Hayrettin Karaman’a açık çağrı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in her açıklaması, son on yılda, hadi diyelim son beş yılda izlenen ekonomi politikalarının yanlış olduğunu tescil ediyor. Bunu ilk defa “rasyonel zemine dönmekten başka çaremiz yok” diyerek açıklamıştı. (4 Haziran 2023)

Rasyonel zeminden ne kadar uzaklaşıldığının tescilidir bu ifade.

2014 yılında başlayan “faiz sebeptir” politikasına o yıllarda direnen bağımsız Merkez Bankası başkanları, Erdem Başçı ve hatta Murat Çetinkaya ağır baskılara maruz kalmış, “ihanet”le bile suçlanmışlardı. O zaman Ali Babacan ve Mehmet Şimşek, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını savunuyorlardı.

CB sistemine geçilince ne Babacan ne Şimşek gibi bakanlar kaldı ne de Merkez Bankası’nın bağımsızlığı…

OHAL döneminde KHK ile, CB sisteminde Cumhurbaşkanı Kararnameleriyle Merkez Bankası’nın bağımsızlığı kaldırıldı.

TÜKETİLEN KAYNAKLAR

Mehmet Şimşek dünkü açıklamasında “swap hariç net rezervlerin 2020 Mart ayından bu yana ilk kez pozitife geçtiğini” söyledi.

Üstelik meşhur “128 milyar dolar” harcanarak, Merkez Bankası’nın ihtiyaç akçesi bütçeye aktarılarak, cari açık patlatılarak ve hazineye 900 milyar liraya yakın külfet getiren KKM’lerle sağlanan desteklere rağmen Merkez Bankası’nın net rezervleri eksi 70 milyar dolara kadar düşmüş, Körfez’den “sağ olsunlar”la sağlanan swaplarla vaziyet idare edilebilmişti. Bunların faturası Düyun-u Umumiye faizinin iki üç katı faizle dışarıya borçlanmak ve enflasyonu patlatmak oldu.

Bunu daha 2014’lerden itibaren Daron Acemoğlu, Selva Demiralp, Durmuş Yılmaz, Hakan Kara, Fatih Özatay, Refet Gürkaynak, Uğur Gürses, Yalçın Karatepe gibi iktisatçılar eleştirmiş, emirle faiz indirtmenin enflasyonu patlatacağını söylemişlerdi.

Fakat “mandacı iktisatçılar” denilince, muhafazakâr kulaklar bu eleştirilere kapanmıştı.

Dahası “nass var, sana bana ne oluyor.” (17 Kasım 2021)

Bu söz üzerine bir müminin çıkıp da “yanlış yapıyorsunuz” demesi kolay mıydı?!

PARA POLİTİKASI SORUNU

İşte bu noktada fıkıh profesörü Sayın Hayrettin Karaman’a bir çağrıda bulunmak istiyorum. Amacım asla polemik değil, Hoca’yı eleştirmek değil.

Allah’ın, “emirle faiz indirtip enflasyonu patlatın, Müslümanları perişan edin” diye bir muradı olamayacağına göre bir yanlış anlamanın olduğu açık değil mi?

İşte, Şimşek’in politikalarıyla Müslümanlar bir laboratuvar deneyi gibi yaşayarak gördüler ki, Merkez Bankası’nın “para politikası” olarak uyguladığı “faiz” kişiler arası bir muamele değildir; aksine fiyat istikrarı, enflasyon, yatırım, istihdam gibi hayati konularda fevkalade etkilidir.

Bu konuda Sayın Karaman’ın ve AK Parti camiasındaki ve zirvelerindeki etkili diğer fıkıhçıların bir şeyle demesi gerekmiyor mu?

NEDEN KARAMAN?

Evvela iktidar üzerinde en etkili birkaç isimden biridir. Ayrıca…

Karaman Hoca, “Ana Hatlarıyla İslam Hukuku” (Ensar Neşriyat 1987) adlı eserinin 1. cildinde taassubu eleştirir, “rey ve içtihat” metodunu savunur, içtihatla çözümler üretmek gerekirken “hile-i şer’iye” yoluna gidilmesine karşı çok haklı ağır tenkitlerde bulunmuştu.

Hatta, müstebit hükümdarların baskıları yüzünden fıkıhta kamu hukukunun gelişmediğini de yazmıştı. (sf. 165-166)

Kamu hukukunun gelişmemesi Talibanlara yol açıyor, özel hukuk alanındaki fetvaları devlet uygulamaya kalkıyor, tam bir teokratik istibdat!

İslam düşüncesi büyük bir tıkanma içindedir. Yeni fikirler üretilemediği için yerinde sayıp duruyor.

Bunun tarih çapında önemli göstergesi, ülkemizde “nas var” diyerek uygulanan politikanın vardığı hazin sonuçlardır: Enflasyon, borç, gelir dağılımın feci surette bozulması ve kayıp on yıl!..

Mecburen Şimşek tekrar çağrılarak “acı ilaç faiz” uygulandı. Çünkü başka çare bulunamadı.

İŞTE BİRKAÇ SORU

Şimdi Sayın Karaman’ın eski fetvaları tekrarlayıp durmak yerine, geçmiş hiçbir fakihin karşılaşmadığı “para politikası” konusunu incelemesi gerekmiyor mu? Ben hiçbir fıkıh kitabında bu konunun ele alındığını görmedim.

Enflasyona karşı fıkıhçıların bildiği başka bir politika var da Erdoğan’a söylemediler mi?

Dinimizde yasaklanan faiz ile “Merkez Bankası’nın para politikası” aynı mıdır? İkisinin de etiketinde “faiz” yazıyor ama aynı şeyler midir? Aynı işlevlere mi sahipler?

Enflasyonu önlemek için “dindar iktidar”ın yüksek faizden başka çare bulamamış olması fıkıhçılar için bir anlam taşımıyor mu?