CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş Paris Olimpiyatları’nda Türkiye-Çin’in voleybol maçını beraber izlemesi, çok doğru bir siyasi adım oldu.
Beraber bu gibi görüntüleri vermeyi; görüntü vermenin ötesinde ortak çalışma pratikleri oluşturmayı da alışkanlık haline getirmeliler.
Öncelikle, çeyrek asırlık bir AK Parti hegemonyasından sonra bir eğitiminden sağlık sistemine, ekonomisinden çevreye yapılan tahribata, Türkiye’deki düzensiz göçmenler ve Suriyeliler konusuna; olası bir iktidar değişikliğinde tek bir liderin çözemeyeceği boyutta bir yıkımın enkazının kaldırılması gerekecek. Türkiye’nin içine itildiği krizler yumağını da, ancak bir takım çalışması ve güçlü kadrolar çözebilir. Bundan dolayı, iktidar değişikliği yaşayacak bir Türkiye’de “herkese” yetecek kadar siyasi rol olacak. Bir tür seferberlik dönemi yaşanmasından bahsediyoruz. Gelecek olan dönemde, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki hummalı dönüşüm ve kalkınma çabalarının bir benzerinin yaşanmasının gerekeceğini de söyleyebiliriz.
Zaten, bir noktada CHP başta olmak üzere muhalefetin, bugünkü “Cumhurbaşkanlığı sisteminin” alternatifi bir yönetim biçimi de önermesi gerekecek. Şimdiki başkanlık sisteminin, kimseye uymayacak ve Türkiye’yi refaha ve huzura götüremeyecek biçimde tasarlandığı açık.
Her ne kadar “Altılı Masa” kötü bir hafıza bırakmış olsa da, “takım oyunu” için ortaklaşma, muhalefetin vazgeçilmez taktği olmak zorunda. Popülist otoriter sistemlere karşı seçim başarısı elde etmenin dünya genelindeki örneklere bakınca geçerli formülü hala ve hep aynı: muhalefetin birleşmesi.
28 Temmuz’da seçimlerin gerçekleştiği Venezüela örneğine bakarsak, muhalefet ilk kez bu kadar güçlü birleştiği için ezici çoğunlukla seçimleri kazandı; ama bu sonuç Maduro iktidarı tarafından tanınmadı. Çünkü, Maduro’nun sandıktan çıktığını iddia ettiği sonuçlar ile muhalefetin elindeki tutanakların belgelediği sonuç arasında uçurum var.
Ve Venezüela örneğine bakıldığında, muhalefet kazansa da iktidara gelmelerine “izin verilmiyor”. Türkiye’de de, muhalafetin iktidara gelebilmesi için atlatması gerekecek çok fazla badire var; şu an öngöremeyeceğimiz kadar engel de önlerine dikilecek.
ABD’de de bile, Donald Trump, seçimleri kaybettiğinde bile sonuçları tanınmayacağı noktaya geliyordu. Türkiye’de de, seçim sonuçlarına rağmen iktidarın muhalefete teslim edilmeyeceği manzaralar yaşanabilir: özellikle güvenlik güçlerinin rolü bu gibi durumlarda belirleyici rol oynayacak. Bu açıdan, Doğu Perinçek’in geçtiğimiz haftalarda söylediği şu sözler, çok da tesadüfi ve rastgele değildi: “CHP, yüzde 90 oy da alsa iktidar olamaz. İnsanlar aldanıp oy da verse, ne buna ordu razı olur ne polis razı olur”.
Türkiye’de güvenlik güçlerinin böyle bir rol üstlenmeye yanaşacağını sanmıyorum ama tekrar edelim: bu sözler rastgele sözler değildi.
Herşeyin başı “rejim”:
Türkiye’deki yönetim ve oluşturduğu sistem herhangi bir sistem değil. Altını yine çizelim: Venezüela’da 28 Temmuz’daki seçimleri bize, Türkiye’nin de içinde bulunduğu tipteki rejimlerin, yapabildikleri takdirde ne kadar ileri gidebileceklerini gösteriyor.
İsrail’in iyice “trolleşmiş” Dışişleri Bakanı Israel Katz’ın “desteklermiş” gibi gözükürken Yavaş ve İmamoğlu’nu beraber hedef alması da, bu ikilinin daha ne “derin” operasyonlarla karşılaşacağının bir nişanesi…
Tüm bu sebeplerle, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin en popüler iki siyasetçisi olarak güçlerini birleştirmek ve bu cendereden beraber çıkmak zorundalar. CHP lideri Özgür Özel’in de, takım oyununu desteklemek ve oluşturmakta kilit rolü olacak. Türkiye’nin getirildiği enkazı toparlamak için de, herkese fazlasıyla yerin ve makamın, imkanın olacağı bir dönem yaşanacak. Ancak önemli olan o günlere gelebilmek.