Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişiminin yıldönümünde 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü'nde düzenlenen anma programında konuştu.
Darbe girişiminin yıl dönümünde hayatlarını kaybedenleri anmak için özel bir anma yapılması çok doğal.
Ancak bugüne verilen isim "doğal" değil.
Günümüz Türkiye'sinde ne milli birlikten söz edebilmek mümkün, ne de demokrasiden.
Bu tür anma programlarının bir amacı da geçmişi yeniden hatırlamak, hangi hataların o gelişmelere yol açtığını düşünmek ve bugün de böyle bir tehlikeye meydan vermemek için durumumuzu, tutumumuzu gözden geçirmektir.
Erdoğan da lafa gelince böyle diyor, mücadele azminden filan söz ediyor: "FETÖ ve vesayetle mücadele azmimiz diridir, güçlüdür, ayaktadır" diyor.
Ama hepsi bu kadar.
Aradan geçen 8 yılda Bank Asya'nın önüne otomobilini park eden bile hapse atıldı, suçlandı ama bu örgütün siyaset içinde ne yaptığı, kısacası siyasi ayağı hiç gündeme gelmedi.
Darbe girişiminin ardından TBMM'de bir araştırma komisyonu kuruldu.
Güya bu komisyonun çalışmalarıyla FETÖ'nün siyasi ayağına da ulaşılacaktı ama bırakan FETÖ'nün siyasi ayağını, komisyonun raporu bile çıkmadı.
TBMM Başkanı, raporun "resmen tamamlanmadığını, kadük olduğunu" söylemişti.
Oysa bu raporu, Komisyon Başkanı Reşat Petek'in, zamanın TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a medya önünde teslim ettiği hepimizin hafızasında.
Erdoğan istiyor ki FETÖ'nün siyasi ayağının zaten bulunup, cezalandırıldığına inanalım!
Bu yılın Nisan ayında, iki dönem MHP milletvekili adayı olan Mustafa Çintaş isimli eski asker, FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı.
Çintaş'ın FETÖ üyesi olduğu, Adil Öksüz ile temas içinde bulunduğuna ilişkin MİT üç ayrı yazı yazmış. Yazıların tarihi Ağustos ve Eylül 2017. Bu yazıların içeriğine Tolga Şardan'ın T24'teki yazısından ulaşabilirsiniz.
Bu kişinin MHP'den önce bir başka tarikata sızdığı (belki de en başından beri de o tarikatın içinde yuvalanmış bir hücrenin üyesiydi) ve şu anda devlet içinde hızla örgütlenen bu tarikatı kamuflaj amaçlı kullandığı da iddialar arasında.
MHP'de iki kez milletvekili adayı da olmuş, MİT'in tespitleri savcılığa, emniyete ulaşmış ama kimsenin kılı kıpırdamamış.
Bunda MHP'li olmasının rolü nedir? Ya da iktidar için şu anda "muteber" sayılan bir tarikat ile bağlantılı olmasının rolü?
MHP'li olduğu için mi polis, hakkındaki soruşturmayı savsakladı, MİT'in gönderdiği yazıları görmezden geldi?
Yoksa Emniyet'te yuvalanan tarikatçılar, "bizdendir" diye mi hakkındaki soruşturmayı savsakladılar?
Hangisi doğrudur şu an için bilemiyoruz.
Ancak soruşturmanın meselenin bu yönüne yönelik olarak derinleştirildiğini de duymadık.
Soruşturma oralara uzanırsa, altından başka şeyler de çıkar, siyasi sıkıntı doğar diye mi korkuluyor?
Cumhurbaşkanı "vesayetle mücadele azmimiz diridir" diyor ama anlaşılıyor ki bu da bir yere kadar!
* * *
Devlet memuru, politikacının elini niye öper?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 15 Temmuz'da, darbe girişiminde bombalanan, 51 polisin şehit olduğu Özel Harekat Başkanlığı'nı ziyaret etti. Ziyareti sırasında Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz, Bahçeli'nin elini öptü.
