Dışişleri’ne bir darbe daha!

“Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı” başlığıyla TBMM’de iktidar milletvekilleri tarafından bir kanun teklifi sunuldu. Teklifin 11 maddeden oluşan metnini gerekçesi ile birlikte incelediğimizde vardığımız kaygılandırıcı sonuçlar aşağıdadır:

GÜÇLENDİRMEYLE YAKINDAN UZAKTAN İLGİSİ YOK!

1) Kanun teklifinin, adı dışında Dışişleri teşkilatının güçlendirilmesiyle” inandırıcı, somut olumlu bir ilgisi bulunmamaktadır. Zira öne sürülen güçlendirmenin hangi noktalarda, neden, neyin ve nasıl yapılacağına dair teklifte bir kayıt veya açıklık yoktur. Yapılmak istenen, Dışişleri teşkilatını güçlendirme iddiasıyla ülkemizin köklü, birikimli, seçkin ve en itibarlı kurumlarından olan Dışişleri Bakanlığını iktidarın dış politika ve diplomasiyle ilgisi bulunmayan amaçlarına hizmet edecek bir vasıta haline getirmektir. Başka bir deyişle hedef, son yıllarda iktidarın yanlış politikaları ve siyasi müdahaleler neticesinde dokusu zaten bozulmuş olan Dışişleri teşkilatını Vakfın bir yan kuruluşuna dönüştürmektir.

2) Vakıf, izleyen maddelerde açıklanacağı üzere, emsali olmayan ve sakıncalı bir girişimdir çünkü: a-İktidarın dünya görüşünü benimseyen kişiler yetiştirmeyi öngörmektedir; b-Yandaşlarına mevki ve rant sağlamayı amaçlıyor izlenimini vermektedir; c-Dışişleri teşkilatının kazanılmış itibarını sıfırlamakta ve ticari ve parasal işlere alet etmektedir; d-Dışişleri teşkilatını görevi olmayan ve girmemesi gereken maliye, emlak, inşaat gibi sektörlerin bir aktörü haline getirmektedir; e-Asli görevi ulusal çıkarlarımız ve itibarımızı korumak ve geliştirmek olan Dışişleri teşkilatını, kurumsal kimliğiyle bağdaşmayan karmaşık işlerin peşinde koşacak bir kuruluş yapmaktadır.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU YERİNE NEDEN PLAN-BÜTÇE KOMİSYONU?

3) Önce dikkatimizi çeken önemli bir ayrıntı: gerekçesine bakarak teklifin normalde TBMM Dışişleri Komisyonu’nda ele alınması beklenir. Ancak kamuya intikal eden duyumlara göre, teklif doğrudan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülecektir. Usule ilişkin bu ayrıntı bile teklifi verenlerin zihinlerinde “güçlendirme” değil, “finans-para” yattığını ifşa etmektedir.

4) Şimdi Vakfa daha yakından bakalım… Vakfın gelirlerini listeleyen teklifin 6. Maddesine göre, gelirler, borsa işlemlerinden, düzenlenecek eylemlerden, verilecek hizmetlerden, ticari iştiraklerden, Vakfa ait eğitim ve öğretim kurumlarından, menkul ve gayrimenkullerinin değerlendirilmelerinden, vize aracılık hizmetlerinden elde edilecek gelirler ve “diğer gelirlerden” oluşacaktır. Anlayacağınız, Dışişleri teşkilatı, Vakfın ticari ayağı olacağıdır.

5) Teklifin 3. Maddesine göre ise, Vakfın faaliyetleri, inşaat dâhil her türlü emlak işlerini, Bakanlığa ait taşınmazların değerlendirilmesini, yükseköğretim kurumlarının kurulmasını, yurt içinde ve yurt dışında gelir temin etmek amacıyla faaliyetler düzenlenmesini, şirket ve ticari işletme kurulması ve işletilmesi gibi hususları kapsamaktadır. Diğer bir deyişle, Dışişleri aracılığıyla Vakfın belirleyeceği çevrelerin nemalanacağı, özellikle Dışişleri mülkiyetinde olan taşınmazları da kapsayan rant alanları üretilmektedir.

6) Ayrıca, Dışişlerinde halen görevde olan diplomatlar iktidarın ölçülerine göre anlaşılan yeterli ve “güçlü” görülmediğinden Vakıf tarafından kurulacak “yükseköğretim” kurumlarında uygun evsafta elemanlar yetiştirilecek ve Dışişleri bunlarla donatılacaktır. Bu, liyakatin değil siyasi etiketin esas alındığı bir düzenin genişletilmesi ve derinleştirilmesi demektir.

7) Teklifin 4. maddesi,“Mütevvelli Heyeti başkanı olarak (Dışişleri) Bakan, Vakfın tüm çalışma ve işlemlerini her zaman denetleyebilir” hükmünü getirmektedir. Bu suretle, hem Bakanlığın hem Vakfın başkanı olarak Dışişleri Bakanı orantısız bir güce sahip olacaktır. Öyle ki Bakan denetliyor, fakat Bakanın kendisi denetlenemiyor! Oysa özel sektörde dahi şirketlerin başkanları, icraatları denetime tabi olup, başarısızlık durumunda koltuklarını kaybedebilirlerken Vakfın da yöneticisi olan Dışişleri Bakanı istediği gibi hareket edebilmektedir.

SONUÇ OLARAK

8) Sonuç olarak, Vakıf, iktidarın siyasi ve ticari hedeflerine hizmet amacıyla Dışişleri Bakanlığı’nın kuşatılması anlamına gelmekte olup, tanıdığımız Bakanlığın sonu olacaktır. Diğer bir deyişle, Vakıf teklifi yasalaştığı takdirde, Dışişleri teşkilatı zamanla daha da tanınmaz hale gelecek ve asli görevlerini layıkıyla icra edemez bir kuruma dönüşecektir.