Hani soruşturmalar siyasi değildi?

Sızan haberler Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da benzer bir operasyona dahil edilip, hapse girmemek için istifa ettiği yolunda. CHP’li belediyelere yönelik soruşturmalar gerçekten “hukuki” olsaydı Aydın Belediye Başkanı, parti değiştirerek soruşturmadan kurtulabilir miydi?

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu (solda), Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu (solda), Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan

Aydın’ın “Topuklu Efe” lakaplı belediye başkanının AKP’ye geçmesi son yılların en ilginç siyasi transferlerinden biri.

Eski gazetelere benzetilmeye çalışılan kâğıda basılı ürünlerde yazılanlara bakarsanız bu transfer AKP’ye çok büyük bir moral verecekmiş

Sadece kadrolara moral vermeyecek, AKP’ye muhalefet karşısında bir moral üstünlük de sağlayacakmış.

 

CHP de bu transfer nedeniyle artık kolayca atlatamayacağı bir travma geçiriyormuş.

Uzun süredir merak ettiğim bir konuyu hep yazıyorum, hatırlarsınız; AKP’de aklı başında kimse kalmadı mı, diye.

Belli ki partide olmadığı gibi partinin gazeteci süsü verdiği tipler arasında da sağlıklı düşünebilen kimse kalmamış.

Komplo teorilerine inanan bir meraklı olsaydım, bu transferin CHP üst yönetiminde planlanıp uygulamaya sokulduğunu düşünürdüm.

Çünkü bu transfer CHP’nin geçtiğimiz mart ayından beri bağıra çağıra herkese duyurmaya çalıştığı bir durumun somut kanıtını oluşturuyor.

CHP, Ekrem İmamoğlu ile başlayan ve CHP’li birçok büyük belediyeyi kapsayan yargı darbesinin iktidarın bir oyunu olduğunu savunuyor.

Bu iddiaya göre, büyük ölçüde savcının pazarlık ile elde ettiği ifadelere dayanan bir dava yürütülmeye çalışılıyor.

Aradan bunca zaman geçti ortada iddianame yok çünkü elde itiraf/iftiradan başka bir delil yok, o anlaşılıyor.

Belediyede görevli makam şoförlerinin bile bu amaçla gözaltına alındıkları bir sır sayılmaz.

Daha da ilginci bütün bu suçlamaya konu olan yolsuzlukları gerçekleştiren “suç örgütünün lideri” diye tarif edilen müteahhit sokakta, “suç örgütünün üyeleri” sayılan belediyeciler hapiste!

Sızan haberler Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da benzer bir operasyona dahil edilip, hapse girmemek için istifa ettiği yolunda.

Böylece CHP, bu soruşturmaların hukuki değil siyasi olduğu iddiasını destekleyecek muazzam bir delil elde etmiş oluyor.

Soruşturma gerçekten “hukuki” olsaydı Aydın Belediye Başkanı, parti değiştirerek soruşturmadan kurtulabilir miydi?

* * *

“İktidar adına güç kullanan şerefsizler”, utanmaz

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, “Kim iktidar adına güç kullanıyorsa, adaleti etkilemeye çalışıyorsa alçaktır, şerefsizdir. AK Parti buna müsaade etmez” sözleriyle bir suçlamayı ortaya karışık bir şekilde yapacağına, adalet sistemimizdeki siyasallaşma sorununa eğilse daha iyi olur

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Mücahit Birinci hakkındaki açıklamalarının ardından, “Kim iktidar adına güç kullanıyorsa, adaleti etkilemeye çalışıyorsa alçaktır, şerefsizdir. AK Parti buna müsaade etmez. Asıl olan ahlak ve adalettir” dedi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in iddiasına göre, AKP’li Mücahit Birinci, İBB soruşturmasında tutuklanan iş insanı Murat Kapki’nin önceden hazırlanmış bir ifadeyi imzalamasını ve üstüne de 2 milyon dolar vermesini istemişti.

Gerçekten böyle mi oldu; sahip olduğum bilgilerle bu iddiayı doğrulayamam da yalanlayamam da.

