rum (Ege, Kıbrıs), Ermeni (soykırım, Ermenistan) geçen dosyaların kapağını açma” dedim. Anladın sen onu.
Yoksa yaz ver raporunu istediğin gibi şimdilik. Hani TÜSİAD’a filan çalışır gibi davran. Şuur ve tasavvur sınırların öylece belli olsun. Kan grubun anlaşılsın. Anlayan, üzerine alınan olur mu? Sanmam. Şanlı hariciyemizde büyüklerimizden sıkça işittiğimiz üzere “icat çıkarmanın anlamı yok” zira. Fincancı katırlarını ürkütmemek, ipe un sermek, gemisini yürüten (denizaltı) kaptan(ı)…
Batı ne şirinlikler yaparsa yapsın, Putin’in o kuralları takmayacağı belli. Batı’nın şirinlikleri de Netanyahu’nun da aynı kuralları takmaması nedeniyle çoktan ekşidi. Muhalefet de Erdoğan’a ne şirinlikler yaparsa yapsın, onun da dostu Putin gibi, herhangi bir kuralı takmadığı ve takmayacağı da herhalde yeterince açık.
Affedersiniz “Hasan almaz basan alır” şiarının geçerli olduğu günümüz dünyasında, devletlerarası ilişkilerde “realizm” yaklaşımının önde gelen isimlerinden Mearsheimer gibiler de entelektüel paryalara dönüştü. Hele Lavrov gibi birikiminde, deneyiminde, eğitiminde eksiği değil fazlası olan “memurlar” da diplomasinin paryaları oldu.
Tüm olup bitenler bana sorarsanız bakmayı ve görmeyi bilenler için sayısız dersler barınıdıryor. Dönüp Putin’in Berlin’in göbeğinde devleti adına cinayet işleyen FSB ajanı Krasikov’u kucaklama sahnesini tekrar izliyorum. Gerçekten anlam deryası.
Bizde hiç değilse YouTube henüz açık hamdolsun. Bakın Sayın Putin çekiverdi YouTube denen o melanet yuvasının fişini. Ne de olsa cihan lideri. Ne cephe gerisinde katilini bırakıyor, ne yedi düvel önünde boyun eğip işgal ettiği Ukrayna’dan çekiliyor, ne muhalefete müsaade ediyor. Devlet aklı, kerim devlet, derin tarih, stratejik derinlik, ortak hafıza, sağlam irade: Öykümüzde ne ararsanız var.