‘Erken seçim’ deyip duruyordum, CHP beni şaşırttı

Hayret, bu erken seçim lafı da nereden çıktı?

Yazıma böyle başlamam bazılarını hayrete düşürmüş olabilir. Çünkü en azından yerel seçim öncesinden başlayarak, seçim sonrasında artan biçimde, ülke şartlarının toplumu dört yıl daha aynı iktidarın yönetimi altında tutmaya müsait olmadığını yazıyor ve söylüyorum.

Ancak ben de geçtiğimiz hafta birden bire gündeme erken seçim konusunun girmesini anlamakta zorlanmaktayım.

CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel iki gün önce katıldığı bir televizyon programında şu sözlerle beni şaşırttı:

“Şartlar böyle giderse biz önümüzdeki yıl bugünlerde erken seçim talebini dillendiririz ve Erdoğan’ın görev süresinin tam ortasında (2,5 yıl) kendisine kaçamayacağı bir teklif sunarız.”

Bir seçime ‘erken’ denebilmesi için gerçekten zamanından çok önce yapılması gerekir. Özel ise, dikkat edildiyse, talebi bir yıl sonra ‘dillendirmekten’ söz ediyor…

Ve, bunu da AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ‘kaçamayacağı bir teklif’ halinde sunacaklarmış…

Galiba talebi bir ikram haline getiren, anayasaya göre bir daha aday olma imkanı bulunmayan Erdoğan’a bu şansı tanımak…

TBMM seçim tarihini erkene alırsa görevdeki cumhurbaşkanı dönemini tamamlayamadığı için anayasa kendisine yeniden seçilme imkanı sağlıyor.

CHP genel başkanı “Erdoğan kendine güveniyorsa bir kere daha gelir yarışırız” da diyor… 

[Erdoğan’ın karşısında kim yarışacak, kendisi mi? “Yarışırız” fiili o anlama geliyor da.]

Peki yaa yarışmaya yanaşmazsa Erdoğan?

“Yok güvenmiyorsa, geriye giden her gün onun seçimden kaçtığı gündür” diyor Özel…

İzlerken, tebessüm etmekten kendimi alamadım.

Nedenini şu sıralarda erken seçime gidilen ülkelere bakarak anlamaya çalışalım.

İngiltere’de halk birkaç gün sonra sandık başına gidecek. Ülkenin başbakanı Rishi Sunak bir ay önce -23 Mayıs günü-, kimse kendisinden böyle bir çıkış beklemezken, makamının bulunduğu binanın önüne konmuş kürsüye çıktı ve yağmur altında, 4 Temmuz günü seçimlerin yenileneceğini duyurdu.

Araştırmalar yapılacak seçimde 14 yıllık Muhafazakar Parti iktidarının kötü bir yenilgiyle sona ereceğini gösterdiği halde…

Fransa’ya bakalım.

Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ülkesindeki siyasi dengeyi partisi aleyhine bozduğunu görünce, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, hiç beklemeden derhal seçime gitme kararı aldı. 

Yarın seçim var Fransa’da…

Her iki ülkede seçime gitmeye karar verenler, iktidarda bulunanlar…

Erken seçime gitmelerinin sebebi, ülkelerindeki siyasi dengenin aleyhlerine bozulması… Yeni bir siyasi tablonun ortaya çıkması… 

Zamanında yapılacak bir seçimde çok daha büyük bir hezimet yaşamaktansa, iktidarlarını birkaç ay kısaltsa bile, erken -hatta baskın- seçim kararı alıyor Batılı politikacılar…

Türkiye’ye bakalım.

Her seçimde oylarının önemli bir miktarını kaybetmeye başlamış olan AK Parti, ekonomik sıkıntılar yüzünden o eğilimin kalıcılık kazanmaya başladığı günümüzde, pekala erken seçim kararı alabilirdi.

Cumhurbaşkanının öyle bir karar alma hakkı var anayasaya göre…

Ayrıca, iktidar -AK Parti+MHP- seçim tarihini erkene almak isterse, Meclis’teki başka partilerden de destek bulabilir ve karar Meclis’ten de çıkabilir.

Herkes biliyor ki, ülkeyi erken seçime götürecek çıkışı, iktidar cephesinden yalnızca küçük ortak MHP yapabilir. Onun da bunu yapması için iktidar ortaklığının bozulması gerekiyor.

Yani?

İktidardan, İngiltere ve Fransa’da olduğu gibi, derhal seçim kararı çıkması beklenemez.

Aslına bakılırsa, İngiltere ve Fransa’da kararları iktidar aldı ama onları buna zorlayan da iktidar partileri karşısında güçlenen muhalefet…

İngiltere’de İşçi Partisi, Fransa’da Ulusal Ralli, halkı da arkalarına alarak, iktidara “Dur” dediler.

Galiba, CHP, bir yıl sonra “Dur” diyecek; bunu da Erdoğan’a yeniden aday olabilme fırsatı olarak yapmak niyetinde.

Halkımız günümüz şartlarında önümüzdeki bir yıl boyunca ne yapacak? 

Muhalefet, halka, ‘sabır’ mı tavsiye edecek yoksa?

Özgür Özel’e bu soruyu bir TV programında soran çıkarsa cevabı öğreniriz.