AKP iktidarının 20 yıl içinde yakıp yıktığı pek çok alan var.
Bunların başında hepimizin bildiği üzere hukuk ve adalet geliyor.
Bunu çok önemsemiyorum.
AKP gider, eğer yerini doğru düzgün bir iktidar alırsa çok kısa sürede düzeltilir.
Hızla düzelmesi sadece bir yaklaşım meselesidir. Hukuku yoluna koymak, adaleti yeniden tesis etmek iktidarın niyeti süresi ile bağlantılıdır.
Ekonomide yarattıkları tahribat ve yolsuzluk ekonomisi de ayrı bir büyük mesele ama Türkiye olarak buna alışkın sayılırız. Yapar yapar bozarız. Yine yapması zor değil, yeter ki yolsuzluklar “kabul edilebilir” boyuta indirgensin. (Yok olmayacağını biliyorum, hayalperest değilim)
Bir diğer felaket tabii ki liyakatsizlik. AKP 23 yıllık iktidarı boyunca büyük bir başarı ile bir göreve en uygun olmayan kim ise onu o göreve getirmeyi başardı.
Elbette bazı istisnalar var ama oranı çok düşük. Neyse ki, bu da düzeltilebilir bir durum. Başkanlık sistemi bu liyakatsizliği kolaylaştırdığı gibi düzeltilmesini de kolaylaştırıyor.
Bir diğer rezillik KOİ’ler. Devletin ve milletin başına uzun süreli örülmüş çoraplar. Yıllarca bunlara para ödenecek ama bu da bir iktidar değişikliği sonrası pazarlık ve hatta dava konusu olabilir. En azından ortada yapılmış bir şey var diye teselli bulabiliriz.
Göçmenler meselesi verdikleri en büyük zarar ve telafisi hayli zor.
Milli eğitime verdikleri zarar zaten aşikar ve korkutucu.
Ve tüm bunlar kadar büyük bir felaket de sağlık sistemi ve bunun devamı olarak sağlık eğitimine verdikleri zarar.
Uzun süre yürütülmesinin imkansız olduğu ve değil Türkiye boyutunda bir ülkede, Lüksemburg’da bile altından kalkılamayacak yükler getireceği aşikar bir sağlık sistemini getirdiler.
Bugün sistem çökmüş vaziyette ve kapısında kuyruk yok dedikleri hastanelere randevu almak imkansız. Kapıya gidemiyorsunuz ki, kapıda kuyruk olsun.
Kurdukları sistemin nasıl sonuçlanacağını aslında Cumhurbaşkanı’nın yıllar önce geçirdiği bağırsak ameliyatında gördüler. Dursun Buğra’nın bu ameliyatı yapabilmesi için yasalarda geçici bir değişiklik yapılması gerekti. Bu bile iktidarı uyandırmaya yetmedi. Sistemi çökerttiler.
Ve buna bağlı olarak tıp eğitimi de çökmüş vaziyette.
Giderlerse gitsin denilerek aşağılanan doktorlar zaten gitme eğilimindeler ama kalanlar da Türkiye’nin son “iyi doktor” kuşağı diyebiliriz.
Teke Tek’e ve Teke Tek Bilim’e konuk olan hekimlerle yaptığımız sohbetler şunu gösteriyor.
“Artık doktor yetişmiyor.”
Bir ikisi hariç özel üniversitelerin tıp fakültelerinde eğitim kalitesi felaket.
Ve en az bunun kadar kötüsü uzmanlık sınavlarında artık zor branşları seçen yok.
Birkaç idealist ya da yurt dışına gitmeyi planlayan bir azınlık dışında genç hekimler bir zamanların gözde dallarını seçmiyorlar.
En çok tercih edilen dal medikal estetik. Orada bile ameliyat riskini almak istemiyorlar.
Sonrasında estetik cerrahi. Cildiye, kulak burun boğaz ve göz.
Cerrahi, dahiliye branşları, onkoloji ve beyin cerrahisi tercih edenlerin sayısı o kadar az ki, yarın öbür gün bu branşlarda pek çok hastanede doktor olamayacak.
Bir doktorun eğitiminin yaklaşık 15 yıl sürdüğü varsayılırsa, AKP gittikten sonra bile yıllarca ağır bir doktor açığımız olacak.
