CHP’deki Tessio

Mario Puzo’nun şahane bir filme de konu olan Baba kitabını hatırlarsınız muhtemelen.

New York mafyasını, Las Vegas’ın kuruluşunu anlatan hatta içinde Frank Sinatra olduğu iddia edilen bir karakteri de barındıran keyifli bir kitaptır.

Romanın baş karakteri Don Corleone, elindeki gücü, uyuşturucu işi için kullanmayı reddedince bir suikast girişimi ile karşı karşıya kalır. Ölümden döner. 

İntikamını almak ise aile işleri ile hiç alakası olmayan, savaş kahramanı oğlu Michael’a düşer ve bir mafya babası ile ona korumalık yapan bir kirli polisi öldüren Michael Sicilya’ya kaçmak zorunda kalır. Sicilya’da Michael’a düzenlenen bir suikastta da Michael’ın eşi ölür.

Michael bir şekilde aklanır, ülkesine geri döner ve babasının en yakın adamı haline gelir.

Tüm bu suikastlerin ardında aile içinden biri olması gerektiğini söyler baba Don Corleone ve intikamını planlar.

Aile intikamını Baba’nın ölümünden sonra alacaktır, plan böyledir ama hainin kim olduğu hâlâ meçhuldür.

Don Corleone Michael’a şöyle der ölümünden önce.

“Ben ölünce sana yanaşacaklardır. Seni zayıf ve aptal zannedip görüşmek isteyeceklerdir. Sana karşı taraftan görüşme teklifini içimizden biri getirecektir. Görüşme teklifini bizden biri aracılığı ile yapacaklar. Teklifi sana kim iletirse, içimizdeki hain odur. Onu öldürmelisin.”

Herkes ailenin iki ‘caporegime’sinden biri olan neşeli, eğlenceli Clemenza’dan şüphelenmektedir. Çünkü diğer caporegime Tessio ciddi ve aileye bağlılığından herkesin emin olduğu biridir.

Ve babanın ölümünün hemen ardından, rakip ailelerden Michael’a bir görüşme teklifi gelir.

Teklifi getiren ise herkesin tahmininin aksine Tessio’dur.

Bunu niye anlattım.

Biliyorsunuz, CHP lideri Özgür Özel dün bir siyasi parti liderinin düşmemesi gereken bir tuzağa düşürüldü.

Onlarca gazetecinin hapse girmesine neden olan, AKP’nin en kirli işlerinin sosyal medyadaki tetikçisi olduğuna inanılan Taha Hüseyin Karagöz ile CHP’deki makamında bir görüşme yaptı.

Taha Hüseyin Karagöz, CHP’li İstanbul belediyesinde PKK’lıların çalıştığı iddiasını hiçbir veriye dayanmadan sosyal medya hesabından paylaşmış, Ekrem İmamoğlu ile eşinin bir lokantada yediği yemeği suçmuşçasına haber yapmış, 6 Şubat depremlerinden sonra AHBAP Derneği’ni karalayıcı paylaşımlara imza atmış, Kılıçdaroğlu’nun yurtdışı gezileri sırasında Alevi yurttaşlarımızla ilgili çirkin imalarda bulunmuş bir trollden başka bir şey değil.

Ne bir fikir adamı, ne de gerçek bir gazeteci.

Özgür Özel’in bu kişiyle görüşmesi haliyle tepki topladı.

Aynen İmamoğlu‘nun da bir geziye yanında FETÖ sözcülerini ve bazı tetikçileri götürmüş olduğu seyahate gösterilen tepki gibi.

Yukarıdaki hikayeyi anlatmamın nedeni de işte bu görüşme.

Ben Özgür Özel’in bu tetikçiyi tanıdığını, bildiğini hiç ama hiç zannetmiyorum.

Parti içinden birileri bu görüşmeyi planlamış ve bunu Özgür Özel’in karşısına çıkarmış olmalı.

