Araştırmalarda oylar iki parti ve adayları arasında paylaşılır görünse de, bu seçimin sonucunu diğer partiler belirleyebilecek…

Son hızla seçime yol alıyoruz. Sandık başına gitmeye bir aydan birkaç gün fazla bir süre kaldı. O günlerin de göz açıp kapayıncaya kadar geçeceğini biliyorum.

Bana günler hızla akıyor gibi geliyor ama, sanıyorum partiler ve adaylar için durum biraz farklı. Öyle olması da doğal. Bu seçimin şartları, sandıktan ilk sonuçlar gelene kadar kimin önde gittiğinden emin olunmayacak kadar karmaşık.

Çok bilinmeyenli bir denklem kadar karmaşık…

Kamuoyu araştırma şirketlerinin seçime bir ay kala yaptığı Istanbul ile ilgili anketlere göz attığımda da bu gerçeği fark ediyorum: Altı şirketin beşinde Ekrem İmamoğlu rakibi Murat Kurum karşısında daha şanslı görünüyor. Ancak arada fazla bir fark yok. Bir ay içerisinde yapılacak kampanyalarla durum pek ala tersine de dönebilir.

Konu üzerinde düşündükçe, bu seçimin sonucunu etkilemekte iki ana partiden ziyade küçük gözüyle bakılıp önemsenmeyen partilerin rol oynayabileceğine kanaat getiriyorum.

Yüzde 10’un üstünde oy olmayacağı gözüyle bakılan partiler…

Evet, yüzde 10 ve altındaki oy oranıyla, o partilerin, adaylarını seçtirmeleri mümkün olmaz; ancak yine de kimi yüzde 10’a yakın, kimi daha az oy alacak o partilerin toplayacağı toplam oylar, adayları önde görünen iki partinin oylarından kopup onlara gidecek…

Özellikle de büyük kentlerde…

Reklam

DEM, İYİ Parti, Yeniden Refah, Saadet, DEVA ve Gelecek partileri bu seçime belli başlı iller ve ilçelerde kendi adaylarıyla katılıyor.

TİP ve bazı sol partiler de öyle.

Partilerden bazısı oy alabilecek isimleri aday olarak meydanlara sürdü; bazıları o sebeple partinin geleneksel oyunu bile daha yukarıya taşıyabilir. Bazıları AK Parti ve CHP’den aday olmadığı halde seçilebilir de…

İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerde durum daha da dikkat çekici.

Adayları önde görünen partilerin bu seçimde geleneksel oy tabanlarından tepki görmeleri kaçınılmaz gibi.

CHP’de genel seçim yenilgisini takiben kurultaya gidildi ve genel başkan ile yetkili kurullar değişti. Daha genç bir başkan ve yönetici kadro iş başında CHP’de. Ancak o kadro örgüt üzerindeki hakimiyetini tam tesis edemeden bu seçime gidiliyor.

Kurultay’da kaybeden, 10 yıldan uzun süre partiye liderlik yapmış olan Kemal Kılıçdaroğluortalıkta görünmüyor. Kampanyalarda yok. Onun kadroları kenara itilmiş durumdalar. Belirlenen adaylar da yeni yöneticilerin tercihlerinin ürünü.

Bu tablo, CHP’nin adaylarına gidecek oylarda kayma meydana getirmeyecek midir?

Reklam

Özellikle de Kemal Kılıçdaroğlu seçime kadar geçecek sürede sessizliğini bozmazsa?

Geçen seçimde DEM’den, İYİ Parti’den, Saadet, DEVA ve Gelecek partilerinden CHP’ye verilen desteğin sonucu oylar, bu seçimde eski adreslerine dönerse sürpriz mi olur?

Benzer bir durum büyükşehirlerde AK Parti-MHP ortaklığı için de söz konusu. Ekonomik sıkıntı had safhada bir ortamda gidiliyor seçime ve huzursuzluk en fazla sayıları 15 milyonu bulan emeklilerde kendini hissettiriyorsa da, azgın enflasyon maaşları artırılmış memurlar ve çalışanları da etkiliyor.

İki partinin -AK Parti ve MHP’nin- yakınlığı genel seçimde sorun olmamıştı; ancak bu seçimde partiler arasındaki üst dayanışma aşağıya kadar inmiş görünmüyor.

AK Parti’ye MHP ile ortak olduğu için veya başka sebeplerle oy vermek istemeyecek AK Parti seçmeni için de, AK Parti ile ortak olduğu için veya başka sebeplerle MHP’ye oy vermek istemeyecek MHP seçmeninin de, gidebileceği partiler ve adaylar var.

Yeniden Refah, DEVA, Saadet ve Gelecek partileri ile İYİ Parti, herhalde bu hesabı yaparak, ayrı adaylarla seçime girme kararı aldılar.

Seçmenler de, hiç değilse bir miktarı, sandık başına gittiklerinde o hesabı doğrulayacak şekilde davranırlarsa, iki parti arasında bölündüğünden başka şimdilerde küçümsenen başka partilere de gidebilir oylar.

Ne kadarı, hangi partilere?

Müneccimlik yapmak çok zor bu aşamada.

Partilerin kampanyalarına tedirgin bir heyecan hakim ve sebebi de galiba bu yazımın konusu olan hesap…

Göreceğiz.