AKP’ye oy verenlerin ve vermeyenlerin çocukları güzel burunlu, kalkık memeli, kırışıksız ama tedavi edilemeyen ve genç ölen hastalar olacaklar.
Temel Kotil’i başarılı diye mi görevden aldınız!
Türk Havacılık ve Uzay Sanayi TUSAŞ’ın genel müdürü Temel Kotil görevden alınmış.
İlginç.
Temel Kotil’i önce THY Genel Müdürü olarak tanıdık.
THY’den sonra TUSAŞ’a atandı.
Orada da başarılı görünüyordu.
Pek çok projeyi başarıyla götürdüğünü iktidar sahipleri ve iktidar yandaşları söyledi ama biz de tersini söyleyemedik. TUSAŞ başarılı işler yapıyor gibiydi.
Her ne kadar personelinin bir bölümünü özel sektöre kaptırsa da Anka İHA’ları başarıyla imal ediliyor, yeni projeler gerçekleşme yoluna giriyordu.
Milli Muharip Uçak KAAN da gökyüzünde deneme uçuşları yapıyordu.
Rizeli olmasına Rizeli idi ama işini iyi yapan biri olarak gördük hep.
Atom Karınca Temel Kotil başarılıydı.
Açıkçası niye görevden alındığını anlamadım.
Ben “Bu adamı görevden alın” diye yazsam iktidar yandaşları “Sen zaten Batı’nın adamısın, başarılı adamı görevden aldırmak istiyorsun” diye kıyamet koparır. Seviyesiz bakan eskileri hakaret dolu tweet’ler atarlardı.
Ama şimdi Temel Kotil aniden görevden alındı ve yerine helikopter genel müdür yardımcısı getirildi.
Acaba başarılı olduğu için mi görevden alındı yoksa başka bir nedeni mi var.
Bence herkes merak ediyor olmalı!
Pahalı olması iyi haber
Önce sosyal medyada gördüm haberi.
Zaten artık haberleri genelde sosyal medyada görüyoruz.
Ya Timur Soykan, İsmail Saymaz, Murat Ağırel veya İsmail Arı yazıyor ya da sosyal medya.
Bunu da sosyal medyada gördüm.
Haber şu: Bodrum’da bir otelde bir haftalık tatilin bedeli 10 milyon TL.
Yok canım diyerek araştırdım.
Biraz abartılı olmakla beraber doğru.
Bordum Gölköy’de yeni açılan ve ünlü mimar Mahmut Anlar’ın elinden çıkan Maxx Royal Hotel’in en pahalı suitinde 6 gece 7 gün tatilin bedeli gerçekten 10 milyon olmasa da 8 milyon 640 bin TL.
Euro hesabına vurursak 254 bin Euro.
Gecesi 42 bin Euro.
Vay vay vay.
Paris’in en pahalı ve şık oteli Ritz’in en pahalı odasından bile daha yüksek fiyatlı.
Bazılarınız “Bu fiyat olur mu?” diyecektir.
Size bana olmaz elbet.
Zaten biz kalalım diye yapmamışlardır o süiti.
Bütün Fransızlar da Ritz’in en pahalı süitinde kalmıyordur emin olun.
O parayı verebilecekler olanlardan o parayı almak için yapmışlardır.
Ve eğer Maxx Royal Hotel o odayı bu paraya satabiliyorsa ben bir Türk vatandaşı olarak sadece alkışlarım. Çünkü biz yıllarca Türkiye’nin ucuz turizm cenneti olmasından yakındık.
Şimdi pahalı satana kızacak halimiz yok.
Tam aksine hoşumuza gider.
Zaten daha birkaç gün önce Avrupa basınında “İbiza ve Mykonos’u unutun, yeni yerimiz Bodrum” başlıklı haberler çıktı.
Gün geçmiyor ki, Bodrum’un St. Tropez’ye rakip olduğu ve çok daha güzel bir denize sahip olduğu haberleri çıkmasın.
Bu yüzden bu fiyatlara kızmayın sakın.
Tam aksini yapana kızın.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Yanlışa yanlış diyenlere kızmadığımız zaman.