Seçmen, CHP’yi muhalefetin esas gövdesi olarak görüyor

31 Mart 2024 yerel seçimlerinin sonuçları geçmişte yaşananlardan, hatta dünyada alışagelmiş örneklerden hayli farklı bir anlam taşıyor. Türkiye’nin yakın tarihindeki 1989 seçimleriyle benzerliği de sadece göreceli.

Bu seçimleri 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleriyle karşılaştırarak muhalefetin geçmişte yaptığı yanlışlar üzerindeki fikir egzersizleri cazip gözükebilir ancak gelecek açısından sağlayacağı yarar sınırlıdır.

Yerel seçimlerin galibi CHP adına seçim gecesi verilen çok katmanlı mesajlar, kullanılan uslup üstlenilen sorumluluğun bilincini yansıtan bir anlayış taşıyordu.

CHP Türkiye’nin geleceği, rejimin demokrasinin ve hukukun üstünlüğüne göre biçimlendirilmesi; makulün yakalanması bakımından tarihsel bir sorumluluk yüklenmiş bulunmaktadır.

Seçmen yerel seçimlerde kullandığı oyla iktidardan memnuniyetsizliğini ve CHP’yi sivil toplumun ve örgütlerinin imha edilmiş olduğu bir zeminde muhalefetin esas gövdesi olarak gördüğünü çok net biçimde ifade etmiştir. Seçimlere katılım oranındaki aşınma veya Cumhur İttfakı partilerinin rekabet halinde olduğu seçim bölgelerindeki seçmen davranışı bu tespiti sakatlayan değil destekleyen verilerdir. Seçim sonuçları, devam eden ‘ kültürkampf’ iklimine rağmen ekonomik koşulların etkisinin de kuvvetle devreye girdiğini göstermenin yanısıra beklentilere koşut bir değişim süreci yaşayan CHP’de bu istidadın sürdürülebileceğine dair güveni de vurgulamaktadır. Özellikle bazı büyükşehirlerdeki CHP belediye başkanlarının performansı ve siyaset uslupları da birincil ölçüde etkili olmuştur.

Türkiye’de siyasal iktidarın ülkeyi kesif olduğu kadar keyfi bir otoriter rejime sürüklediği çok açıktır; otoriterlik siyasal iktidarın özü haline dönüşmüştür. Denge ve denetim mekanizmaları tahrip, çoğu durumda yok edilmiştir. Seçmen bu kurumsal çöküşün de bilincinde olarak yerel yönetimler yoluyla ‘karşıt bir ağırlık’ oluşturma, terazinin diğer kefesini de güçlendirme iradesini ortaya koymuştur.

Sonuçların Cumhur İttifakı iktidarının tutumu, yönetim anlayışı, politikaları üzerinde yaratacağı sonuçlara dair birçok değerlendirme yapılmaktadır, yapılacaktır. Bu değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesinin koşulu siyasal iktidarın omurgasındaki aşırı esnekliği, oynaklığı göz önünde tutmaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu defaki balkon konuşmasında demokrasi retoriğinin kıvam ve uslubuna 2002 öncesinden ve hemen sonrasındaki dönemden beri pek rastlanmadığı da dikkat çekmiştir. Ancak, bunun söylemde ve uygulamada kalıcı olacağını düşünmek yanıltıcı olabilir.

31 Mart seçmenimizin ferasetinin ve seçimlere indirgenmiş halde olsa da demokrasinin varlığının tezahürü olarak Türkiye’nin dünyadaki itibarı ve otoriter rejimin hakim olduğu diğer bazı ülkelerden bir ölçüde ayrışması bakımından cesaret vericidir.

Evet, Türk toplumu ve CHP bu seçimlerden başarıyla çıkmıştır. Ama aynı zamanda seçmen CHP’ye ateşten gömlek giydirmiş olmaktadır. Yerel seçim sonuçları taşıdığı büyük anlama rağmen sadece bir başlangıçtır; geleceğe dönük kapsamlı bir iddianın somutlaştırılmasının ilk adımıdır. Bu değerli ilk adımın Türkiye’nin acıklı koşullarını olumlu yönde dönüştürücü bir sahici başarıya ulaşması CHP’nin kendisini ‘’ çocukluk hastalıklarından’’ tamamen kurtarmasına, değişim sürecini sağlam bir anlayış ve zemine oturtmasına, bazı yerel yöneticilerinin geçmişte yaptıkları aleni yanlışları tekrarlamamasına ve iyi yönetişim kurallarını esas alarak sorumluluğunu üstlendiği yerel yönetimleri yüksek performansla yönetmesine bağlıdır.

Kısacası, CHP cumhuriyet ve demokrasi sözleşmesinin önderi olma görevini layıkıyla benimseyebilmeli ve ifa edebilmelidir.