Tunç bu sorulardan kaçmamalı!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na düzenlenen ve CHP’li belediye başkanlarıyla genişletilen soruşturma nedeniyle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bir numaralı gündemi adalet oluyor.

Özel iktidara ve yargıya çok ağır eleştiriler yöneltiyor.

Haliyle Özel’e en çok yanıt veren de Adalet Bakanı Yılmaz Tunç oluyor.

Hukukçu kimliğiyle bir teknokrat sayabileceğimiz Yılmaz Tunç, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kabinesindeki nadir siyasetçilerden. O nedenle de zaman zaman Özel’e bir siyasetçi üslubuyla yanıt veriyor, Özel’le siyasi polemiğe girmeye çalışıyor.

Ancak siyaset biraz da ustalık işidir.

Son polemiklerinde Özgür Özel öyle bir gol attı ki alkışı hak etti.

Parti Genel Başkanlarının milletvekili yanlarını öne çıkarıp soru önergesi vermesi pek alışık olduğumuz bir durum değil.

Özgür Özel, Yılmaz Tunç’un yanıtlaması talebiyle TBMM üzerinden Tunç’a yedi ayrı soru sordu. Üstelik soruların şöyle bir özelliği vardı:

Hukuk fakültesi okuyan öğrenciler dahi rahatlıkla yanıt verebilirdi ama (İBB davasındaki farklı uygulamalar nedeniyle) Tunç’un yanıtlamakta zorlanacağı sorulardı.

Bakanlar genellikle muhalefet milletvekillerinin sorularını yanıtlamıyor.

Ancak Tunç, CHP liderinin sorduğu sorulardan kaçmamalı, yanıt vermelidir.

Ben de yanıtları merakla bekliyorum.

Bu vesileyle Özel’in sorularına birkaç basit soru da ben ekliyorum:

İBB soruşturmasında,

- Masumiyet karinesi uygulanıyor mu?

- Tutukluluk istisna mı rutin mi?

- Şüphe tanık lehine mi kullanılıyor?

- Bir soruşturmada delilden sanığa mı gidilir, sanıktan delile mi?

- Aynı eylemle suçlanan iki ayrı kişiye (iki ayrı partiye) farklı uygulama yapmanın hukuki dayanağı nedir?

Örneklerle açıklayabilir misiniz?

Yanıtlar için şimdiden teşekkürler.

Yılın Fotoğrafı

29 Ağustos 2025 günü izinliydim ve yazı yazmıyordum. Ancak o gün yaşanan bir olayın video görüntüsünü ve fotoğrafını “bu konuda mutlaka yazı yazacağım” diyerek sakladım.

Tunç bu sorulardan kaçmamalı! - Resim : 1

Bence bu fotoğraf, yılın fotoğrafıdır.

Zira yıllarca Avrupa Birliği’ne üyelik müzakerelerinde “Türkiye’de askeri vesayet biter mi” sorusuyla karşılaşan bizler, bu fotoğraftan sonra gönül rahatlığıyla “bitti de öteye de geçti” diyecek noktaya geldik.

Eski Türkiye olsaydı, o maketi askerler taşırdı. En azından tekerlekli bir masaya konur, itilerek Cumhurbaşkanı’nın önüne getirilirdi. Bakan ve komutan da Cumhurbaşkanı’nın yanında dizilir, poz verirdi.

Şimdiyse ülkenin Genelkurmay Başkanı kökenli Milli Savunma Bakanıyla, Oramiral rütbeli Deniz Kuvvetleri komutanı, ayakları olmayan bir masaya konulmuş o ağır gemi maketinin yükünü sırtlanmış, Cumhurbaşkanı’na bizzat takdim ediyor (Dezenformasyonla Mücadele Merkezi öyle diyor).

Öncelikle bu fotoğrafın asıl mimarı olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kutluyorum. Ağır bir maketi ayakları olmayan bir masaya koyup, masanın ayağı olurcasına uzun sayılabilecek bir süre önünde tutabilecek komutanları seçip bulmayı başardığı için...

Şimdi de bakan ve komutana yönelik eleştirilere yanıt vermek istiyorum.

Birileri “Düştükleri duruma bak, bunu hak ediyorlar mı?” diye eleştirmiş olabilir.

Bence onlar hak ediyor.

Birileri “bu durum hiçbir orgenerale, bir oramirale yakışır mı?” diye sorabilir.

Bence onlara yakışıyor.

Birileri “hiç mi rahatsız olmadılar?” demiş olabilir.

Sayın Cumhurbaşkanı çok mutlu görünüyor.

Peki sizce Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ile emekli Orgeneral (Bakan) Yaşar Güler rahatsız olmuş gibi mi görünüyor?

Bilakis çok da mutlu olmuşlar.

Güler ve Tatlıoğlu sorun etmiyorsa biz niye bu fotoğrafa takılalım değil mi?