Meslek icabı pek çok isimle görüşüyorum. Akademisyenden iş insanına bürokrattan politikacıya. Kimi yüz yüze, kimi herhangi bir toplantıda, kimi telefonda. Yazılmak üzere konuştuklarım kadar, kimi daha sonra yazacaklarım için bilgi, kimi “Şimdi değil ama ismimi vermeden daha sonra yaz istersen” diye anlatanların notları… Bir de kendi elindeki bilgiyi “Sizde de benzer duyumlar var mı?” şeklinde soru kalıbıyla ileten. Doğal olarak bunlar tek bir kaynaktan gelirse, tabii kaynağın kim olduğuna da bağlı olarak “araştırayım-başka kaynaklara da sorayım” diye tasnif ediliyor. Aynı sorular farklı kişilerce farklı şekillerde dile getirilirse elbette yine başka kaynaklara da sorularak, sorunun detayına inilmeye çalışılıyor, bir yandan da yazı zamanı gelmiş diye düşünmek gerekiyor.
Yaklaşık 20 gündür en sık duyduğum soru; “Büyük koalisyon olur mu, büyük koalisyon mu kuruluyor?” Nedir bundan kasıt; belki tarihi de önceden belirlenmiş-açıklanmış erken seçime kadar gidecek bir AKP-CHP hükümeti. İçinde başta seçim sistemi değişikliği kimi acil hukuki düzenlemelerin de olduğu bir birliktelik. Mümkün mü? Bana göre neredeyse imkânsız… Özellikle böyle bir birliktelik CHP yukarı doğru bir ivme yakalamışken partiyi aşağı çekebilme potansiyeli taşıyor. Özgür Özel’in ‘normalleşme’ adımları bile partide, partili kamuoyunda bu kadar yoğun tartışılırken geçici de olsa böyle bir iş birliği büyük tepki çekebilir. Hem de eylül ayında yapılacak ve belli ki tartışmalı geçecek Tüzük Kurultayı’na (Ertelenebileceği de konuşuluyor. Kaynak: Ayşe Sayın) gidilirken. Burada tekrar altını çizeyim. Benim ne düşündüğümden çok bu soruyu soran isimlerin kamuoyunun yakından tanıdığı “ciddi isimler” oluşu. Kimileri özellikle ekonomideki duruma da dikkat çekerek (hukuk vurgusu ne yazık ki daha az) büyük bir koalisyonun öneminden bahsediyor.
Gelelim bir diğer soruya. Soru MHP ile ilgili. İçeriği şu: “MHP olmasaydı devleti Fetullahçılardan temizlemek mümkün olur muydu?”
Bu soruya “tam olarak temizlendi mi?”den, iki dönem MHP’den milletvekili adayı olan Mustafa Çintaş’ın ‘FETÖ üyesi’ olduğu gerekçesiyle nisan ayında tutuklanmasına farklı itirazlar getirilebilir. Ancak bu soruyu, yani “Fetullahçıların devletten MHP’siz temizlenmesi mümkün olur mu?”yu önümüzdeki günlerde MHP’li isimlerden daha çok duyma ihtimalimiz var mı? Bana soruyu aktaran da benim konuyu kontrol için sorduğum isimler de bunun mümkün olduğunu söylüyor. MHP’nin ve Devlet Bahçeli’nin “devletin içindeki bir grubun” sözcüsü-temsilcisi, gücü olarak var olduğunu bilmeyen var mı? Özel Harekât Başkanı Süleyman Karadeniz’in Bahçeli’nin elini öpmesinden, Erdoğan’ın Suriye’de farklı bir yola girme hazırlığında olduğu sırada iki ÖSO’cu Seyf Bolat ve Muhammed Cesim’in MHP lideri ile verdiği fotoğrafa… MHP hakkında soruları sıralayan kaynak “Bahçeli’nin görüşlerine etki eden eski MİT Müsteşarı”nı da anmadan geçmedi.
Ankara’nın nabzını iyi tutan gazetecilerden Murat Yetkin son yazılarından birinde “Bahçeli Erdoğan’dan ne istiyor?” sorusuna da yanıt aramıştı.
Yanıtı şuydu:
“Erdoğan kuşkusuz Bahçeli’nin kendisinden ne istediğini biliyor. Burada iki soru var yanıt bekleyen:
1- Erdoğan Bahçeli’nin talepleri, artık her ne ise yerine getirecek mi?
2- Medya üzerinden bu kadar güç gösterisine daha nereye kadar sabredecek?’”
AKP-MHP ittifakı zor günler geçiriyor. Sinan Ateş cinayeti temel bir kırılma noktası. Tabii bu cinayetin kapatılmaması, yönlendirenlerin ortaya çıkarılması için çabalayan, hedef haline de gelen gazetecilerin büyük çabasıyla. Türkiye uzun süredir çok ağır ekonomik ve hukuki, insani zorluklarla boğuşuyor. İki kritik sorunun yanıtı yakından izlenmeli.