Ancak Hayati Bey’in sözlerini kendisi açısından oldukça tehlikeli bulduğumu söylemeliyim.

“İktidar adına güç kullanan alçak ve şerefsizler” suçlaması, benim bile bilebildiğim kadarıyla o partide çok kişiyi rahatsız eder.

Gerçi pişkin olduklarından ortaya söylenmiş bu sözleri üzerlerine alınmazlar ama içten içe Hayati Bey’e diş bileyebilirler, uyarmış olayım.

Hayati Bey, böyle bir suçlamayı ortaya karışık bir şekilde yapacağına, adalet sistemimizdeki siyasallaşma sorununa eğilse ve partisini bu durumu değiştirmeye teşvik etse daha iyi olur.

Sonuç olarak kimi hedeflediği belli olmayan bu suçlamalar bir yere varmaz, adalet sistemimizin bugün içine düştüğü çukurdan kurtulmasına yaramaz.

Benden duymuş olmasın ama “iktidar adına güç kullanma” meselesi sadece adalet terazisinin dengesini değiştirmiyor.

Şu anda Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri bu.

“Beyefendi böyle yapılmasını istiyor” talimatının doğruluğunu Beyefendi’ye ulaşmayı başararak, kontrol edecek cesarette tek bir memur çıkamayacağını Hayati Bey de benim kadar biliyor olmalı.

* * *

Fikir doğru, adres yanlış

Sosyal medyadan “Ağaçlarımızı birlikte koruyalım” mesajı yayımlayan Emine Erdoğan’ın, Zeytinlik Yasası konusunu bir akşam yemeğinde masada açması çok daha yararlı olurdu

Emine Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Hanım geçen gün sosyal medyadan bir mesaj yayınladı.

Önce o mesajı okuyalım:

“Mersin'in Mut ilçesinde yer alan, 1316 yıllık ulu zeytin ağacı kökleriyle geçmişe, dallarıyla geleceğe uzanıyor. Asırlara meydan okuyan anıt ağaçlarımız, doğanın sabrını, bereketini ve direncini simgeliyor. Sadece anıt ağaçlar değil, her ağaç, iklimin dengesinde, hayatın devamında vazgeçilmez bir değerimiz. Doğaya gösterdiğimiz özen, aslında kendimize bıraktığımız mirastır. Ağaçlarımızı birlikte koruyalım.”

Emine Hanım’ın bu duyarlılığına kim karşı çıkabilir?

 

AKP ve MHP’lilerden oluşan milletvekilleri, zeytin ağaçlarının kaç yaşında olduğuna bakmadan kökleyip bir kenara atılması fikrini en sonunda kanun haline bile getirdiler.

Daha önce bununla ilgili birçok girişimde bulunmuşlar ama kanunu çıkarmayı başaramamışlardı.

Sonunda o kanun çıktı.

Üç beş şirket, üstelik enerji değeri düşük olduğu için ekonomik olarak da bir değer ifade etmeyen kömürleri çıkarmak için on binlerce zeytini kökleyip, bir kenara atacaklar.

Emine Hanım bunu soracak olursa yanıt olarak “ama efendim köylüler yer gösterecekler, o ağaçları oraya yeniden dikecekler” diyeceklerdir ama inanmasın.

Emine Hanım, şunu söyleyeyim ki bu duyduğunuz en utanmaz yalanlardan biri olabilir.

Birincisi o gariban köylüler o arazileri nerede bulacaklar?

İkincisi bir dozer marifetiyle kökleri de parçalanarak sökülecek o ağaçların yaşayacağının garantisi nedir?

Üçüncüsü bu memlekette taş ocağı bile maden sayılıyor, “maden buluyoruz” diye kimse kimseyi kandırmasın.

Cumhurbaşkanı, eşinin sosyal medya hesabını takip ediyor mu bilmiyorum ama Emine Hanım bu konuyu bir akşam yemeğinde masada açsaydı, daha çok işe yarardı gibi geliyor bana.

Şunu söyleyebilirim ki bunu yapmak için hâlâ vakit çok geç değil; geri dönülemez tahribat başlamadan bu konuyu çorba ile ana yemek arasında konuşmak yararlı olabilir.