Bahçeli ne yapmak istiyor?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, kapalı bir toplantıda “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun” dediği haber hakkında en sonunda bir açıklama geldi.

Açıklamayı Bahçeli’nin Başdanışmanı ve Türkgün gazetesi başyazarı Yıldıray Çiçek yaptı.

Çiçek şöyle diyor:

“Bu tartışmalara ‘Devlet Bahçeli vizyonu’ çerçevesinden baktığımızda sözün özünde vatanına, bayrağına ve ülke değerlerine bağlı Kürt ve Alevi kardeşlerimizin her türlü temsil makamında yer alabileceğine dair güçlü bir kardeşlik vurgusu yatmaktadır.”

Buradan anlıyoruz ki bu tür açıklamaları yapan Devlet Bahçeli olursa endişeye mahal yok; Bahçeli söylüyorsa doğru söylüyordur diye düşünmemiz isteniyor.

Bahçeli, akşam yatarken söylediğinin tam tersini sabah kalktığında söyleyebilen bir politikacı.

Sadece Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olarak söylediklerini tarih sırasıyla alt alta buraya yazsam, beyaz reno savcılarıyla başım derde girer.

Onun için Bahçeli’nin ağzından her çıkan söze bir anlam vehmetmek zorunda değiliz.

Yıldıray Bey’in sözünü ettiği “vatanına, bayrağına ve ülke değerlerine bağlı Kürt ve Alevi kardeşlerimizin her türlü temsil makamında yer alabileceği” meselesi ile Bahçeli’nin sözünü ettiği “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi olsun” konusu birbirinden siyah ile beyaz kadar farklı konular.

T.C. Anayasası’na göre Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı herkesin, her türlü kamu görevini üstlenebilmesi mümkün zaten.

Bunu ayrıca vurgulamak gerekmiyor.

Nitekim Cemal Gürsel’den tutun da Turgut Özal da dahil olmak üzere Kürt vatandaşlar, cumhurbaşkanı da olabildiler. Devletin her kademesinde görev de yapabildiler, terfi de ettiler.

Türkiye’de etnik köken ya da dini inançlar, kurulu düzene uydukları sürece kimse için ayak bağı olmadı.

“Kurulu düzen” diye özellikle vurguladım, Türkiye’de kamu görevlerine getirilmek konusunda ayrımcılık etnik kökenler üzerinden değil, kurulu düzene muhalif-muvafık ekseninde gerçekleşti.

(Burada bir parantez açıp, T.C. vatandaşı Ermeni, Rum ve Yahudilerin ciddi bir ayrımcılığa uğradıkları gerçeğini hatırlayalım. Askerlikten tutun da kamuda görevlendirmelere kadar her alanda ciddi bir ayrımcılığa uğradılar. Hatta işlerini görmek için “yabancılar bürosunun” kapılarını aşındırdıkları da bir gerçek.)

Ancak Bahçeli’nin sözünü ettiği çok farklı bir durum.

Cumhurbaşkanlığı da dahil olmak üzere kamu görevlerinin dağıtılmasında “etnik/dini kontenjanlar” uygulanması, bugüne kadar kimseye yarar getirmedi.

Lübnan’ın hali ortada.

Bu üzerinde “fikir jimnastiği” yapılacak bir konu da değil.

Türkiye’nin ihtiyacı olan şey tam demokrasi.

Kamu görevlerine girme ve yükselmede sadece liyakatin esas alınacağı bir düzen kurabilirseniz, vatandaşları eşitlemek için etnik/dini kontenjanlar uygulamak zorunda kalmazsınız.