Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mısır’a gitti ve iki ülke arasındaki ilişkilerin Cumhurbaşkanları Erdoğan ve Sisi liderliğinde ileri noktalara taşındığını söyledi.
Belli ki Sisi ile Erdoğan arasındaki buzlar iyice erimiş; bundan sonra “bir CHP’liye verilecek oylar Sisi’ye gitmeyecek” sanırım.
Dışişleri Bakanı Fidan, Mısır’da düzenlediği basın toplantısında Türkiye’nin geleneksel İsrail politikasının terk edilmekte olduğunu düşündüren bir söz söyledi.
“İşgalci İsrail ve Netanyahu tarihten silinecek” dedi.
Fidan’ın Netanyahu’nun tarihten silinmesi dileğine katılacak çok insan var.
Bugün İsrail’i yöneten dinci faşist çetenin, soykırım suçuyla yargılandığını görmek için çok beklemeyeceğiz gibi görünüyor.
Dünyadaki hava giderek tersine dönüyor.
Nazi’lerin Yahudi soykırımının utancı içinde aşağılık kompleksinden ezilen Federal Almanya hükümeti bile İsrail’e silah ambargosu noktasına kadar geldi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mısır ziyaretinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile görüştü, 9 Ağustos
Ancak Fidan “İsrail tarihten silinecek” demeden önce biraz durup, nefes alsaydı iyi olurdu.
Çünkü İsrail’i tarihten silme fikri, Türk dış politikasının değil, İran dış politikasının bir sonucu olabilir.
Türkiye, İsrail devletini tanıyan, diplomatik ve ticari ilişkiler içinde olan bir ülke.
Şimdi hükümetin iddiasına göre ticari ilişkiler askıda ama tersini iddia edenlerin sayısı da az değil.
İsrail devletini resmen tanıyan nüfusu Müslüman ilk ülke Türkiye oldu.
Türkiye, İsrail devletinin varlığını hiçbir zaman tartışmaya açmadı.
Filistin ve İsrail konusundaki geleneksel dış politikamız da Birleşmiş Milletler kararlarını temel alıyor.
İsrail’in bugünkü dinci faşist yönetiminin bölgedeki saldırganlığını Batı’da meşru kılan hususlardan biri “varlığını koruma kaygısının” haklı bir kaygı olduğu inancıdır.
İran’ın dinci faşist rejiminin “İsrail’i tarih sahnesinden silme” politikası, Netanyahu hükümetinin de kullandığı bir koz oldu.
Onun için Fidan’ın “İsrail tarihten silinecek” sözleri belki birkaç siyasal İslamcının yüreğini soğutabilir ama bu İsrail’in bugünkü yönetiminin tepe tepe kullanacağı bir gerekçe olur.
Fidan bunu bilinçli olarak mı söyledi, yoksa siyasal İslamcı ideolojisinden kaynaklı bilinç altının dışa vurumu mu?
Bilinçli olarak söylediyse bu sözleri, Türkiye’nin İsrail politikasının tamamen değiştiğine işaret ediyor olmalı.
Bilinç altının dışa vurumu ise kendisine hatırlatmak isterim ki bulunduğu makamda ağzından çıkan lafı, çıkarmadan önce iki üç kere tartması gerekir.
***
Ülkemizin yönetimi acz içinde mi?
Adliyemize göre ülke o kadar kötü yönetiliyor ki bir videoda söylenen bir sözcük bile bu ülkenin milli güvenliğini tehlikeye atabiliyor, kamu düzenini altüst edebiliyor
Tutuklu gazeteci Fatih Altaylı'nın YouTube kanalındaki boş koltuğu
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın isteği üzerine, söylediği bir söz ile Cumhurbaşkanı’na “fiili saldırıda bulunduğu” iddiasıyla hapse atılan gazeteci Fatih Altaylı’nın YouTube kanalına erişim engeli getirildi.
Savcılığın iddiasına göre Altaylı’nın kanalına erişim engeli getirilmeseydi “milli güvenlik, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi” gibi konularda büyük sorunlar yaşanacaktı!
Mahkeme bu talebi kabul ederken, her zaman olduğu gibi milli güvenliğin nasıl tehdit altına gireceğini, kamu düzeninin sağlanmasının nasıl güçleşebileceğini, hangi suçun önlenemeyeceğini sorma gereği duymadı.
O kadar ki hâkim karar yazma gereğini bile duymadı, savcının talep yazısını aynen kopyalayıp, karar diye yapıştırdı!
Artık adliyede hayat böyle geçiyor: Savcı tak diye istiyor, hâkim şak diye yapıyor!
Hâkimler sanki savcılara bağlı memurlarmış gibi bir görüntü var, bunu söylemek zorundayım, kimse kusura bakmasın.
Savcılığın harekete geçmesi eski milletvekili Emin Şirin’in yer aldığı program nedeniyle olmuş.
Altaylı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a Cahit Sıtkı Tarancı’nın bir şiirini gönderdiğini açıklıyor.
Acaba bu bilginin açıklanmasına mı bozuldular diye merak ettim.
Biliyorsunuz, Türkiye “şüyuu vukuundan beterdir” ülkesi.
Bazı şeylerin gerçekleşmesinden değil, duyulmasından rahatsız olan bir tabiatı var ülkeyi yönetenlerin.
Ama niye kanalın tümüne erişim engeli getirmeye kalktılar?
Normal bir ülkede anlaşılabilir bir şey değil bu elbette ama Türkiye otokrasisinin geldiği yeri gösteren ilginç bir uygulama.
Sadece beğenilmeyen içeriğin kaldırılması yetmiyor, kanalı tümden kapatmanın yolunu arıyorlar.
Teknolojinin bugünkü seviyesinde boşa çaba bu ama yine de yapmaktan kendilerini alamıyorlar.
Adliyemiz bu işi rejimin büyüklerine yaranmak için yapıyor kuşkusuz ama bir tuhaf durumun ortaya çıkmasına da yol açıyorlar:
Adliyemize göre ülke o kadar kötü yönetiliyor ki bir videoda söylenen bir sözcük bile bu ülkenin milli güvenliğini tehlikeye atabiliyor, kamu düzenini altüst edebiliyor.
Bu ne yaman çelişki anne?
Dünya durdukça başımızda durmak isteyen yöneticimiz var, bu yöneticimiz her şeyin en iyisini bildiği ve yaptığı için zaten tekrar seçilmek istiyor. Ama bir sözcük bile onun ülkesini yıkılmanın eşiğine getirebiliyor.
Adliyenin tutumunun anlamı üzerine biraz düşünülmesinde yarar var gibi geliyor bana.
Yoksa adliyemiz, ülke yönetimini acz içinde göstermenin sübliminal yöntemlerini mi deniyor?