CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor?

Son haftaların gündemi olan genel başkan görüşmeleri siyaseti bütün boyutlarıyla canlandırma imkânı taşıyor. Bu canlanma Türkiye'nin bugünü ve yarını üzerine çok sayıda konuyu kıyasıya tartışmak anlamına geliyor. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "siyasette yumuşama", CHP Genel Başkanı Özel'in ise "normalleşme" dediği bu dönemi değerli bulduğumu ancak ihtiyatlı iyimserlikle karşıladığımı daha önce bu köşede yazdım. İhtiyatlı yaklaşmamın sebebi, siyasetin doğasındaki rekabetolgusunun yönetilmesinin zor olması ve kolaylıkla kutuplaşmaya gidebilmesi.

Henüz "yumuşama" ile "normalleşmenin" aynı şeye işaret edip etmediğini de bilmiyoruz. İyimser olmam ise bütün aktörlerin yeni bir siyaset yapma iklimine ihtiyaç duymasıyla alakalı. Mayıs 2023 seçimlerine giderken Türkiye Yüzyılı Vizyonu önerisiyle AK Partibu tartışmayı açmıştı. CHP de kapsayıcı siyaseti vurgulamak için "Türkiye İttifakı" kavramını kullanıyor.

***

Seçimsiz geçecek dört yılda siyasetin söylemlerinin, pratiklerinin ve konularının yeniden ele alınması gerekiyor. Bir yandan iktidar kendini yenilemek, muhalefet alternatif olabilmek için yeni siyasetler üretmek durumunda. Diğer yandan farklı siyasi pozisyonların nerede buluşabileceği konusu belirsiz. Şimdilik sadece görüşme isteği ve bazı kapsayıcı söylemler söz konusu. Henüz siyasetin kritik konularında müzakereye geçilmedi. Bu sebeple siyasetin yeni normalinin ne olacağı henüz belli değil.

Bir örnek vereyim: Özel'in kendisine gelen eleştiriler karşısında "Hem müzakere hem mücadele; müzakere de mücadeledir" söyleminde "sert mücadeleye" daha fazla vurgu yapması dikkat çekiyor: "CHP'de yeni bir dönem başladı. Bu dönem mücadelenin en sert verileceği dönem. 18 Mayıs'ta yani Gençlik Bayramı'ndan bir gün önce yeni müfredata karşı çıkanları, atanamayan öğretmenleri ve herkesi mitinge davet ettik. Yine emeklilerle de miting yapacağız. Bu tür tematik mitingler sürecek." CHP'nin mitinglerle iktidarı eleştirme pratiği nereye varır ve iktidarın siyasi cevabı ne olur henüz bilmiyoruz. Ya da Özel'in CHP'nin Libya tezkeresine hayır demesini hâlâ savunması, Irak ve Suriye tezkerelerinde nerede duracağına dair olumlu bir hava vermiyor. Yine Özel'in yeni anayasa tartışmasında nerede duracağı da belli değil. "Mevcut anayasaya tam uyumun yeni anayasa süreci için olmazsa olmaz şart olduğu, bunun için AİHM, AYM kararlarına uymak" gerektiği cümlesi kolaylıkla "Yeni anayasa meselesinde yokuz" tavrına gidebilir.

***

Yeni bir siyasi ortam oluşturmanın zorluğuna diğer bir işaret İyi Parti'nin yeni genel başkanı Müsavat Dervişoğlu'ndan geldi. Dervişoğlu, "hür ve müstakil" siyaseti devam ettireceğini söylemekle birlikte iktidara yönelik sert bir dil kullanıyor. Önce partisinin olağanüstü kurultayında "Sizlere yalvarıyorum. Allah rızası için diyorum. Türkiye'nin meydanlarında Tayyip Erdoğan'la hesaplaşmak istiyorum. Bana o gücü verin" çıkışında bulundu. Daha sonra da ilk grup toplantısında yeni anayasayla ilgili herhangi bir görüşmede yer almayacaklarını söyledi: "Anayasa değişiklik çalışmalarına ilişkin kim, kimle ne görüşmesi yaparsa yapsın ister ziyaret ister iade-i ziyaret fark etmez. Amaçları, isterse de ticaret olsun! İyi Parti gerekirse tek başına, yeni bir 'Erdoğan Anayasası'na karşı sonuna kadar mücadele verecektir. Tek adam rejimini tahkim edecek hiçbir anayasa değişikliği teklifini, konuşmaya değer dahi bulmayız."

Siyasette müzakere ve yumuşamanın konuşulduğu bir dönemde Dervişoğlu'nun bu tavrı yeni bir konumlanmaya işaret ediyor. İyi Parti'nin CHP'den daha sert bir muhalefete hazırlık yaptığını düşündürüyor. Özel'in yeni siyasi tavrı, İyi Parti'nin üçüncü yol siyasetinin alanını daraltırken Dervişoğlu da CHP'deki sertlik yanlılarına mı yöneliyor?