Meclis’te komisyon kurarak ikinci açılım sürecini başlatan iktidar, demokratikleşme adımlarıyla, hukuk reformlarıyla milli dayanışmayı, kardeşliği ve demokrasiyi güçlendirmeyi hedeflediğini duyurdu.
Bu amaçla kurulan komisyon çalışmaya başladı.
Diyarbakır annelerini, cumartesi annelerini, şehit ailelerini, gazi yakınlarını ve derneklerini dinledi.
Kişi ve kurumları dinlemeye devam ediyor.
Eski meclis başkanları, Türkiye Barolar Birliği Başkanı ve bazı baro başkanlarını da dinledi.
Ancak iktidar henüz işin başında çelişkili bir tutum içinde.
Bu da iktidara, komisyona ve sürece güveni sarsıyor.
Yapılan anketlere göre vatandaş ikinci açılım sürecine mesafeli, sonuç beklemeyenlerin oranı çok yüksek.
Bu sonuçta iktidarın birbiriyle çelişen politikalar izlemesinin payı büyük.
Örneğin bir taraftan terör örgütü PKK, kurucu lideri Abdullah Öcalan ve DEM Parti’yle süreç başlatıp “barıştan, kardeşlikten” söz eden iktidar, aynı zamanda yerel seçimlerde “kent uzlaşısı” gerekçesiyle, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ve Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’i terör örgütü mensubu olmakla suçluyor.
Ayrıca aynı suçlamayla İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, Şişli
Belediye Başkanı Resul Ekrem Şahan, Reform Enstitüsü Başkanı Mehmet Ali
Çalışkan, Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Ebru Özdemir de gözaltına alınmışlardı.
Bir yandan terör örgütü ve DEM Parti’yle barış süreci yürütürken bir yandan eline silah almamış, halkına hizmet eden, seçilmiş belediye başkanlarına terörist muamelesi yapmak büyük çelişki, büyük tutarsızlıktır.
Aynı şekilde hukuk reformları vaadinde bulunup mevcut yargı kararlarını uygulamamak da büyük çelişkidir.
Anayasa Mahkemesi’nin, seçilmiş milletvekili olan Can Atalay hakkındaki kararı Meclis’te okunup kayda geçirilmesine rağmen bu iktidar uygulamıyor.
Aynı şekilde hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları olan Selahattin Demirtaş, Osman Kavala hakkındaki kararları da uygulamıyor.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını uygulamıyor, anayasayı ihlal ediyor.
Bir taraftan demokratikleşme yolunda hukuk reformları yapacağı iddiasında bulunurken diğer taraftan yüksek mahkeme kararlarını uygulamamak anayasayı ihlal etmek de büyük çelişkidir.
Eğer Meclis’te kurulan komisyon demokratikleşme ve hukuk reformu kararları alacaksa Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan’ın dediği gibi önce mevcut kararları uygulamalıdır.
Sağkan’ın şu sözlerine kulak vermelidir:
“Toplumun ciddi bir kesiminin yürütülmekte olan bu sürece ihtiyatla yaklaşmasının temel sebebinin bir yanda milli birlik ve beraberliğin birleştirilmesi hedefi ortaya konulurken diğer taraftan hukuka aykırı gözaltı ve tutuklama kararları, bazı Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmaması gibi yargısal faaliyetlerle kayyum uygulamaları, diploma iptali ve Atatürkçü subayların Türk Silahlı Kuvvetleri'nden tasfiyesi gibi idari uygulamalarla taban tabana zıt bir sürece işaret etmekte, kamuoyunun vicdanını yaralamaktadır. Bu bakımdan gerek komisyonun hedef olarak ortaya koyduğu amaca ulaşabilmesi, gerekse toplumun süreci daha güvenle değerlendirebilmesi bakımından ilk etapta çözülmesinin zorunlu olduğunu düşündüğümüz başlıkları da sunmak isterim. Bunlardan ilki keyfi tutuklamalar. Türkiye'de bazı yargılamalar yönünden en son ve istisnai olarak uygulanması gereken tutuklama tedbirleri ölçüsüz ve keyfi şekilde uygulanmaktadır. Son dönemde bunun yoğun örneklerini bazı il ve ilçe belediye başkanları hakkında yürütülen soruşturmalarda görmekteyiz.”
İktidar, çok net olarak ortaya konan çelişkileri gidermedikçe bu süreci başarıyla yönetmesi ve halkın desteğini alması mümkün değildir.
CHP’nin bu çelişkiler üzerinde daha fazla durması, komisyonda ve kamuoyunda gündemde tutması gerekir.