İngiltere siyasette Avrupa’yı değil bizi takip ediyor

İngilizler siyaset söz konusu olduğunda bayağı ilginç bir millet. Bir önceki seçimde (2019), arkasından gelen İşçi Partisi’ne 80 milletvekili fark atan Muhafazakar Parti, önceki gün İşçi Partisi’nin ardından nal topladı.

Muhafazakarlar 121 sandalye kaybederken, İşçi Partisi rakibinden 206 fazla milletvekili çıkardı. Muhafazakar Parti yüzde 20 oy kaybetti bu seçimde.

Nasıl oldu bu?

İşçi Partisi’nin lideri Ker Starmer karizmatik biri mi?

Hayır; adamın lakabı ‘sıkıcı’… Kalem efendisi tipli biri Starmer… Üstelik işçilerin partisinin lideri ama, Saray’a verdiği hizmetler karşılığında Kraliçe’nin kendisine bahşettiği ‘Sir’ (Sör) unvanına sahip…

Seçmenler Muhafazakar Parti’yi bir kez denediler ve beğenmediler, şimdi de İşçi Parti’yi mi deneyecekler?

Bu da doğru değil. Muhafazakar Parti 2010 yılından beri ülkeyi yönetiyor. 2010 ile 2019 arasında tam dört genel seçim kazanmış bir parti o. 

İşçi Partisi açıkladığı program ve kadrolarıyla ülkeyi daha iyi yöneteceği konusunda insanlara güven mi verdi?

Sanmayın. Tam tersine, kıdemli İşçi Parti tabanı, sol veya sosyal demokrat program beklediği partisinin Starmer ile çizgiden epey şaştığının farkında. Parti geneliyle Filistin yanlısı, Starmer ise Netanyahu’dan yana. Seçimde garanti beş yeri bu yüzden kaybetti İşçi Partisi.

Avrupa ülkelerinde ‘‘Aşırı sağ yükseliyor’’ tespiti yaygın bir kabul. İngiltere’de, 2019 seçimini Muhafazakarların kazanmasını sağlayan Boris Johnson da tipik bir popülist. Acaba İngiltere’den başlayan akım yine İngiltere’den başlayarak gerilemeye mi yüz tuttu?

Umarım öyle olur ama bu konuda da tam emin olamıyorum. Daha önceki beş seçimde parlamentoya girmeyi başaramamış, Donald Trump’ın kankası bilinen Nigel Farage, göçmen karşıtlığı propagandasıyla, bu defa şeytanın bacağını kırdı. Onun Reform Partisi parlamentoda dört üyeyle temsil edilecek. 

Peki, değişime sebep ne?

En önemli sebep, galiba bıkkınlık. Geçmişte Margaret Thatcher -10 yıl- ve Tony Blair -9 yıl- gibi uzun süreli başbakanlar ve onların yerlerini başka partililere terk etmelerinden sonra 17 yıla varan iktidarlar görülmüştü; fakat 14 yıllık iktidar uzun bir süre. 

Demek ki, seçmenler, artık daha kısa ömürlü iktidar istiyor. 

Muhafazakar Parti, 2019 seçiminin muzafferi Boris Johnson’un başbakanlığı döneminde, halka, hayal kırıklığı yaşattı. Covid salgınını kötü yönetti Johnson. İlan ettiği ve uyulması sıkı takip edilen salgına karşı tedbirlere kendisinin uymadığı anlaşıldı. Üstelik en temel konularda parlamentoya yalan söyledi Johnson.

Johnson’u takip eden Muhafazakar başbakanlar -Liz Truss ve Rishi Sunak- göz dolduramadı. İngiliz sisteminde en kısa süreli başbakan da -Liz Truss, 45 gün- bu dönemde çıktı.

Lafı fazla uzatmaya gerek yok: Karizmatik olmayan sıkıcı bir lidere sahip, tatmin edici bir programı bulunmayan, göz dolduran bir kadrosu da olmayan bir parti, İngiltere’de parlamento çoğunluğuna sahip hale geldi, lideri de başbakan oldu…

İngiltere’de olanın kıssadan hissesi ne?

Karizmatik liderler -mesela Boris Johnson- yeterli olmayabiliyor; az karizması olan ya da hiç karizması bulunmayan lider de seçmenden oy alabiliyor.

Sandıktan başarıyla çıkmak için partinin veya liderinin göz doldurmasından ziyade, iktidardaki partinin kadrosunun yetersiz olması, liderin yalana ve kandırmacaya sapması, halkoylamasıyla Avrupa Birliği’nden ayrılma -Brexit- yetkisi alıp o yetkiyi kullanmanın halka pahalıya mal olması seçimde önemli rol oynadı. 

Bu seçimde İşçi Partisi yüzde 33.8 oy oranıyla 412 milletvekili çıkardı. Onun yarısına yakın -yüzde 14- oy alan Reform Partisi ise sadece dört milletvekiliyle parlamentoda temsil edilecek.

Tıpkı bizde baraj yüksek olduğu için yalnızca iki partiyi Meclis’e taşıyan ve yüzde 35 oy alan partiyi -AK Parti- iktidar yapan 2002 seçimi gibi…

Galiba İngiltere siyaseti, bu yönüyle, Avrupa’daki diğer ülkeleri değil, bizi takip ediyor.