Bu kadar basit olmamalı

Varlığından bile haberimin olmadığı bir oyun, mahkeme kararı ile yasaklanmış.

Önce oyunun ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Daha çok çocukların oynadığı bir oyun türü.

Dünyada 200 milyona yakın kullanıcısı varmış ve ABD’de 16 yaşından küçük çocukların yarıya yakını bu oyun platformunu kullanıyormuş.

18 yıldır piyasada olan Roblox’la ilgili olarak başından beri cinsel içerik tartışmaları yaşanmış ve şirket bu içerikleri engellemek için çok uğraşmasına rağmen tam anlamıyla başarılı olamamış.

Ve Türkiye’deki yasaklama kararının da bu içerikler nedeniyle alındığı söyleniyor.

Ancak anladığım kadarı ile bu konu ve bu yasaklama ile ilgili olarak iktidarın da kafası karışık.

Yasaklama kararı sonrası konuştuğum Ulaştırma Bakanlığı yetkilileri de durumu anlamaya çalışıyorlardı.

İlk söyledikleri “Bizim bu konudan hiç haberimiz yoktu. Adana’da bir mahkemeye başvurulmuş ve karar oradan çıkmış. Biz de karar UYAP üzerinden bakanlığa tebliğ edilince öğrendik kararı. Biz Instagram yasağı ile uğraşırken bir de bu çıktı. Açıkçası bu kararın arkasında ne var onu da anlamaya çalışıyoruz. Hükümeti zora düşürmek isteyen bir gurubun işi de olabilir mi acaba diye bakıyoruz” oldu.

Yani tipik bir AKP paranoyası ile “Acaba bu da FETÖ’nün bir oyunu mu?” diye düşündüklerini anladım.

Zaten bakanlığın ilk açıklaması da “Kararın UYAP’ta yayınlanması sonucunda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından uygulanmıştır” diyordu.

Yani olayı sahiplenmiyor sanki zorunluluk nedeniyle engellendiği açıklanıyordu.

Sonraki gelişmeler BTK’nın da durumdan haberi olmadığını ve mahkemenin de BTK ya da başka bir uzman kurumun görüşünü alma gereği duymadan geniş çaplı bir yasaklama kararı aldığını gösteriyordu.

Sonrasında Adalet Bakanı kararı sahiplendi.

Ulaştırma Bakanlığı’nı da bir anlamda açığa düşürdü.

Sonuçta bir savcının talebi, bir Sulh Ceza Hakimi’nin tek başına aldığı bir kararla Türkiye’de her şeyin yasaklanabileceği ortaya çıktı.

Kararda ne bir bilirkişi raporu var, ne BTK görüşü alınmış, ne de bir pedagoji uzmanın fikri sorulmuş.

Sadece hakimin kendi anlayışı doğrultusunda bir karar alındığı çok açık.

Açıkçası ben Roblox uzmanı değilim.

Başta da dediğim gibi haberim dahi yoktu varlığından.

Zararlı mıdır, yasaklanma gerekçesinde haklılık payı nedir bilemem.

Ama 15 milyon kişiyi ilgilendiren bir karar, bir hakimin kendi anlayışı, dünya görüşü doğrultusunda şak diye engellenince bu pek yerinde bir durum gibi görünmüyor.

Eğer bu işler böyle kolay olacaksa, yarın öbür gün keyfine göre bir mahkeme bulan herkes, bir taşra kasabasında dahi bir karar aldırıp, hiç ummadığınız yasakları getirebilir.

Hazır müfettişler DHMİ’de iken

Ulaştırma Bakanlığı’ndan söz etmişken, uzun zamandır üzerinde yazılar yazdığım konuya ilişkin yeni gelişmeleri aktarmak istiyorum.

Biliyorsunuz aylar önce Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nde (DHMİ) yaşanan rezaletleri yazdım. 

Hem de defalarca.

Bakanlığın müteahhitlerinden ve Dalaman Havalimanı’nın işletmecisi YDA’nın kirasında yapılan yüz milyonlarca dolarlık indirim sonrası, Bakanlık personelinden iki yöneticinin YDA’nın Ankara’da yaptığı lüks siteden iki ev almasını konu ettim.

Yolsuzluk algısı yaratması bir yana süper yakışıksız bir durumdu ve zaten büyük bir olasılıkla da büyük bir yolsuzluğa işaret ediyordu.

YDA’nin işlettiği havalimanında bazı bölümler işletme dışına çıkarılmış, kira azaltılmıştı ve karşılığında iki ev alınmıştı.

Evlerden birini alan, eski bakanın özel kalem müdürüydü ve yeni bakan tarafından asli görevine iade edilmiş ama yeni görevi için milyonlarca lira harcayarak tefriş ettirdiği odasına bir de “gizli kasa” yaptırmıştı.

Şu anda DHMİ’de devletin en üst denetleme kurulu tarafından bir inceleme başlatıldı.

Öncelikle hava trafik kontrolörlerinin iddiaları ile ilgili bir inceleme yapacaklarmış.

