Sahte elektronik imza skandalı hakkında İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamasını gördünüz mü?
Şöyle demiş: “7 Ocak’ta 23 ilde 23 Mayıs’ta da 16 ilde olmak üzere iki ayrı operasyon yapıldı. Toplam 197 şüpheli yakalandı. Bunların 37’si tutuklandı, 150’si de adli kontrolle serbest bırakıldı. 57 sahte diploma, 108 sahte ehliyet, 4 adet de sahte lise mezuniyet diploması tespit edildi.”
Bu açıklamaya bakılırsa olay her Allah’ın günü yapılan rutin bir dolandırıcılık operasyonu gibi görünüyor.
***
Diyelim ki sıradan bir dolandırıcılık operasyonu olsun.
Burada dolandıran kim?
Dolandırılan kim?
Çeteye başvuranlar, istedikleri diplomaları, ehliyetleri almışlar. Yeni diplomaları e devlet kapısına, YÖK sistemine kaydedilmiş. Yani çete, kimseyi dolandırmamış ve parayı verene vaat edileni vermiş.
Parayı verenler de istediklerini aldığından dolandırılmış sayılmazlar.
Bir nevi “alan memnun satan memnun” durumu.
Peki bu soruşturmada dolandırılan kim?
İddianameye bakarsanız “suçtan olumsuz etkilenen” yani müşteki olan isimler e-imzaları kopyalanan kişiler var ama onların da maddi bir zararları yok. Zararları, olsa olsa soruşturma çerçevesinde ifadelerinin alınmasının yarattığı manevi hasar olabilir.
***
O halde asıl dolandırılan kim?
Tabii ki millet.
Her yıl milyonlarca genç üniversite sınavında, milyonlarca genç de üniversite sıralarında ter dökerken, birileri birkaç saat içinde hukuk fakültesi gibi girilmesi ve bitirilmesi zor bölümlere kayıt yaptırıp diploma alabiliyor. Üstelik Gazi Üniversitesi gibi köklü üniversitelerden.
Bir de şu detay var:
(Ben rakamların daha yüksek olduğunu düşünüyorum ama velev ki işin büyüklüğü soruşturmaya yansıdığı kadar olsun) 108 kişi, aldıkları sahte ehliyetle aylarca belki de yıllarca yollarda dolaştı.
57 kişi aldıkları diplomalarla geldikleri görevlerde bizlerle ilgili “karar verici” pozisyonlarda bulundu. Bir nevi hepimizi dolandırdı.
20’den fazla kentte, devletten lisans almış e-imza şirketlerinin ofisleri e-devlet kapısı gibi kullanılmış. O ofislerde çalışan insanlar bütün verilerimize birkaç tuşa basarak erişebilme imkânı yakalamış.
Ama baktığınızda sadece 37 kişi tutuklandı.
***
“Bir musibet bin nasihatten iyidir” derler ya...
Bu işte de böyle olsun. Kamuda dijitalleşme sürecinin aksayan, suistimal edilen yönleri mercek altına yatırılsın.
Fiziki ve mali imkanları birçok kamu kurumundan iyi olan ve kamuda dijitalleşme sürecinin de kalbi olan Bilişim Teknoloji Kurumu’nun gözünden kaçan benzer detaylar tespit edilsin.
Aksi halde biz elektronik ortamda daha çok çeteyle ve suistimalle karşılaşırız.
BTK demişken bir parantez açıp şu istatistiklere bir bakmanızı rica ediyorum:
Devlet Bütçesinden düzenleyici ve denetleyici kurumlara 68 milyar lira bütçe ayrılmış.
Bilin bakalım en büyük pay hangi kuruma gitmiş?
Tabii ki BTK’ya.
68 milyar liranın yaklaşık 48 milyarını BTK almış.
Ankara’daki BTK binası o kadar görkemli ki önünden geçerken sanırsınız Amerikan İstihbarat kuruluşu CIA...
***
BTK, internet üzerinde bütün kontrolleri yapacak kapasitede bir kurum. URL bazlı bant daraltma işini dünyada yapan ülkelerin sayısı çok fazla değil ve Türkiye BTK üzerinden bu işi yapan nadir ülkelerden biri.
Bu konuda Çin’le yarışıyoruz desem abartmış olmam.
İnternet kullanıcılarının her işlemine vakıf olan, istediği zaman istediği URL’yi kapatan, istediği sitelere, sosyal medya profillerine erişim engeli getiren böylesine dev bir kuruluşun, kendi lisansladığı şirketler üzerinden yapılan bu sahteciliği nasıl göremediğini bize biri açıklasın lütfen.
BTK ve Ulaştırma/Altyapı Bakanlığı zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmadan, yaşananların teknik olarak nasıl mümkün olduğunu izah etsin.
Unutmayın: Onlarca başarısız sürücü adayı başarılı gibi gösterildi. Öğrenci bilgi sistemlerine girildi. Üniversiteye kayıt yapıldı, kaydedilen isimlere diploma kaydı girildi, YÖKSİS’e sahte mezuniyetler işlendi. Millî Eğitim Bakanlığı’nın sınav sonuçları değiştirildi.
Bunu sıradan bir dolandırıcılık olayı olarak görmek doğru değil.
Ali Yerlikaya işin kriminal boyutunu açıkladı.
Şimdi sıra BTK Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu ve Ulaştırma Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nda. İkisi de çıkıp yılda 50 milyar liraya varan bütçe kullanan bir kurumun, milyonları etkileyebilecek bu kadar basit sistem açıklarını nasıl verebildiğini açıklasın?