Mutlak butlan karşıtlarının ne dediklerini biliyoruz.
Peki ya mutlak butlancılar?
Acaba onlar ne diyor?
*
“Geliyor gelmekte olan / Mutlak butlan geliyor” başlıklı bir sosyal medya paylaşımını inceleyince...
Şöyle bir anlatıyla karşılaştım:
*
- Kılıçdaroğlu ile Özel’in yarıştığı son kurultayda... Kılıçdaroğlu’na darbe yapıldı.
- Delege pazarı kuruldu, oylar satın alındı ve parti ele geçirildi.
- Mutlak butlan çıkacak. Böylece parayla ele geçirdikleri koltuklardan kalkacaklar.
- Kemal Kılıçdaroğlu da kendisinden çalınan makama yeniden gelecek.
*
Anlatı bu.
Peki bir şansı var mı bu anlatının?
*
“Parayla kurultay satın alındı” tezi, matematiksel olarak kanıtlansa bile...
Parti tabanının umurunda olmaz.
Çünkü onlar...
Zafere susamış durumdalar. Kılıçdaroğlu’ndan fena halde sıkılmış durumdalar. Yeni yönetimi süper benimsemiş durumdalar.
*
İşte tam da bu nedenle...
Bugün mutlak butlan kararı çıksa bile... Son tahlilde pek bir şey değişmez.
Kısa, orta ve uzun...
Mutlak butlancıların yüzü hiçbir vadede gülmez.
DIT DIT DIIIIIIIIIT
Özgür Özel’in çocuksu bir doğallığı var.
Öfkeden kıpkırmızı kesilmediği zamanlarda bu tarafı daha çok ortaya çıkıyor.
*
Mesela Uğur Dündar’la çıktığı son televizyon programında...
Arena’nın jenerik müziğinin taklidini yaptı:
*
“Dıt dıt dııııııııt.”
*
On beş kere izledim. Yine de doyamadım.
BİR ACİLCİ: İMAMOĞLU
Ekrem İmamoğlu..
Şartların olgunlaşmasını beklemeye tahammülü olmayan, heves ettiğine bir an önce kavuşmak isteyen, kariyerinin zirvesine çok hızlı ve kestirmeden gitmek için gözünü karartabilen biri.
*
Biraz da bu yüzden...
İstanbul’a doğru dürüst belediye başkanlığı yapmadan cumhurbaşkanlığı makamına konsantre oldu.
*
Fırsatını bulduğunda da hemen partiyi ele geçirmeye çalıştı.
Belediye imkânlarını bu yolda kullanmaktan kaçınmadı.
*
Delege pazarları kuruldu iddiaları, oy satın almaya dayalı ifşalar, şaibeye dönük şikâyetler falan.
Bunların hepsi Ekrem İmamoğlu’nun aceleciliğinden kaynaklandı.
*
İmamoğlu eski solculardan olsaydı...
Fraksiyonu belliydi: Kesin “Acilci” olurdu.
HAMDİ KILIÇ’IN ARDINDAN
Hamdi Kılıç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşma metinlerini yazardı.
*
Ayaküstü tanışmıştım kendisiyle.
Herkesin kendini ön plana çıkarmaya aşırı meraklı olduğu bir ortamda...
Tevazusuyla, mahcubiyetiyle, mübalağasız tavırlarıyla, içtenliğiyle dikkatimi çekmişti.
Yaptığı işin söylenmesinden bile rahatsız oluyordu.
Caka satıyor gibi görünmekten nefret eden biri olduğunu hemen anlamıştım.
*
Hamdi Kılıç’ın yeri tabii ki doldurulur. Onun gibi metinler yazanlar tabii ki çıkar.
Ama Hamdi Kılıç’ların nesli çoktan tükendi. Onun gibi şahsiyetleri bulmak artık çok zor maalesef.
Allah rahmet eylesin.
ALEVİLERİ RAHAT BIRAKIN
- Bir süre önce iktidara yakın sosyal medya kalemşörleri “siyasal Alevicilik” diye bir şey çıkarmışlar, bu nitelemenin Alevileri incitebileceğini hiç düşünmemişlerdi.
- Geçen gün de İmamoğlu taraftarlarından biri, televizyon ekranında “Alevilerin haini çok olur” demiş. Konu: Tabii ki mutlak butlan ve Kemal Kılıçdaroğlu.
*
Birbirine düşman bu iki kesimin ortaklaştığı nokta şu galiba:
Alevileri incitmekten zerre kadar çekinmemek.
MANİFEST OLAYI
Kadınların giyim kuşamlarına karışılmasına sonsuz karşıyım. Hayatımın hiçbir döneminde kılık kıyafet zabitliği yapmadım. Bazı meslektaşlarım başörtülü avına çıktığında ben kılık kıyafet özgürlüğünü savunuyordum.
*
Fakat şu “Manifest” denilen olay...
Basit bir kılık kıyafet meselesinin biraz dışında gibi.
*
- Artı 18 sahne gösterisi mi olur? Oluyormuş. Manifest bunu yapıyormuş.
- Erotizmin sos olarak kullanılmadığı, başrolde olduğu bir gösteri yapıyorlar.
- Üstelik hayranlarının çoğu ergenler.
- Üstelik bu artı 18’lik gösteri, eksi 18’in erişebileceği her yerde.
- Müzikal açıdan bir şeye benzemediklerini ben değil, bu işten anlayanlar söylüyor.
- Kısa bir sürede yapay bir gazlamayla “yürü ya Manifest” denilerek zirveye çıkarıldıkları da bariz.
*
Velhasıl...
“İsteyen istediğini giysin kardeşim” meselesini aşan bir şey var bu Manifest’te.
DENİZE DÖKTÜK MESELESİ
Türkiye / Yunanistan basketbol maçının yorumcusu, gaza gelip “Denize döktük denize” deyince...
Yine başladı “Öyle denir mi, öyle denmez mi” geyiği.
*
Bazıları liberal solun yerleştirdiği malum geleneği sürdürerek...
“Öyle demeyelim ya. Ayıp olur. Ege’nin iki kıyısında iki halk, yemekleri bile birbirine benziyor” falan dediler.
*
Bazıları da milliyetçi-ulusalcı bir çizgiye yaslanarak...
“Ama Yunanistan bizi işgal etmişti. Yunan mezalimini unutmayın. Denize döktük demek, mezalime son verdik demektir” falan dediler.
*
Gaza gelmiş bir yorumcunun coşarak söylediği bir söz üzerinden kıyasıya tartışmak ve bu tartışmanın parçası olmak.
Benim pek içimden gelmiyor doğrusu.