Terör devleti İsrail’in Dışişleri Bakanı İsrael Katz, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan münasebetsiz cümlelerini “Her şeyin güzel olacağı günler için umut edelim” diyerek ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu etiketleyerek bitirdi. Ekrem İmamoğlu, gayet yumuşak bir tonda, “ne şiş yansın ne kebap” modunda bir mesajla bu skandalı geçiştirmek istedi ama ortada cevap bekleyen sorular kaldı:
1. İsrail’in Dışişleri Bakanı, neden mesela CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ya da onlar kadar popüler olan Mansur Yavaş’ı değil de Ekrem İmamoğlu’nu etiketledi?
2. İsrael Katz, Ekrem İmamoğlu’ndan neyi umut ediyor? Farzı muhal, Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı olsa, bundan İsrail’in elde edeceği fayda ne olacak?
3. Ekrem İmamoğlu, İsrail’i ve İsrael Katz’ı umutlandıracak neler yaptı ve yapıyor?
4. Ekrem İmamoğlu’nun, istiklal mücadelesi veren Hamas’ı sık sık bir “terör örgütü” olarak nitelendirmesi İsrail’in sempatisini koruma amaçlı mı? Bu sıkı dostluğu muhafaza için başka neler yapıyor?
5. İmamoğlu, sonradan yaptığı bir konuşmada “Beni tebrik etmeye bile gelmemiş bir ülkenin dış misyonu, 5,5 yıldır buradayım, beni böyle bir konuda niye ekledi düşünmeden edemiyorum” derken kime ne mesaj veriyor?
6. İmamoğlu, aynı konuşmasında, “Bu manevralar enteresan” derken neyi kastediyor?
Evet, geriye bu ve benzeri sorular kaldı. Bu soruların CHP içinde de sorulduğu ve sorgulandığı muhakkak. Genel Başkan dururken ve hatta o Genel Başkan İsrail’in gözüne girmek için elinden geleni yaparken neden o değil de İmamoğlu?
Ama Özgür Özel “İsrail neden beni sevmiyor da İmamoğlu’nu seviyor” diye hayıflanmasın, üzülmesin. İsrael Katz’ın bu “manevrası”, Ekrem İmamoğlu’nun aleyhine işler. Katz, İmamoğlu’nu “gömdü” desek yeridir. Zira geriye İmamoğlu’nun cevabı değil, Katz’ın etiketli mesajı kalır.
SOSYAL MEDYA NE İŞE YARAR?
Sosyal medya mecralarının sadece eğlence, iletişim ve ticaret amaçlı olduğunu zannedenler fena halde yanılıyorlar.
1. İstihbarat topluyorlar.
2. İstedikleri haberi vererek, istemediklerini sansürleyerek, yalan haber yayarak algı operasyonları yapıyorlar.
3. Küresel ve yerel ticareti yönlendiriyorlar.
4. Bağımlılık oluşturuyorlar.
5. Üyelerinin ortak tavır ve tepki belirlediği küresel bir tarikat inşa ediyorlar.
6. Bütün bunların üzerine bir de yüklü miktarda para kazanıyorlar.
Sosyal medya mecralarına karşı korumasız bir ülke, asla bağımsız bir ülke değildir.
INSTAGRAM SOLCULARI
Geçen haftaki yazımda Türkiye solunun 16 Şubat 1969’da yediği meydan dayağının kuyruk acısıyla dindar kesime “Amerikancı” iftirası attığını, 55 yıldır aynı masalla avunduğunu yazmıştım. Türkiye solunun özellikle 80 sonrasında tamamen ABD aparatına dönüştüğünü de örnekleriyle anlatmaya çalışmıştım.
Instagram’a erişim yasağı Türkiye solunu bir kez daha ABD’nin kucağına itti. “Özgürlük” ya da “sansür” kavramları üzerinden sol, ABD’nin operasyon araçlarını savunuyor. Sadece sol değil, Kemalistler, ulusalcılar, ırkçılar da ABD’nin operasyon makinelerinin avukatlığını yapıyorlar.
Demirel’e atfedilen sözü biraz değiştirelim: Türkiye’de sağ ve sol yoktur; muhafazakârlar ve onlara, onların değerlerine, inançlarına düşmanlık edenler vardır.
Ülkenin ateisti bile İslam’a saldırıp Museviliğe, Hristiyanlığa engin hoşgörü gösterirken, ülkenin solcusunun din ve mezhep alerjisiyle Siyonist’in, Evangelist’in, Haçlı’nın, Kapitalist’in kucağına oturmasına çok da şaşırmamak lazım.