İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin CHP 38. İstanbul İl Kongresi ile ilgili tedbir öngören ara kararını iki defa okudum.
Sağa sola çevirip “iyi bir hukuki karar” dememi sağlayacak içerik aradım.
Heyhat ki bulamadım.
Bütün metin ilgili mevzuatın hatırlatılmasıyla ve mevzuat alıntılarıyla dolu.
Üstelik verilen kararın, (kararı veren) hakimlerin davacının dilekçesine olan inancına dayandığı açık açık ilan edilmiş.
***
Kararda çok ilginç detaylar var:
- İstanbul 38. İl Kongresi delegelerinin tedbiren görevden alınması talebi reddedilmiş.
- İstanbul 38. İl Kongresi’nde alınan tüm kararların hükümlerinin tedbiren kaldırılması talebi de reddedilmiş.
- (Bunlara karşılık) İstanbul 38. İl Kongresi’nde (aynı kararda görevden alınmaları talebi reddedilmiş il delegelerince) seçilmiş Üst Kurul, yani Büyük Kurultay delegeleri tedbiren bu görevden uzaklaştırılmış.
Aynı 2019 yılındaki İstanbul seçimlerinde, aynı zarf içindeki ilçe belediye başkanı, ilçe meclis üyeliği ve muhtarlık seçim pusulalarının geçerli sayılıp büyükşehir belediye başkanlığı pusulasının iptal edilmesi gibi.
Karar, “ihtiyaca göre” yazılmış.
***
Mahkeme kararındaki bir kararı, diğer kararlardan ayrı değerlendirmek lazım. Zira çok tartışmalı ve mevzuata aykırılığı çok net bir karar.
Aynen aktarıyorum:
“CHP Yönetim Kurulu tarafından 14 Temmuz 2025 günü alınan karar uyarınca başlatılan 39. Olağan Kurultay süreci kongre takviminde yer alan seçim çalışmalarından yalnızca İSTANBUL İL ÖRGÜTÜNCE YAPILACAK İLÇE KONGRELER VE İL KONGRESİ SEÇİM ÇALIŞMALARININ TEDBİREN DURDURULMASINA...”
Yani İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi, İstanbul İl Yönetimini tedbiren görevden alıp kayyum ataması yetmiyormuş gibi, bir de CHP Genel Merkezi’nin 14 Temmuz 2025 günü başlattığı Büyük Kongre hazırlıklarını da İstanbul özelinde durduruyor.
***
Oysa, bu konuda mevzuat çok açık:
Asliye hukuk mahkemesi, bir siyasi partinin merkez kurultay (büyük kongre) sürecini durduramaz. Sulh/Asliye hukuk mahkemelerinin müdahalesi daha çok il-ilçe teşkilatlarında yönetimin boşalması hâlinde kayyum atanması gibi yerel ve örgütsel ihtilaflarla sınırlı yorumlanır. Genel Merkezin kurultayına müdahale ve denetim ise adli yargının değil, kanunun öngördüğü seçim yargısı (yani YSK Hâkimi) ve Yargıtay C. Başsavcılığı/AYM mekanizmasının konusudur.
Bir başka detay daha (YSK Sitesinden):
“Siyasi partilerin kongre (il/ilçe ve büyük kongre) seçim süreçleri, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu uyarınca seçim kurulu hâkiminin gözetim ve denetiminde yürür; listeler ve itirazlar seçim kurullarınca karara bağlanır ve hâkim kararları kesindir. Yani usulsüzlük iddiaları için yol, seçim kurulu/hâkimi ve ilgili itiraz prosedürüdür. SHP üzerinden tedbirle kurultay sürecini durdurma yolu öngörülmemiştir.”
Hatta birçok hukukçuya göre yürüyen bir kurultay sürecine müdahale AYM’nin dahi uhdesinde değil. Buna sadece YSK Hâkimi ve Yargıtay Başsavcılığı yetkilidir.
***
Peki tablo bu kadar netken, hukuk fakültesinde Hukuk Başlangıcı dersi sınavında cevap kâğıdı olsaydı “sıfır” alacak bir karar metniyle koskoca CHP’nin İstanbul İl Başkanlığı’na Kanarya Sevenler Derneği muamelesi yapmanın arkasında ne var?
Bu kararı verenlerin amacı ne?
Yargı eliyle CHP’yi karıştırıp uzun vadede tamamen bitirmek mi?
Yoksa CHP tabanının üzerindeki rehaveti iyice kaldırıp CHP’de ciddi bir mağduriyet yaratıp CHP’yi ilk seçimde iktidara getirmek mi?
Öyle görünüyor ki yargının attığı her adım, direniş yolunu seçen Özgür Özel’i ve CHP’yi büyütüyor.
Ben komplo teorilerine pek inanmam ama İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararlarına, Kayyum atanan Gürsel Tekin’in tutarsız davranış ve açıklamalarına bakınca bütün bunların CHP’yi ve tabanını canlandırıp iktidara taşımak için de yapılmış olabileceğini düşünmeye başladım.
Bu arada mahkemenin İstanbul kararında ortaya çıkan ekonomik olumsuzlukların CHP’nin Genel Merkezi’ne kayyum atandığında ne boyutlara varacağı da ayrı bir soru işareti.
Ekonomi zaten çok fena durumdayken ikinci bir 19 Mart şokunu kaldırabilir mi emin değilim.
Haliyle ekonomik krizi derinleştirecek gelişmelerin, başta iktidarı zora sokacağı da açık.
Ne dersiniz?
Bu açık seçik ihlal ve hatalara bakılırsa, İstanbul yargısının AK Parti iktidarını bitirip CHP’yi iktidara getirmeye çalıştığını söyleyebilir miyiz?