Yok mu BTK adına konuşacak bir yetkili

Türkiye, günlerdir sahte diploma olayıyla çalkalanıyor.

Herkes en yüksek sesle konuya dalmış durumda.

- İyi niyetli sorgulayıcılar bağırıyor.

- Psikolojik harp taktikleri uygulayanlar bağırıyor.

- FETÖ’sü METÖ’sü tam saha pres uygulayarak bağırıyor.

- Siyasi muhalefet için fırsat yakaladıklarını düşünenler bağırıyor.

- Gerçeklere yalanlar katarak kafa karıştırmak isteyenler bağırıyor.

*

Buna karşılık BTK yetkilileri ne yapıyor?

Ne yapacaklar?

Fısıltı halinde konuşuyorlar.

*

Karşı tarafın çıkardığı sesin yüzde birini bile çıkarmıyorlar.

Çıkıp gürül gürül konuşmak yerine...

“Aman ismimizi vermeyin” falan diye çırpınıyorlar.

Kısacası yaptıkları tam olarak maslahatı idare.

*

Susulması gereken zamanda susmak ne kadar önemliyse...

Konuşulması gereken zamanda konuşmak da o kadar önemlidir.

BTK, bugün konuşmayacaksa ne zaman konuşacak?

BTK’YA YEDİ KISA, BASİT VE NET SORU

- SORU BİR: Bütün bu olup bitenlerde BTK’nın hiç sorumluluğu yok mu?

*

- SORU İKİ: BTK, “Bir güvenlik açığı yoktu” diyebiliyor mu?

*

- SORU ÜÇ: BTK’nın temel yaklaşımı, “Her şey dört dörtlüktü, buna rağmen bunlar oldu” şeklinde mi?

*

- SORU DÖRT: BTK başkanının sahte e-imzasının çıkarılmasına cüret edilmesi normal mi?

*

- SORU BEŞ: Bir zafiyet var mıydı? Varsa nerelerde vardı?

*

- SORU ALTI: “Bir zafiyet yoktu” deniliyorsa... Yeni sahtekarlık girişimleri de kaçınılmaz olmuyor mu?

*

- SORU YEDİ: Bu olay ortaya çıktıktan sonra BTK, hangi önlemleri almak zorunda kaldı?

ÜMİT AKTAN’IN ARDINDAN

- Maçlara ilgisi olmayanların bile maç anlatımına hasta olduğu bir adamdı.

- Çok heyecanlanınca yaptığı espriler ya çok iyi oluyordu ya çok kötü. Ortası yoktu.

- Bir ara öyle meşhurdu ki yanından geçerken mutlaka fotoğraf çektiriyordunuz.

- Evelemez gevelemezdi. Öznesi yüklemi tam, şahane cümleler kurardı.

- Hiçbir zaman kaybetmediği çocuksu bir tarafı vardı. Hep şaşırmaya hazırdı.

Allah’tan rahmet diliyorum.

HUTBE NEDENİYLE BAŞ AÇMAK

BERRİN Sönmez isimli bir yazar, Diyanet’in hazırladığı son hutbeyi gerekçe göstererek başını açtığını cümle aleme ilan etti.

*

Şöyle demiş Berrin Hanım:

*

“Başımı örterken yaradanıma ‘Eğer bir gün başörtüsü zorunlu olursa başımı açarım’ dedim. Bu hutbe, zorunlu başörtüsü ihtimalinin işaret fişeğidir. Tepki vermek için başımı açıyorum.”

*

Demek ki başörtüsünün zorunlu olmasını tam 23 yıldır bekliyormuş Berrin Hanım.

10 yıl geçmiş yok. 15 yıl geçmiş yok. 20 yıl geçmiş yok. 23 yıl geçmiş yok.

Bir türlü başörtüsü zorunlu olmuyor.

*

Bakmış bu iş olmayacak.

Başı açma sözünü yerine getirmesi için bir türlü fırsat çıkmıyor, çıkmayacak.

O da fırsatı kendi yaratmış.

“Bu hutbede böyle bir ihtimal var. Bu hutbede böyle bir ihtimalin işaret fişeği var” falan diyerek başını açmış.

*

İhtimalmiş, işaretmiş, fişekmiş falan...

Ne gerek var böyle alengirli yollara...

Bir bahane bulmana gerek yok ki.

Başını açmak istiyorsan açarsın.

Başını kapamak istiyorsan kaparsın.

Canın istemiş açılmak, hutbeyi niye alet ediyorsun ki bu işe?