Gazze planı umut mu felaket mi

Trump’la Netanyahu’nun mutabık kaldığı 20 maddelik Gazze planına, Türkiye’den de destek geldi.

Zaten plan bir sır değildi. Hem İsrail basını tarafından günler öncesinden kelimesi kelimesine açıklandı. Hem de Trump’ın ABD’de Arap ve İslam ülkeleri temsilcileriyle yaptığı toplantıda masaya yatırılmıştı.

İLK AŞAMASI DOĞRUYDU

Plana destek vermemiz her yönüyle mükemmel olduğu anlamına gelmiyor.

1- Trump’ın planının, Netanyahu ile müzakere edilmeden önce Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Arap ve İslam ülkeleri ile müzakere edilmesi olumlu bir yaklaşımdı. Gömleğin ilk düğmesi doğru iliklendi.

2- Gazze’de akan kanın durması ve insani yardımın girecek olması. İnsani yardımın ABD-İsrail kontrolünden Birleşmiş Milletler’in ve Kızılay’ın  denetimine geçmesi,

3- Gazze’nin Filistinlilerden oluşacak teknokratlar tarafından yönetilecek olması,

4- Arap ve İslam ülkelerinden barış gücünün oluşturulması,

5- İsrail’li rehinelerin ve cenazelerin karşılığında cezaevindeki Filistinlilerin serbest bırakılması,

6- İslam ülkelerinden oluşturulacak arabulucuların olması,

7- İsrail’in Gazze’den kademeleri olarak çekilmesi,

8- Gazze’nin işgali ve Batı Şeria’nın ilhakının söz konusu olmaması.

BEYAZ SARAY’DA DEĞİŞMİŞ

Plana ilişkin olarak Hamas’ın ilk değerlendirmesi, “İsrail’in perspektifini yansıtıyor” şeklinde oldu. Bu tespit çok yerinde çünkü gelen bilgiler planın istikametinin Beyaz Saray’daki görüşme sırasında Netanyahu tarafından değiştirildiği yönünde. 

Trump’ın İslam ülkeleri temsilcileriyle müzakere ettiği plan ile Trump-Netanyahu görüşmesinden sonra Beyaz Saray tarafından açıklanan plan arasında fark var. Planın perspektifi değiştirilmiş durumda. İsrail basınının haberine göre Netanyahu, Beyaz Saray’da Trump’ın damadı Kushner, Ortadoğu özel temsilcisi Steve Witkoff ve İsrail Stratejik İşler Başkanı Ron Dermer’le planın rotasını değiştirdi. İsrail’in geri çekilmesini Hamas’ın silah bırakmasına bağlamak, Gazze’nin çevresinde askeri bir çerçeve oluşturmak gibi kazanımlar sağlamış. Bunlar planın sakatlanmasına yol açtı.

NETANYAHU’NUN VİDEOSU

Netanyahu’nun, Beyaz Saray’daki toplantıdan sonra yayınladığı video mesajı, bu tezi doğruluyor. Netanyahu, “Gazze’den çekilmeyeceklerini” açıkladı. “Hamas’ın bizi izole etmesine izin vermek yerine işleri tersine çevirdik ve biz Hamas’ı izole ettik” dedi. Netanyahu, Filistin devletinin kurulmasını kabul etmeyeceklerini açıkladı.

Trump planının yeniden müzakere edilmesi gerekiyor. Çünkü planda Gazze’nin geleceğini tehlikeye atacak düzenlemeler yer alıyor. Zaten Trump planı açıklarken, “Ben bir emlakçıyım” diyerek yaklaşımını ortaya koydu. Daha önce de Gazze’yle ilgili Dubai modeli bir video yayınlamıştı. Damadı Kushner’in kafasında ise Gazze-Dubai tarzında bir model yatıyor.

TEHLİKELİ MADDELER

Gazze’de akan kan dursun. İnsani yardım girsin. Ama bazı maddelerin yeniden görüşülmesi gerekiyor.

1- Öncelikle olarak Trump’ın Filistin devletinin kurulmasına karşı tutumu endişe verici. BM konuşmasında da Filistin devletinin tanınmasını Hamas’a ödül olarak tanımlamıştı.

2- İsrail’in geri çekilmesinin bir takvime bağlanmaması,

3- İsrail’in Gazze’nin içinden iki kademeli olarak geri çekilmesinin tamamlanmasından sonra Gazze’nin sınırlarında askeri varlığını koruması ise Gazze’deki ablukanın devam edeceği anlamına geliyor. Hem abluka devam edecek hem de Gazze’nin Mısır ile olan bağları tamamen kopartılacak.

4- Hamas silahlarını tamamen teslim etmediği sürece İsrail geri çekilmeyecek.

5- Trump, Hamas planı kabul etmediği taktirde İsrail’in katliamlarını sürdürmesine yeşil ışık yaktı. Hamas tehditle planı kabul etmeye zorlanıyor.

GAZZE’DE GAZZELİLER YAŞAYACAK MI

6- Resmi olarak Trump’ın başkanlığında ancak fiili olarak Tony Blair ve damat Kushner tarafından yönetilecek olan “Barış Kurulu”nun Arap sermayesi ile Gazze’yi inşa etmesi.

60-100 milyar dolarlık bir fondan söz ediliyor. Gazze fonu ile inşa edilecek mucize şehirde Gazzeliler olacak mı? Asıl mesele bu.

Gazze planı bir umut olabilir ama bu haliyle bir felakete de dönüşebilir. O nedenle bazı maddelerinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

CHP’NİN CUMHURBAŞKANI’NI PROTESTO EYLEMİ

CHP, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto etmek için Meclis’in açılışına katılmayacağını açıkladı.

Bu şaşırtıcı değil. 12 Eylül’den sonra 1983 yılında Meclis açıldığında darbe lideri Kenan Evren’in karşısında ayağa kalkmışlardı. O zaman Halkçı Parti vardı. Daha sonra CHP oldu. CHP ile birleşen SHP ise Celal Bayar’dan sonraki Türkiye’nin ilk sivil Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ı da protesto ederek Meclis’e girmemişti.

Oysa Meclis, millî iradenin tecelligâhıdır. Demokrasinin kalbinin attığı yerdir. Ama bu zihniyet sivil cumhurbaşkanlarını sevmez. Darbe liderlerinin karşısında el pençe divan durur ama sivil Cumhurbaşkanlarını protesto ederler.

MEŞRUİYET KAYNAĞI MİLLETTİR

CHP, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruiyetini yitirdiğini o nedenle Erdoğan’ın Meclis’i açış konuşmasını protesto ederek katılmayacaklarını açıkladı.

Sanki Türk Patent Kurumu gibi bir meşruiyet kurumu var. Meşruiyetin mührü CHP’nin elinde. CHP, meşruiyet veriyorsa meşrusun, yoksa değilsin.

Meşruiyeti CHP vermez, millet verir. Meşruiyetin kaynağı CHP değil, millettir. CHP de meşruiyetinin kaynağını milletten alır. Erdoğan, milletin anasının ak sütü gibi helal oylarda orada oturuyor. Erdoğan geldiği her makama milletin desteğiyle geldi. Milli iradenin mücadelesini verdi. Son seçimlerde yüzde 52 oy oranı ve 27 milyon seçmenin tercihiyle Cumhurbaşkanı oldu.

Hırsızlık ve yolsuzluktan yargılanan Ekrem İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak gösterenler, Meclis bombalanırken darbecilere meydan okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meşruiyetini tartışma konusu yapamaz. Meşruiyetin kaynağı doğrudan millet iradesidir.