Dua, Arapça ve araba: Erbaş’tan açıklama geldi

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’la ilgili üç iddianın gündemde olduğunu, Erbaş’ın bu konularda konuşması gerektiğini yazmıştım. Erbaş, yazılı bir açıklama göndermiş bana. İşte söyledikleri:

ARAPÇA BİLMİYOR DEMEK İTİBAR SUİKASTIDIR

IRAK’ta Arapça bir röportajda tercüman kullanmıştı Ali Erbaş. Bu olay nedeniyle “CV’sinde Arapça biliyor yazdığı halde Arapça bilmediği ortaya çıktı” diye haberler yapıldı.

*

Erbaş, bana gönderdiği açıklamada aldığı eğitimleri detaylarıyla sıralamış, başarıyla geçtiği sınavları yazmış. Yazdığı tezlerden, yaptığı çevirilerden örnekler vermiş.

Ardından da şunu sormuş:

Böyle bir akademisyeni Arapça bilmemekle itham etmek haksızlık değil midir?”

*

Peki Irak’ta neden Arapça tercüman kullandı?

O konuda da şöyle demiş Erbaş:

“Diplomatik hassasiyet gereği Irak’ta yaşanan özel bir olayı bahane ederek itibar suikastına yol açan üslupla bir insana acımasız saldırılarda bulunmak haksızlık değil midir?”

 

‘DUAYI AVUCUNA YAZDI’ İDDİASI TAMAMEN YALAN

ERBAŞ’ın bir dua görüntüsü yayınlandı sosyal medyada. “Dua metnini avucuna yazmış, oradan okuyor” diye servis edildi bu görüntü.

*

Bunu tamamen yalan ve iftira olarak nitelendiriyor Erbaş.

Ve şöyle diyor:

*

“Dua etmem istendiğinde makası sol avucumun içinde kamufle etmeye çalışırken oraya doğru bakmamı sanki avucumun içinde yazı varmış da onu okuyormuşum şeklinde yorumlamak, çarpıtmak, videoya dikkatle bakınca fark edilmesine rağmen bunun üzerinden nezaket ve eleştiri sınırlarını aşan saldırılar yapmak haksızlık değil midir?”

ESKİ ARABA KULLANILMAZ HALDE, YENİ ARABA KİRALANDI

ERBAŞ, “AUDİ A8 marka bir otomobil talep etti” iddiasına da yanıt vermiş.

Şöyle diyor bu konuda:

*

“2010 yılında Diyanet’e tahsis edilen 2006 model arabadan sonra 2015 yılında bir araba tahsis edilmiş ve yine kıyamet kopmuştu. O günkü Diyanet İşleri Başkanımız yine nezaket ve eleştiri sınırlarını aşan acımasız saldırılara dayanamayıp arabayı Başbakanlığa iade etmişti. İnternete bakarsanız ne acımasız haberler ve saldırılar yapıldığını görürsünüz. Aradan geçen bunca yıla rağmen bize 2023 yılına kadar hiç araba tahsis edilmedi. Eski araba artık kullanılamaz hale gelip envanterden düşünce ihtiyaca binaen söz konusu araba, kiralama yöntemiyle kullanılmaya başlanıldı.”

İKTİDAR DA MUHALEFET DE 1 MAYIS’I UCUZ ATLATTI

TÜRK halkı, CHP gibi büyük bir kitle partisinin yönetiminin...

- Polisle didişme görüntüsü vermesinden.

 

- Vurdulu kırdılı işlerin tam göbeğinde yer almasından.

- Taşlı sopalı olayların ortasında kalmayı tercih etmesinden.

Hiç ama hiç hoşlanmaz.

CHP yönetimi, dün böyle bir görüntünün ortaya çıkmasına olanak tanımadı.

Olayları zorlamadılar, üstüne üstüne gitmediler, marjinal örgüt izlenimi vermekten kaçındılar, sağduyulu davrandılar.

