Türkiye’nin Dosyası

Sinan Ateş cinayeti dosyası, Türkiye’nin dosyası.

Sinan Ateş cinayeti, artık Türkiye’nin davası.

Kendisini ideolojik olarak Ateş’e yakın bulanlar kadar, siyaseten 180 derece ters olanların da davası…

Bu suikast çözülmezse, Türkiye’nin geleceğindeki yeni siyasi cinayetlerin de tetiği çekili kalacak demektir.

Bu kadar Sinan Ateş’in cinayeti davası üzerine konuştuğumuz hafta, Tahir Elçi’nin suikastinin dosyasının da “asıl faili meçhul” olarak kapatılmaya çalışılması elbette tesadüf değildi. Tahir Elçi’nin cinayetinin çözülebilmesi için, o davanın en başa dönüp delil toplamaya başlayarak yepyeni bir dosya haline gelmesi gerekiyor.

Sinan Ateş cinayetinde ise, dosya en azından bir yere gelebildiyse ve hatta Başsavcı Vekili Durdu Özer’in dosyanın içini doldurma çabalarını, “tenzili rütbe” ile ödediyse de; 1 Temmuz duruşması bir dönüm noktası olacak.

Tüm siyasetçiler bu davayı sahiplenmeli. Kendi geleceklerinden endişe ederek sahiplenmeliler. Çünkü dediğimiz gibi bir siyasi cinayet gerçekleşince, eğer ki çözülmezse; diğer bir politik suikastin tetiği çekili kalıyor.

Tahir Elçi cinayeti çözülemediği için 180 derece tersindeki Sinan Ateş öldürüldü. Yarın öbür gün de, o veya bu partiden, şu ve bu politik çizgiden birileri siyasi sebeplerle öldürülebilir.

YOL AYRIMINA GELDİK

Bugünlerde, MHP lideri Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin artık klasikleşen “kriptik” iletişimiyle ne gibi mesajlar verdiğini (yine ve gene) anlamaya çalışıyoruz. Yapmaya çalıştığı, Sinan Ateş dosyasının kapatılması. En iyi ihtimalle, MHP’den ilintili isimlerin sessiz sedasız tasfiye edilmesi yoluyla, kendi içlerinde çözmek istiyor olabilir Bahçeli ve çevresi…Ama, her ne kadar MHP yargıda çok etkin olsa da; Türkiye Cumhuriyeti, MHP hukukuyla yönetilmiyor. Yönetilmeye kalkılırsa da, bu ülke, bu Cumhuriyet gerçekten çöker…

Meksika’da sadece geçtiğimiz aylarda seçim kampanyasında yaklaşık 50 politikacı öldürüldü: Neden? Çünkü çeteler, siyaseti şekillendirmek amacıyla önlerine çıkan her “engeli”; yani insanı ortadan kaldırır hale geldiler. Organize suç, görüntüde “legalleşerek” bir çok alana yayıldı ve ekonomide de etkin hale geldi.

Türkiye de, bugün ve şimdi arınmayı seçmezse, Avrupa’nın Meksikası haline gelecek.

MHP; Türkiye’nin siyasetinde yaklaşık 55 yıllık bir parti.

Ama, bizler bugün MHP’den konuşuyorsak; “Cumhur İttifakı” sonrası hızla içi boşaltılmış bir “marka parti”den söz ettiğimizi anlamak zorundayız.

Bazı kadrolar, özellikle 2016 Darbe Girişimi ile beraber Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurulmasında, illegallitenin sınırının içine giren “gri” ve “karanlık alandaki” işleri üstlendiler. Kendilerini “kurucu kadrolar” içinde sayan bu kişiler, ağırlıklı olarak MHP çevresinde ama AK Parti içerisinde olan veya başka siyasi taraflarda olanlar da var gibi gözüküyor.

Her “devrimden” sonra olduğu “başkanlık sistemine” geçişte de gibi; belli bir noktada, gri ve karanlık alanlarda faaliyet gösterenler, tasfiye edilir. Zira, o noktadan sonra güçlenmeye devam ederlerse; sistemi bütünüyle tehdit eder hale gelirler.

Türkiye’de de o noktaya gelimdi.

“Sinan Ateş” ve “(Ayhan) Bora Kaplan” dosyalarının “Bermuda Şeydan Üçgeni” kesişimi var: o keşisimi “kesen”, Türkiye’nin de geleceğine hükmeder.

Dediğimiz gibi Türkiye’nin önünde iki yol var: ya Türkiye, Avrupa Birliği’nin Meksikası olur: Meksika gibi, organize suç ve hatta çetelerin günlük siyasetine hükmettiği, “sınırlarının göçmen kaçakçılığı piyasası” olduğu bir “istenmeyen komşuya” dönüşür. Ki zaten bunu yaşıyoruz. Ve çok da uzak olmayan bir gelecekte de, siyasetçi cinayetlerinin yerelde ve ulusal çapta günlük vakalar haline dönüştüğü bir ülke olmaya yoluna girer Türkiye…

Veya; başta “Sinan Ateş Cinayeti” olmak siyasi cinayetlerini çözerek arınma sürecine girer: kimsenin ve özellikle de çeteleşmiş yapıların kanunun üzerinde olmadığı kanıtlanır. O zaman, Türkiye’de hızla bir çok şeyin kendiliğinden çözüm yoluna girdiğini görürüz: siyasetinden ekonomisine ve toplumsal sorunlarına…

Çeteler mi; Türkiye mi?

Türkiye Cumhuriyeti mi; çeteler mi?

Bu kadar basit bir sorunun yanıtı verilecek 1 Temmuz’dan itibaren. Ve ne yazık ki, şimdiye kadar iktidar kanadının tercihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin akıbetiymiş gibi gözükmüyor:

Ve tabii şu da var: Sinan Ateş’in ailesindeki kadınlar, Ayşe Ateş, ablası Selma Ateş, bu cinayeti, siyasette tüm liderlerin önüne götürerek gündem yaptılar. Kadınların adaleti bu kadar güçlü biçimde araması da, herhalde birilerine dert oldu.