“Ak Parti MHP’lileşirse…” şeklindeki bir başlık, muhtemel ki her iki partide “Cumhur İttifakı içine fitne sokma” gibi bir değerlendirmeye maruz kalabilir. Niyetim kesinlikle o değil.
Niyetim MHP’lileşme durumunun AK Parti’ye vereceği zararı önlemek de değil.
Ama “iktidar”, yani “ülke yönetimi” denen sorumluluğun, yola ülkenin pek çok damarını dikkate alarak çıkan bir Ak Parti tarafından üstlenilmesi ayrı bir şey, MHP ağırlığının iktidara yansıması ayrı bir şey, MHP’lileşmiş bir Ak parti tarafından yürütülmesi ayrı bir şey… Buradaki sorunlu duruma işret etmek istiyorum.
MHP’ye oy vermedim.
MHP’ye oy verenlere diyeceğim bir şey yok.
MHP gibi bir parti Türkiye’nin içinden çıktı ve onun ideallerini, siyaset tarzını benimseyen kitleler olması ve bunun bir parti hüviyeti ile ortaya çıkması çok tabii.
Bu cümle, benzer şekilde, pek çok siyasi akım için de kurulabilir. Komünist – sosyalist partiler var, DEM var, Hüdapar var, bir ara Alevileri temsilen kurulan Birlik Partisi vardı, Belki yasalar imkan verse “Şeriatçı parti” adında bir parti bile kurulabilirdi.
Yani belli alanların bağlıları partileşme yolunda adımlar atabilir, nitekim atıyor.
Bu yapılar tek başlarına iktidar olacak bir halk oyuna ulaşamıyorlar o yüzden de biz, onların iktidarının ülkeye ne getireceğini göremiyoruz.
Ya olsaydı… Tek başına bir MHP iktidarı… Tek başına bir DEM iktidarı… Tek başına bir Kemalist iktidar… Tek başına bir şeriatçı iktidar… Hatta tek başına bir CHP iktidarı… Ve bu yapılar, kendi programlarını uygulamak adına bir toplumsal dönüşüm operasyonuna girişselerdi… Nasıl bir Türkiye ile karşı karşıya kalırdık? (Buraya CHP’yi de yazdım, halkın CHP’ye bugüne kadar tek başına iktidar vermemesinin altında ne yapacağının bilinmemesi endişesi yatmıyor mu ve şu anki CHP biraz da o endişeyi hissettiği için kendisinde normalleşme – helalleşme gibi estetik operasyonlara girişmiyor mu?)
Devam edersek: O tür oluşumların iktidar içinde tecrübesi koalisyonlar vesilesiyle yapılabiliyor.
Ak parti yola, “Milli Görüş gömleğini çıkararak” çıktı. Neden? Çünkü “Milli Görüş”ün coşkulu bağlıları bulunmasına rağmen, geniş kitleler için “meçhuller” de, dolayısıyla “Kaygılar” da barındırıyordu.
Kurucu kadro, “yeni bir yol açalım” diye yola çıktı, kendisini “muhafazakâr demokrat” diye tanımladı, ama asıl niyet kitle partisi olmaktı. Muhafazakarlığın ve demokratlığın geniş bir ortak payda oluşturduğu düşüncesiyle hareket edildi. İlk seçimde yüzde 34 küsurla iktidar olundu, zaman içinde toplumda iki kişiden birinin oyunu alacak bir kabule ulaşıldı.
Cumhur İttifakı yüzde 50 artı 1’in getirdiği bir zorunluluktu. Onu “Bahçeli’nin siyaseti“ sağladı. Bahçeli, sanıyorum ki bu ortaklıkla oylarının yüzde 10’lardan çok yukarı çıkmasını düşünmemiştir. Çünkü bu ortaklığın uzantısı olarak, MHP’yi baraj altında bırakmamak için baraj yüzde 10’dan 7’ye düşürüldü.
Ama şu an biz, ya da daha geniş ifade edeyim, siyset yorumcuları, 6 yıllık Cumhur İttifakı ilişkisinde AK Parti’nin etkin biçimde MHP çizgisinde politikalar içine girdiğine tanık oluyor.
“Bahçeli ayar veriyor” cümlesi, Cumhur İttifakı’na fitne sokmak niyeti ile de okunabilir kuşkusuz ama, Bahçeli konuşmalarından sonra iktidar politikalarının o istikamete evrilmesi de bir gerçeğin ifadesi değil mi?
İktidarın daha çok MHP’lileşmesi, kuşkusuz kimi toplum kesimlerini mutlu edebilir. Doktorlar bozkurt işareti yapmışlar, mesela. Özel harekatçıların bozkurt işareti yaptığına tanık olundu mesela. Yarın polislerden, yargıçlardan bozkurt işareti yapan olursa… Mesela, dedik…
Ak Parti’nin içinde, ilk günlerin “parti – siyaset koordinatları”nı hatırlayan var mı hala bilmiyorum, Kürt sorununu çözme iradesini, Alevi çalıştaylarıyla iç barışı derinleştirme çabalarını, dindarların devletle barışması gibi, Kürtlerin, Alevilerin iç sancısının dinmesini önemseyenler var mı… Bilmiyorum.
Diyarbakır’a ya da Hakkari’ye Bozkurt işareti yapan bir kayyım atansa mesela…
Derdimi anlatabiliyor muyum Ak parti dünyasına?
“Ak Parti MHP’lileşirse…”
Sana ne, kim ne olursa olsun, diyenler olacaktır. Orada bir şeyler olursa herkese bir şeyler olur, iktidar şişede durduğu gibi durmaz.
Birisi çıksa da Ak Parti’ye “Titre ve kendine dön” dese, “Kendine bak”yani, “Nereden nereye geldin?” “Şu anki sen yola çıkarkenki sen misin?” dese…
Tamam, dese de, yüzde 50 artı 1 diye bir gerçeklik ümüğünden yakalamışsa ne yapılabilir ki…
Günün sorusu şu: Ak Parti hala kendisinde ülkede iç barışı inşa edecek bir misyon görebiliyor mu?