CHP’nin hamlelerine AK Parti’den karşı-hamle bekleyen dostumun sorusunu cevapsız bırakamadım

Epey oluyor; iktidarın iki ortağına da yakın bir TV kanalının ana haber bültenine tesadüfen takılınca, işittiklerim beni şaşırtmıştı. Haberleri yetkin biçimde sunan gazeteci alttan alta eleştirilerde bulunmaktaydı.

Kendime kendime “Hayrola, ne oluyor?” diye mırıldandığımı ve yanımdakilere dönüp haberin suncusuna ömür biçtiğimi hatırlıyorum.

Nitekim beklediğim oldu. Kanal o sunucuya kapıyı gösterdi.

Eski olay nereden aklıma geldi, anlatayım.

Bir dostum, hem de siyaseti en yakından izleyen bir dost, son yazılarım üstüne bana bir soru yöneltti: “Seçim sonrası siyasi hayatını belirleyecek ilk hamleyi Özgür Özel’in yaptığını söylüyorsun, hatta ‘ilk raundun galibi CHP’ diye şimdiden ilan da ettin. Diyelim, tespitin doğru. Peki, bu gelişme AK Parti’de nasıl görünüyor; karşı-hamle gelir mi, gelirse ne olur?”

Çok şıklı bir soru bu; aynı dolulukta cevabı da hak ediyor.

Özgür Özel’in iktidar partilerinin genel başkanlarıyla el sıkışmak istemesi ve bu arzusu gerçekleşince, hamlesini ‘normalleşme’ adını verdiği bir çerçeveye oturtması, görebildiğim kadarıyla, AK Parti’nin merkez kadrosu tarafından tam anlaşılamadı.

Anlayamamış ve şaşırmış durumdalar.

Yakın çevrenin bu ilk hamlenin AK Parti’nin işine yarayacağı yolundaki acil değerlendirmeleri, yönetimi rahatlatmış görünüyor.

Zaten ben de bu görüntüye bakarak ilk raundu CHP’nin önde bitirdiğini yazdım.

AK Parti’yi içinden tanıyan ve elinde kalem tutanlar arasında olanı doğru değerlendirenler de var ve sayıları da az değil.

Son bir-iki günden özellikle seçtiğim iki yazıya bu gözle bakalım isterseniz.

İlk yazı Yeni Şafak gazetesinden. Yazarı bir dönem AK Parti’de milletvekilliği yapmıştı ve son görevi de dış ilişkilerden ve insan haklarından sorumlu genel başkan yardımcılığıydı. Wikipedia şimdi de Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı olduğu bilgisini veriyor yazarın.

Yasin Aktay’ın yazısının şu başlığı bile anlayan için alarm işareti sayılabilir: “AK Parti’deki ‘kan ve ruh kaybı’ nasıl telafi edilebilir?”

AK Parti’de ‘içeriden’ eleştiri yapmak hayli zor, bunu biliyoruz. Yazar da o sebeple, söyleyeceğini yazıya hüküm cümleleriyle dökmek yerine, soru sorarak aynı sona varmayı tercih etmiş…

Okuyalım:

“AK Parti yola ne için çıkmıştı, nereye vardı? Kimlerle yola çıkmıştı, kimlerle devam ediyor? Türkiye’yi yöneten vesayet odaklarına karşı bir halk hareketi olarak ortaya çıkan AK Parti o vesayet çevreleriyle, ideolojileriyle, Kemalizm’le hesaplaşmak yerine son kulvarda uzlaşmayı mı tercih etti?”

Yazıda ancak partililerin anlayacağı ve ağızlarında yavan bir tad bırakabilecek satırlar az değil. CHP’ye ve genel başkanı Özgür Özel’e takdirkâr cümleler sözgelimi. Yazı bütünüyle okunmayı hak ediyor. [Aynı yazarın okunmaya değer bir takip yazısı da var.]

İkinci yazı ise, AK Parti’ye destek veren gazetelerin kılavuz gemisi sayılabilecek Sabah’ta çıktı. Yazarı AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yurtdışı gezilerinde kendisine sürekli refakat eden gazetecilerden Okan Müderrisoğlu.

Önce Özgür Özel CHP’si değerlendirmesini okuyalım yazarın:

“CHP’nin siyasal kredi ile kazandığı seçmeni elde tutma ve daha geniş tabana açılma arayışının, iyi ambalajlanmış bir özeti ile karşı karşıyayız. / İdeolojik kamplara sıkışmak veya toplumsal kırılmalara takılmak yerine esnek politik yaklaşımlar sergilemek hiç de fena fikir değil. Bilindik CHP söylemini ve yöntemini arka plâna iten, farklı toplum kesimlerinin temel meselelerine odaklanmayı önceleyen bu model gerek muhalefet gerekse iktidar için yeni bir durumu ifade ediyor.”

Şimdi de AK Parti’ye bakış:

“Yenilenme ve değişim beklentisini tam olarak karşılama, yeni sosyolojiye uyum, bölgesel ve küresel riskleri okuma ve politika geliştirme becerisi test edilecek. AK Parti bakımından önemli ve öncelikli olan husus, seçmenle gönül birlikteliğini yeniden inşa etme ve gelecek tasavvurunda ortaklaşmaktan geçiyor. Bu zeminin üstüne; ekonomik iyileşme, yeni anayasa, yargı reformu, genç politikalar birer kat olarak çıkılabilir.”

Müderrisoğlu, yazısını, “Bir-iki yıla kalmaz tetiklenecek erken seçim senaryosu” beklentisiyle bitirmiş.

Her iki yazar da, yazılarının bütününü okursanız göreceksiniz, aslında AK Parti yönetimini -hatta doğrudan genel başkan Tayyip Erdoğan’ı- seçim sonrasında iyice görünür hale gelen CHP siyasi tehdidi konusunda uyarmaya çalışıyorlar.

Uyarıları işe yarar mı?

Bu uyarılara kulak verilse ve açık-kapalı eleştiriler üzerinde durulsa bile, AK Parti’nin kendisine çeki düzen vermesi o kadar kolay değil.

AK Parti’nin uyarılmayı hak edecek hale gelmesini hızlandıran MHP ile kurduğu ortaklıktır.

MHP’ye muhtaç AK Parti ve yakın çevresinden gelen eleştiriler ile tavsiyeler MHP duvarına çarpacaktır. 

Umarım, dostane tavsiye sahibi yazarlar aynı gazetelerde aynı minvalde yazmaya devam ederler…