Bu sorunun yanıtı "bizde büyüklerin eli öpülür" diye verilecektir ama adamına göre de değişir elbette.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Emniyet Özel Harekât Başkanlığını ziyaret edip, elini de kurumun başkanına öptürmesi, Cumhurbaşkanı'nı rahatsız etti mi, bilmiyorum.
Argo bir ifade olacak ama ben onun yerinde olsam bu işten "kıl kapardım".
O fotoğraf öyle denk geldiği için çekilmiş bir fotoğraf değil.
MHP'nin, Emniyet Özel Harekât Başkanlığını arka bahçesi gibi gördüğünün ve bunu herkese bir kez daha göstermek istemesinin fotoğrafı bu.
Nasıl bu şubeye bağlı polis memurlarının "hilal" bıyıklarının bir anlamı varsa, Bahçeli'nin bu gösterisinin de bir anlamı var.
Sinan Ateş cinayetinde rol alan polislerin bu başkanlıkta görevli olduklarını biliyoruz.
Gerek Ateş'in yerinin tespiti için gerekse tetikçinin kazasız belasız cinayet mahalline getirilmesi işinde bu polisler rol aldılar.
Tıpkı Fetullahçılar gibi bağlı oldukları kanunları değil, kendilerine örgütün verdiği emirleri uyguladılar.
Cinayet planının uygulanmasından sorumlu olanlardan birinin bir MHP milletvekilinin kullandığı evde yakalanmış olması, tutuklama tutanağının sahtesi ile değiştirilerek bu bilginin yok edilmek istendiğini de unutmayalım.
Bu, cinayeti planlayan çetenin, polis içinde ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Bütün bunlar yaşanırken, kamuoyunda cinayet ile MHP'nin yan kuruluşlarının ilişkisi tartışılırken Bahçeli, Özel Harekât Başkanı'na elini öptürüyor.
Bu mesajı herhalde bizlere vermiyor.
Cumhurbaşkanı işlerinin yoğunluğu nedeniyle mesajı alamadıysa diye fotoğrafı bir kez daha, bu kez açıklamasıyla yayımlıyoruz.
* * *
Fetullahçılar futbolu mu kurcalıyor?
Servet Yardımcı
Futbol Federasyonu Başkanlığı'na aday olan ve kazanması da mümkün görünen Servet Yardımcı, adaylıktan çekildi. Bununla da kalmadı UEFA'daki görevlerinden de ayrıldı.
Bununla ilgili olarak yaptığı açıklamada "sahip olduğum karakter ve terbiye ile tamamen ters, yaptıklarımla ve tecrübelerimle asla örtüşmeyecek iftiralarla dolu kirli bir operasyona maruz kaldım" diyor.
"Malum kirli yapı tarafından mevcut sistemin devam edebilmesi adına" kendisine "kumpas" kurulduğunu söylüyor.
Açıkça "şantaj yapıyorlar" demiyor ama anlıyoruz ki eski Fetullahçı yöntemlerle üretilen malzeme ile Yardımcı ve ailesinin itibarına yönelik bir girişim söz konusu.
Ve memleketin savcıları bunu merak bile etmiyorlar.
"Futbol Federasyonu'nda ne oluyor, şu işe bir bakalım" demek Saray sakinlerinin de aklına gelmiyor.
Bu "kirli yapı" kimlerden oluşuyor?
Bu yapının içinde ByLock kullanıcıları var mı?
Fetullahçı çetenin futbola ilgisi ve futbolda kurduğu kumpas bilinirken, bu iş böylece geçiştirilebilir mi?
Ve Futbol Federasyonu kongresine delege olarak katılacak olanlar ne hissediyorlar acaba?
Kumpas yoluyla rakipsiz bırakılıp, seçtirilmek istenen eski ByLock kullanıcısı aday ile stadyumda hakemleri rehin alan aday arasında mı sıkışıp kalacaklar?
İçlerinde bu işi yönetebilecek çapta, düzgün ahlaklı, futbolu bir spor olarak görüp, seven bir tek Allah'ın kulu yok mudur?
Yoksa onlar da "Saray bile ahlaklısını bulamıyor, biz nasıl bulalım" mı diyorlar?