Özgür Bey bilsin ki, bu görüşmeyi kim ayarladı ise, bu kişinin randevusunu kim tesis etti ise CHP’deki hain odur.

CHP Genel Başkanı yanı başındaki Tessio’yu önce yanından sonra partiden uzaklaştırmalıdır.

Bu itibar suikastının arkasında kim varsa, ihanet içindedir.

Yarın öbür gün FETÖ artıklarını, AKP’nin safra diye attığı diğer trolleri de CHP’de görmek istemiyorsa, hainden kurtulmalıdır.


Böyle yasa yapan AB’yi AKP ister mi!

Türkiye, tarikat ve cemaatlerin baskısı sonucu, Erdoğan’ın bana göre yasalara uygun olmayan tek taraflı bir kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmıştı.

İstanbul Sözleşmesi’nin amacı, cinsiyet ayrımcılığına son vermek ve kadına karşı şiddeti sona erdirmekti ve bu durum bazılarını rahatsız edince Erdoğan iktidarı, kendi iktidarları döneminde hazırlanan ve tüm dünyanın imzasına açılan İstanbul Sözleşmesi’nden çıktı.

“Sözleşmeden çıkıyoruz ama merak etmeyin kadınlarımızı koruyacağız” dediler.

Ama elbette bu gerçek değildi.

Türkiye’de kadına şiddet alabildiğine devam ediyor, her yıl 400 kadar kadın şiddete uğrayarak hayatını kaybediyor.

Nisan ayında da 32 kadın öldürüldü. 17 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu.

Ve şimdi Avrupa Birliği ülkeleri İstanbul Sözleşmesi hükümlerini hayata geçirebilmek için tüm birlik üyelerinde geçerli olacak bir ortak yasayı kabul ediyorlar.

Üç yıl içinde tüm üye ülkelerin kabul etmesi gereken yeni yasa şiddet, zorla evlendirme, kadın sünneti ve sanal ortamda tacize karşı kadınları korumayı hedefliyor. Kadınların ihtiyaç duydukları anda yardıma ulaşabilmesini sağlıyor ve kadınlara yönelik tehdit, şiddet ve zorbalığın yakınlarından veya aile bireylerinden gelmesi halinde öngörülen cezaları misli ile ağırlaştırıyor.

Anlıyorsunuz herhalde Türkiye’nin AKP’nin ilk yıllarında çok da hevesli olduğu AB üyeliğinden niye uzaklaştığını.


Atsız övgüsü AKP’ye mesaj mı!

Bahçeli’nin Nihal Atsız’ı övmesine çok ama çok şaşırdım.

Sıkı bir Türkçü, sağlam bir ırkçı olan Nihal Atsız Atatürk karşıtı ve Kemalizm düşmanıydı ama aynı zamanda çok da iyi bir anti-İslamistti.

Alparslan Türkeş ile yollarını ayırmasındaki en büyük etken, MHP’nin milliyetçiliğin yanına mukaddesatçılığı da koyması oldu.

Çünkü Atsız aynı zamanda sıkı bir Arap ve İslam karşıtı idi. Hatta sadece İslam’a değil, tüm dinlere mesafeliydi ve ağır eleştiriler getirirdi. 

Bu yüzden de siyasal İslamcı bir parti ile koalisyon kuran bir MHP ile uyum sağlaması ve MHP’nin bugünkü çizgisini tasvip etmesi ise hemen hemen imkansızdı.

Bu yüzden Bahçeli’nin Nihal Atsız’ı “400 dirhem adam” olarak tanımlaması basit bir cümle, ölmüş bir Türkçü’ye sıradan bir övgü olarak görülmemelidir.

Nihal Atsız’a övgü siyasete yeni bir yön verme arzusunun ilk tezahürü olabilir.

Mesaj bize değil AKP’yedir. 


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Ehvenişere mahkum edilmediğimiz zaman.