İsrail ve Netanyahu zor durumda.
Yalnızca Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (ICC) geçen hafta çıkardığı tutuklama kararı ile dün Uluslararası Adalet Divanı’nın (ICJ) Refah’a saldırının durdurulması yolundaki tebligatı yüzünden değil…
ABD başta olmak üzere Batılı üniversitelerde haftalardır süren ve okuldan atılmanın da göze alınarak sürdürülen öğrenci protestoları yüzünden de değil yalnızca…
İsrail söz konusu olduğunda derhal onun yanında yer almayı görev bilen ABD’nin, Almanya’nın, İngiltere’nin yönetimlerinden gelmeye başlayan tepkiler de değil…
Gazze’deki katliama tepkilerini, Filistin devletini resmen tanımakla dışa vuran İspanya, İrlanda ve Norveç hükümetlerinin bu adımları da…
Mahkeme kararları.. Öğrenci protestoları.. Joe Biden, Rishi Sunak, Olaf Scholz gibilerin politik desteklerinin ciddi biçimde altlarından kaydığını fark edince dışa vurmaya başladıkları tepkileri.. Birkaç ülkenin ‘Filistin devleti’ni tanımaları..
Her biri çok önemli adımlar bunlar, hiç kuşkusuz…
Yine de, tek başlarına, İsrail’in gözleri dönmüş politikacılarını, ‘Filistin için nihai çözüm’ olarak gördükleri, Gazze’yi yaşanılmaz hale dönüştürmekten caydıracak adımlar değil bunlar…
Zaten bu yüzdendir ki, gözlerini ve kulaklarını dünyadan gelen tepkilere kapatıp, 8 bine yakını kadın, 15 bini çocuk olmak üzere 40 binden fazla Filistinliyi Gazze’de öldürebildiler.
Gözlerini kırpmadan…
Peki nedir İsrail’i ve Netanyahu’yu zor duruma düşüren?
Bunun en kısa cevabı şu: Yaptıklarının İsrail devletinin kuruluşunun gerekçesini zayıflatıyor, ortadan kaldırıyor olması…
İsrail devleti, Almanya’da Hitler’in Yahudi ırkına karşı yürüttüğü yoketme politikasının dünya gündemine girmesi sonucu 1948’de kuruldu.
İkinci Dünya Savaşı, müttefiklerin zaferiyle bittiğinde, altı milyon Yahudi’nin Almanya’da toplama kamplarında hayatlarını kaybettiği haberi güçlü bir biçimde duyuldu.
O güne kadar dünya böyle bir soykırımın varlığından haberdar değildi.
‘Holokost’tan…
Okuyalım:
“1930’lar ve 1940’lar boyunca Amerika binlerce ve belki de yüz binlerce Yahudi’yi kurtarabilirdi ama bunu yapmadı. Bu, ağır bir sorumluluk taşıyan korkunç bir ithamdır ve aynı zamanda bazı zor soruları da gündeme getirir: Daha fazlası yapılabilirdi, neden yapılmadı? Naden belirli kurtarma seçenekleri kasıtlı olarak göz ardı edildi? Ve en önemlisi, harekete geçmeme konusunda kim sorumluydu?”
Yukarıdaki cümleler, Deborah E. Lipstadt’ın ‘Beyond Belief’ kitabının ilk paragrafından…
ABD’den söz ediyor ama aslında bütün Batılı ülkeler için de geçerli o sorular.
Dünya, Almanya’da Hitler hüküm sürerken olup bitenden, savaş devam ederken haberdar olamadı.
Sahipleri Musevi olan New York Times ile Washington Post gibi gazetelerde bile, müttefiklerin zaferine kadar, okurlar ‘Holokost’tan habersiz kaldılar. [Laurel Leff’in ‘Buried by the Times’ adlı 444 sayfalık kitabında bu gerçek uzun uzadıya anlatılır.]
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, ‘Holokost’ konusunda yaratılmış ve herkesi o büyük günahtan hissesine pay düşer hale getirmiş olan genel hava içerisinde, her ihtilaflı konuda İsrail savunulabiliyordu.
Günümüze kadar böyleydi.
Netanyahu, Gazze’yi orada yaşayanlarla birlikte yok etmeyi amaçlayan savaşıyla, İsrail’e her ihtilaflı konuda üstünlük sağlayan havayı yok ediyor.
Batılılar, gazeteler yazmazsa öğrenilmeyi imkansız kılan o günün şartlarında bilgisiz kaldıkları ‘Holokost’ için duydukları günah hissini, her gelişmeden anında haberdar olunan bugünün şartlarında Gazze’de yaşanan katliamda da duymaya başladılar.
Üniversite kampüsleri ve meydanlar hareketli…
Amerikalı protestocular eylemlerini Kongre’ye kadar taşıyabildi…
ICC’nin ‘soykırım’ sözcüğünün de kullanıldığı tutuklama kararına ICJ de Gazze’ye saldırıyı durdurma kararıyla katılmadan edemedi…
İsrail’in ‘Holokost’un tek olduğu ve onun da kendi ırklarına karşı Almanya’da yapıldığı iddiası, Netanyahu’nun Gazze’yi yok etme hırsı yüzünden ‘ikinci bir örnek’ ile yıkılmak üzere.
Ne olacak şimdi? Bu yeni gelişmeler Netanyahu’nun Gazze planını durdurabilecek mi?
Netanyahu ve savaş ortakları artık İsrail için ‘beka sorunu’.
Ya savaşı durduracaklar, ya kendileri durdurulacaklar…