Türkiye’de siyasilerin, hatta biraz daha genişletelim üst düzey asker – sivil bürokratların normalleşememek gibi bir sorunları var.
Bir zamanlar Dışişleri Bakanlığı’nda bir büyükelçi ile sohbet ederken insanı aynı anda duvardaki beş ayrı elektrik kaynağından beslenen cihazlara benzetmişti. Aile, iş, meslek, okumak ya da seyahat gibi onlarca kaynak var kişinin beslenebileceği.
Emekli olana kadar bunların sadece birine bağlı yaşadığınızda o fişi çektiğinizde geriye sıfır hayat emaresi kalıyor.
Belki de o nedenle Türkiye’de insanlar o bir tane fişi bir türlü çekip başka alanlara yönelemiyor.
Aslında ister asker olun ister bakan ister çok yetenekli bir doktor olun isterseniz rızkını kazanmak için ter döken bir çalışan… Günü geldiğinde yeni bir başlangıç yapabilmek gerek.
Ülkemizde özellikle politikacıların zamanı geldiğinde hatta zamanı geçip gittikten sonra da siyaseti bırakıp başka bir hayat kuramamalarını siyasal bir rekabet ya da ilke mücadelesinden çok insani bir yeni hayat kuramama zaafı gibi geliyor.
Bunun az sayıda da olsa istisnası var elbette ama özellikle genel başkanlığa kadar gelmiş maruf isimlerin “olmadığını” gördüklerinde ısrar etmelerinin arkasında siyaset dışında başka bir yola çıkamıyor olmaları yatsa gerek.
Gerçi siyasetçileri bir kenara bırakın hayatında bir kez bakan yardımcısı olanlara hayatlarının kalan yarısında “sayın bakanım” bir kez general olanlara ölene kadar “paşam” bir defa üst düzey memurluk yapanlara “sayın müsteşarım” hadi hiçbir şey yoksa elimizde ölene kadar “başkanım” diyen ona göre muamele yapan bir kültürde yaşıyoruz.
Bir kez bir göreve geldiniz mi çıkamadığınız, çıkmak da istemediğiniz VIP listelerine dahil oluyorsunuz. Sonra da tüm memleket ölene kadar sizi taşımak zorunda kalıyor.
KRT’ye verdiği son mülakatında da eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nda böyle bir bırakamama hali var.
Kılıçcaroğlu hala 13 Mayıs 2023 tarihindeki siyasi ortama ve gerçeklere göre konuşmakta ısrar ediyor.
O tarihten sonra 14 Mayıs’ta Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turunu partisi de meclis seçimlerini kaybetti.
14 gün sonra, Ümit Özdağ gibi Türkiye’de en çok da Kılıçdaroğlu’na destek veren Kürt seçmene karşı olan bir isimle bile işbirliği yapmasına rağmen 28 Mayıs’ta bu sefer cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunu kaybetti.
Partisinde 5 Kasım’daki parti kurultayında kendi partisinde kendi belirlediği delegelerin oy kullandığı parti genel başkanlık seçimlerini de kaybetti.
Üstüne de Kılıçdaroğlu’nu değiştirmiş CHP onun yokluğunda o varken elde edemediği büyük bir başarıya imza attı 31 Mart’ta.
Bunları hepsi bir anlam ifade ediyor. Bu dört seçim yaşanmamış gibi yola devam etmek her şeyden önce seçmen/delege iradesine saygısızlık.
Üstelik Kılıçdaroğlu 31 Mart sonrası çıkışları ile kendi mirasına da haksızlık ediyor. Nihayetinde 31 Mart seçimlerinde belediye seçimlerinde 2019’daki başarıyı tekrar eden başkanlar Kılıçdaroğlu’nun adaylarıydı. Bazılarının o görevlere 2019’da çok da istekli olmadıklarını bilen biliyor.
Üstüne yine Kılıçdaroğlu, ama eksik ama fazla başlattığı helalleşme süreci ile CHP’nin kemik kitlesinin dışında bir toplum kesimi tarafından da benimsenebilmesinin yolunu açtı.
Eğer CHP bugün, aslında kendi iradesi ile bile isteye üstüne koyduğu yüzde 25 cam tavanını kaldırabildi ise bunda Kılıçdaroğlu’nun önemli bir rolü oldu.
Şimdi bütün süreci aday olup olama üzerine kurmak, sürekli eski defterler üzerinde siyasi dil kurgulamak, yeniye ve gelece dair söz söylemeyip farklı siyasi dinamiklerin önünü açmamakta direnmek kendisinin daha önce yapıp ettikleri ile değil son açıklamaları ile akıllarda kalmasına neden olacak.
CHP şimdiye kadar eski genel başkanının çıkışlarını yönetmeyi başardı. Ama gelecek olan tüzük kurultayı da dahil olmak üzere parti içerisindeki sekter kliklerin, hiziplerin kendi gündemlerinin arkasından gitmesi Türkiye’de yeni siyasal haritanın 31 Mart sonuçları çerçevesinde şekillenmesini öteleyebilir.
Görünen o ki CHP’nin siyasal zeminini genişletme çabası ya da yeni oyları tahkim etme süreci sadece iktidarın ve diğer muhalefetin karşı eylemleri ile değil içerden gelecek farklı dinamiklerin de tepkileri ile birlikte şekillenecek.