Kendileri açısından doğru tutum buydu.

Olayın hükümet açısından ise şöyle bir tarafı vardı:

Polisin itip kaktığı CHP yöneticileri” görüntüsü ortaya çıkabilirdi.

Böyle bir görüntü de hükümeti zor durumda bırakırdı.

Hatta bugünkü Erdoğan / Özel görüşmesi bile tehlikeye girebilirdi.

Hükümet de muhalefet de 1 Mayıs’ı ucuz atlattı” derken kastettiğim budur.

POLİSLE ÇATIŞANLAR ÜZERİNE TEZLER

- Hiçbirinin işçi olmadığını...

- Kaostan fiyaka çıkarmak gibi bir dertleri olduğunu...

- Verdikleri toplumsal mesajla zerre kadar ilgili olmadıklarını...

- Kaldırım taşlarını polise fırlatmalarının toplumda nasıl karşılanacağını zerre kadar umursamadıklarını...

- Çıkardıkları taşkınlıkların kime yaradığı üzerine zerre kadar düşünmediklerini...

- Sorumluluk duygusunun kıyısından bile geçmeye gerek duymadıklarını...

- Çatışmadan, kaostan, vandallıktan beslendiklerini...

Hepimiz biliyoruz değil mi?

FİNCANCI’DAN UZAK DURMAK ŞART

ŞEBNEM Korur Fincancı dendiğinde benim aklıma şu geliyor:

Bir tıp doktoru olarak PKK’nın kanalına telefonla bağlanması ve ekranda izlediği mağaradaki PKK’lı teröristlerin öksürük seslerinden yola çıkarak, “Türk ordusu zehirli gaz kullanmış olabilir” diye görüş açıklaması.

1 Mayıs gösterileri sırasında Şebnem Korur Fincancı’nın bir fotoğrafını gördüm.

 

Özgür Özel’in, Ekrem İmamoğlu’nun ve CHP İstanbul İl Başkanı’nın arasındaydı.

Fincancı’dan uzak durmaları gerektiğini bilmem CHP’nin önde gelen bu isimlerine hatırlatmama gerek var mı?

MÜFTERİ OLDUĞUNU KABUL EDİP ÖZÜR DİLEMEK ÇOK MU ZOR

DENİZ Zeyrek, televizyon ekranından Mustafa Varank’la ilgili vahim iddialar ortaya attı.

Şunları söyledi:

*

- “Ankara Angora’da 2 dönüm arazi üzerine tripleks villa yaptırdı. Bunu devlet memuru maaşıyla nasıl yaptırır” dedi.

*

- “İstanbul Zekeriyaköy’de 100 milyonluk havuzlu villayı nasıl satın alabilir” dedi.

*

- “Şimdi yok diyecek ama başka birinin üzerine alıp sonra sattılar. Belgeleri ve fotoğrafları bende mevcut” dedi.

*

Mustafa Varank, anında cevap verdi Deniz Zeyrek’e.

*

Zekeriyaköy’de 100 milyonluk villayı bırak 1 artı 1 daire bile almadım” dedi. “Azıcık haysiyetin varsa elimde görüntüleri var dediğin havuzdaki fotoğrafımı ortaya çıkar” dedi. “Angora’da iki dönüm araziyi bırak hiçbir zaman evim olmadı” dedi.

*

Yani Varank, hayatımda gördüğüm en büyük meydan okumalardan birini yaptı.

*

Fakat olayın üzerinden 9 gün geçmesine rağmen...

Deniz Zeyrek’ten “tıs” yok. 

*

Ne elindeki belgeleri ortaya koyabiliyor ne de özür dilemeye yanaşıyor.

Ne “İftira attım pardon” diyebiliyor ne de “Al sana belgeler” diyebiliyor.

*

Müfteri kibridir bu, nerede görsem tanırım.

Üstelik kibirlerin de en fenasıdır.