Dağ ancak fare doğurdu...

Uzun müzakerelerin ve defalarca reddedilen taslak metinlerin ardından BM Güvenlik Konseyi pazartesi günü nihayet bitmesi yaklaşan Ramazan için Gazze’de ateşkes talep eden kararını onayladı. 10 geçici üyenin ortak sunduğu bu son tasarıya Amerika çekimser oy kullanırken, diğer dört daimi üye olumlu oy verdi. 

Filistin konusundaki diğer kararlar numarası verilmeden hatırlatılan, tarafları uluslararası hukuktan doğan sorumluluklarına saygı duymaya çağıran, Gazze’deki insani durumun kötülüğüne atıfta bulunan, Mısır, Katar ve ABD’nin ateşkes çabalarına dikkat çeken dört paragraflık kısa girişten sonra başlayan 2728 numaralı kararda üç operasyonel paragraf yer aldı.

Operasyonel paragrafların ilkinde taraflara Ramazan boyunca ateşkes çağrısında bulunuldu. Bütün rehinlerin koşulsuz serbest bırakılması istendi, insani ve sağlık ihtiyaçları karşılansın dendi, taraflardan bu konuda da uluslararası hukuka uymaları söylendi. Yani rehinelerle ateşkes arasındaki adı konmamış denge yine bir şekilde korundu.

İkinci paragrafta Gazze’deki insanlara ulaştırılan yardımların akışının genişletilmesi gereği, sivillerin korunmasının güçlendirilmesinin şart olduğu vurgulandı. Üçüncü paragrafta da örgütsel yetki karmaşası olmasın diye adetten olduğu üzere bu konu bizim alanımıza girer mealindeki standart cümle kondu.

Karar, BM Şartı’nın Güvenlik Konseyi kararlarına uyulur diyen 25’inci maddesi nedeniyle bağlayıcı ancak içeriği yüzünden çağrı niteliğinde. Çünkü tarafların öncelikle ateşkes üstünde uzlaşmasını gerektiriyor, ateşkesin parametrelerini belirlemiyor. Konseydeki ABD Daimi Temsilcisi Linda-Thomas Greenfield de bunun bir çağrı olduğunu şimdiden vurguladı.

İsrail bu çağrıya hem New York’ta, hem de Kudüs’te tepki gösterdi. İsrail Büyükelçisi Gilad Erdan 7 Ekim saldırısının açıkça kınanmamasını eleştirdi, Hamas’ın 18 yıldır sürekli kendilerine saldırdığını söyledi.

Rusya’ya yönelik son terör saldırısıyla Hamas’ın saldırısını ikisinin de konsere gidenlere yönelik olduğundan yola çıkarak karşılaştırdı.

İsrail Başbakanı Netanyahu Amerika’nın oylamada çekimser kalarak pozisyonunu değiştirdiğini, İsrail’in savaş ve rehineleri kurtarma çabalarına zarar verdiğini iddia etti. Müzakere için Washington’a gidecek bir heyetin programı tepki olarak ertelendi. Bazı İsrailli bakanlarsa eleştirilerini çok daha sert dillendirdi.

Diğer yandan Hamas karardan memnuniyet duyduğunu açıkladı. BM’deki Filistin Daimi Temsilcisi Büyükelçi Riyad Mansur da son altı ayda ölen ya da yaralanan Filistinlileri hatırlatarak bu acının artık sona ermesi gerektiğini vurguladı. Türkiye başta olmak üzere pek çok ülke kararı olumlu buldu ve destekledi. 

Ne de olsa 2728 sayılı karar Güvenlik Konseyi’nin alabileceği en optimum karar. Kimse ABD, İngiltere ve Fransa’nın olduğu bir Konseyden yaptırım içerecek, bağlayıcılığı olan bir karar beklemiyor. Daha bağlayıcı, yöntem içeren tasarıların çökmesi karşısında alınan bu karar barış için yeterli olmasa da insan kaybının önlenmesine zemin hazırlayabilir.

Belki tarafların ve arabulucuların ateşkesin koşulları üstünde anlaşmasına, çok geç de olsa insani trajedilerin azalmasına, İsrail’in Cenevre Sözleşmelerine hiç olmazsa bundan sonra uymasına vesile olur.

Ama itiraf etmeliyim ki ben umutlu değilim. Geçici bir ateşkes sağlansa bile kalıcı olacağını sanmıyorum.

Görünen o ki Filistinlilerin 1948’den bu yana çektiği acılar kolay kolay bitmeyecek, İsrail bu savaşta işgal ettiği topraklardan çıkmayacak. Alınan tüm kararlara, Uluslararası Adalet Divanına ve Uluslarası Ceza Mahkemesine rağmen genişlemesini sürdürecek. Gazze’yi Gazzelilerden arındırmak için başlattığı harekatını devam ettirecek. 

Daha önce de yazdığım gibi ortada onu durdurmaya niyetli bir güç yok. Arap dünyası ve Müslüman çoğunluklu ülkelerin hemen tamamına yakını kendi seçmedikleri bir savaşa Hamas başlattı diye taraf olmak istemiyor. Hatta çoğu Hamas sonrasını bekliyor. Talepleri, açıkça söylemeseler de İsrail’in operasyonunu daha insancıl yürütmesi.

İsrail’in Filistin sorununu bir kez daha kendilerine havale etmesinden, Filistinlileri yine mülteci haline getirmesinden, Mısır’a sığınmaya zorlamasından endişe ediyorlar. Zorla göç ettirmeyi, daha doğrusu ilticayı kırmızı çizgileri olarak korumaya, savaşın yıkımından etkilenenlerin insani yardım almasını sağlamaya çalışıyorlar.

Takdir ettikleri ve benim optimum bulduğum Güvenlik Konseyi kararı da aslında İsrail’den bunun ötesinde bir şey beklemiyor. Ateşi Ramazan süresince kesin, mümkünse de kalıcı hale getirin, yardımların önüne engel çıkartmayın ki bu insanlar kısıldıkları yerde bir süre daha yaşayabilsin, kendileri de dünya kamuoyu da çok infial etmesin diyor.

Ayrıca pek çok ateşkes gibi 2728 de eski statükoya, 7 Ekim öncesine dönüşü değil günümüzdekini dondurmayı hedefliyor. Ulaştıracak yardımların hiç biriyle de bu gerçeğin değişmesi mümkün görünmüyor. Yine de umarım karar acıların bir nebze olsun dinmesine, daha fazla insan kaybı olmamasına, insani yardımların gereken hızda akmasına, Doha’daki müzakerelerin hızlanmasına yardımcı olur…