MHP lideri Devlet Bahçeli’nin iki cumhurbaşkanı yardımcısından birinin Kürt, diğerinin de Alevi olması yönündeki talebi çok tartışıldı ve tepki çekti.
Bahçeli’nin bu önerisinin Terörsüz Türkiye kapsamında yaptığı iyi niyetli bir öneri olduğundan zerre şüphe
duymuyorum.
Ancak böyle bir önerinin Anayasal zemin bulmasının Türkiye Cumhuriyeti açısından hiç iyi sonuçlar doğurmayacağından da zerre şüphe duymuyorum.
***
Nedenini arz edeyim:
1- ) Hali hazırda Türkiye’nin Anayasasında Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olmasının da o makamlara bir Türk ve bir Alevi kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının oturmasında önünde hiçbir engel yok.
Hatta Kürt ya da Alevi kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının Cumhurbaşkanı olmasının önünde de hiçbir engel yok.
Zaten mevcut Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Bingöllü bir Kürt.
Yılmaz’ın bütün biyografilerinde konuştuğu diller arasında Kürtçe de yer alıyor. Kürt bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Cevdet Yılmaz’ın Bahçeli’nin sözleri konusunda da ne düşündüğünü de gerçekten merak ediyorum.
Geçmişte Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş Turgut Özal’ın annesi Hafize Özal’ın Tunceli Çemişgezekli bir Kürt olduğu da biliniyor.
Bir başka örnek daha: CHP’nin önceki genel başkanlarından Hikmet Çetin de Kürt kökenli bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak TBMM Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulunmuştu.
İki yıldır saldığı vergilerle anamızı ağlatan Mehmet Şimşek’in de Kürt olduğunu hatırlatırım. Bir kişinin vergi, harç ve cezalarla milleti soyarken Türk ya da Kürt kökenli olmasının hiçbir fark yaratmadığını da Mehmet Şimşek sayesinde öğrenmiş olduk.
***
2- ) Peki Anayasal durum bu kadar netken “Bir cumhurbaşkanı yardımcısı Kürt, bir cumhurbaşkanı yardımcısı Alevi olsun” önerisi hangi ihtiyaçtan doğar?
Benim aklıma ne yazık ki Terörsüz Türkiye projesinin taraflarından biri olan Abdullah Öcalan ve DEM Parti’nin beklentileri geliyor.
Belli ki burada kastedilen şey, Kürt Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın Anayasal bir zorunluluk haline getirilmesi.
Malumunuz Türkiye üniter bir devlet.
Oysa yönetim kademelerinde farklı etnik kökenden ve mezheplerden insanların bulunmasını gerektiren yasal zeminler üniter devletlerde değil federatif devletlerde söz konusudur.
Bu uygulamaya en yakınımızdan örnek vereceğim:
ABD işgali bittikten sonra Irak’ta yeni bir modele geçilmiş, Cumhurbaşkanı’nın Kürt, Başbakan’ın Şii, Meclis Başkanı’nın ise Sünni Arap olması kararlaştırılmıştı.
***
Bu noktada madalyonun öteki yüzüne de değinmek gerek.
Ülkede bir Kürt sorunu olduğu konusunda artık MHP’liler de dahil herkes hemfikir olduğuna göre, Kürtlerin yaşadığı temel sorunlardan da birer birer kurtulmanın zamanı gelmiştir.
Bu işin çözümü eşit yurttaşlık bilinciyle birlikte yaşam koşullarının oluşturulmasıdır. Bu da ancak tam demokrasiyle, özgürlüklerle, temel insan haklarıyla ve hukuk devletiyle mümkündür.
Sorun Kürt Cumhurbaşkanıyla çözülse Turgut Özal zamanında çözülürdü.
Sorun Kürt Cumhurbaşkanı Yardımcısı’yla çözülse Cevdet Yılmaz’la çözülürdü.
Sorun Kürt Bakanla çözülse Mehmet Şimşek’le çözülürdü.
Murat Çalık’a zulmediyorlar
Adli Tıp Kurumu daha önce yapılan testleri tahrip ettikleri ortaya çıkınca yeni bir karar aldı. Numunelerin yetersiz olduğunu gerekçe gösteren kurum, yeniden ilik alınmasına karar verdi.
Bir insandan bu kadar sık ilik alınması tam bir zulümdür. Bunu en iyi bilen bu kararı veren “hekim”lerdir. Kendilerine Hipokrat yeminlerini anımsatmak isterdim ama umurlarında olmadığını biliyorum.
Tutukluluğun istisna olduğunu biliyoruz. Murat Çalık’ın hakkında iddianame dahi yok. Ekrem İmamoğlu’nun yakın arkadaşı olmasa şu anda yaşadıklarını yaşamayacaktı. Kaçma şüphesi, delilleri karartma şüphesi dört aydır kalmamıştır artık.
Pekala tutuksuz yargılanabilecekken bu kadar zulmedilmesi hiç de iyi niyetli bir durum değil. Bu duruma derhal son verilmelidir.
(Bu arada Adli Tıp Kurumu konusunda kulağıma acayip bilgiler geliyor. Kalibrasyonu bozuk makineler, karıştırılan numuneler, listelenmemiş zehir ve uyuşturucular...
Belgeleri bilgileri topluyorum. Yakında Adli Tıp dosyasını açacağımı da bu yazımın sonuna not düşeyim.)