Ardından benim yazdıklarım da inceleme konusu olacak diye umuyorum.

Ve denetlemeyi yapacak müfettişlerin işini kolaylaştırmak isterim.

Bakanlık müteahhidi YDA’dan alınan evlerin ikisi de Çayyolu Mahallesi’nde. Ada, pafta ya isterlerse tam adresini de veririm.

4 yılda kayıp 350 milyar dolar!

Dün Kur Korumalı Mevduat adı altında halkın 100 milyar dolarının birilerinin cebine aktarıldığını yazdım.

Çok eleştirdiğimiz KÖİ projelerinin zararı 37 milyar dolarken, hiç uğruna icat edilen Kur Korumalı Mevduat halka 100 milyar dolara mal olmuş, halkın vergileri ile elde edilen bu 100 milyar dolar ultra zengin bir grubun cebine transfer edilmişti.

Geride kalan bir eser de yoktu.

Para buharlaşmış arkasında hiçbir şey bırakmamıştı.

Önce nas diye saçma bir faiz indirimi başlatılmış, ardından faiz indiriminin yarattığı ortam nedeniyle TL değer kaybetmeye başlamış bu değer kaybını önlemek için gizli faiz olarak görünen ve oranına ekonomi yönetiminin karar veremediği bir faiz türü yaratılarak Türkiye soyulmuştu.

Bunun arkasında yeteneksiz ve bilgisiz bir Merkez Bankası Başkanı, yeteneksiz ve bilgisiz bir Bakan ve yeteneksiz, bilgisiz ve kötü niyetli bir sözde ekonomi danışmanı vardı.

100 milyar dolar bu yolla gitti.

Bu ekip şimdi onların yarattığı bu büyük hasarı gidermeye çalışan Mehmet Şimşek’i yemeye çalışıyorlar.

Ama şimdilik güçleri yetmiyor.

Yazdıklarımdan sonra dün bir dönem Devlet’te önemli görevlerde bulunmuş ama artık Devlet’le bağı kalmamış bir eski bürokrat ve siyasetçi ile konuştuk.

Verdiği sayılar korkunçtu.

“100 milyar dolar doğru bir sayı. Ama hepsi bu kadar değil” dedi ve kendi hesabına göre tam miktarı verdi: “Son üç buçuk dört sene içinde Devlet’in sadece yanlış kararlar ve bu yanlış kararlar sonrası alınan daha yanlış kararlar ve çok yanlış politikalar nedeniyle kaybettiği para miktarı 315 ila 350 milyar dolar arasındadır. Bu miktar kamunun dış borcuna hemen hemen eşit bir miktardır. Öyle ki, seçimden önce vatandaşın parasının Merkez Bankası’ndaki kısmı bile satılmıştı. Kimse de bunu yapana hesap sormadığı gibi, sanki ödüllendirilmiş gibi başka göreve atandı. Öylesine gözlerini karartmışlardı ki, gerekirse vatandaşın bankalardaki mevduatına bile el uzatacak bir kadro idi. Bugün o noktadan çok uzağız Allah tarafından ama 350 milyar dolar gitti. Bir daha da gelmez” dedi.

Bence yarın iktidar değiştiğinde bu kararların arkasındaki danışmanlar ve bürokratlar çok sıkı incelenmeli ve hesap sorulmalı.

Çünkü bu para hepimizin geleceğiydi.

Özellikle de gençlerin.

Kulüp başkanlarının ilişkileri de incelenmeli

Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu bir röportaj verdi. 

Röportajın en ilginç bölümü, Hacıosmanoğlu’nun MİT’in Federasyon Başkanı ile Sarallar arasındaki ilişkiyi araştırdığına ilişkin sözleri. 

“MİT Sarallar ile benim ilişkimi araştıracakmış, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ı tanırım onun bu araştırmadan haberi olduğunu zannetmiyorum” diye özetlenebilecek bir ifade kullanmış Hacıosmanoğlu. 

İlginç bir açıklama.

Hacıosmanoğlu’nun kaset ettiği Sarallar muhtemelen kamuoyunca Sarallar çetesi olarak bilinen grup. 

Oldukça geniş Karadenizli bir aile olan Saralların suç örgütleri ile alakası olmayan saygın fertleri ile ilgili bir araştırma yapacak hali yok MİT’in. 

İlginç olan kısım ise MİT’in yapacağı bir araştırmadan Hacıosmanoğlu’nun önceden haberdar olması ve bunu da açıklaması. 

Böyle bir araştırma gerçekten var mı, yapılacak mı onu da bilmem mümkün değil. 

Ama eğer böyle bir araştırma yapılacaksa, kulüpler ve kulüp başkanlarının da gerek adı geçen gerekse adı geçmeyen suç örgütleri ile bağlantıları da incelenmeli. 

Çünkü yıllardır biliyoruz ki, suç örgütleri ve kara para son yıllarda spora pek bir düşkün oldular. 

Özellikle de futbola.   

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Adres sorulmayacak adamlar ekonomi danışmanı yapılmadığı zaman.