Haydut devlet İsrail, bağımsız bir ülke olan Suriye’yi öteden beri bombalar, taciz eder.
Führer Netanyahu, Batı ile iyi ilişkiler kuran Şara yönetimindeki Suriye’den de elini çekmedi.
En önemlisi, İsrail’in Suriye’deki müessif etnik sorunları bahane ederek Salı günü Şam’da Genelkurmay binasını ve Cumhurbaşkanlığı yerleşkesini peş peşe üç kez hava akınıyla bombalamış olmasıdır.
Dikkat, “Suriye’deki etnik sorunlar” bahanesi…
İSRAİL’İN ETNİK STRATEJİSİ
Muhakkak ki İsrail Orta Doğu’nun ekonomik olduğu kadar etnik-demografik coğrafyasıyla da yakından ilgilidir. Netanyahu liderliğindeki Siyonist-dinci aşırı sağın iktidarı, bu ilgiyi açıkça strateji haline getirdi.
Netanyahu’nun sandalyesiz Bakanı Gidon Sa’ar bunu açıkça söylemişti:
“Gelecekte olayların nasıl gelişeceğini bilemeyiz… İsrail hükümeti bölgedeki Kürt ve Dürzi gruplarla İran’a karşı bir azınlık ittifakı kurabilir…” (29 Ekim 2024)
Sa’ar, Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenirken yapılan törende, daha açık konuştu:
“Her zaman azınlık olacağımız bir bölgede, doğal ittifaklar diğer azınlıklarla birlikte olmaktır… Kürt ve Dürzi toplumları… Onlar bizim doğal müttefikimizdir. Bu ittifakların Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle yapılacak anlaşmalarla birlikte şekillenmesi gerekir. Hamas ve Hizbullah’a karşı yürütülen savaşlardan sonra bu daha kolay başarılabilir.” (11 Kasım 2024)
ŞAM’A BOMBARDIMAN
Suriye asırlar boyunca yan yana yaşamış fakat sosyal ve kültürel olarak birlikte yaşama kültürü gelişmemiş, yani henüz uluslaşmamış bir Arap toplumudur..
Güneyde Dürzi çoğunluğun yaşadığı Süveyda bölgesinde Dürzilerle çatışma çıktı. Ölü ve yaralılar hakkında muhtelif sayılar veriliyor.
Cumhurbaşkanı Şara, “Dürziler devletin himayesi altındadır” diyerek düzeni sağlamak üzere ilave ordu birliklerini gönderdi.
Pazartesi sabahı İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, “iki Suriye tankını imha ettiklerini… Golan tepelerine yakın Süveyda’da Suriye ordusuna ait bu tür araçların bulundurmasına izin vermeyeceklerini” açıkladı. Hangi hakla? Tamamen haksız, tamamen “güç bende” zorbalığı…
Ve 16 Temmuz Salı günü, Şam’daki Genelkurmay Binasını ve Başkanlık yerleşkesini vurdular İsrail Ordu Sözcüsü “birkaç günlük muharebeye hazırlanıyoruz, gerekirse yoğunluğu artıracağız” dedi…
YPG VE DEM
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklaması önemliydi:
“YPG’nin hareket halinde olduğuna dair bilgiler geliyor, mevcut karışıklığı fırsata çevirip yeni bir istikrarsızlık yaratmasınlar…”
İsrail’in saldırısı “yoğunlaşırsa” bir şeyler mi yapacaklardı, bilemeyiz. Fakat Salih Müslim’in “Türkiye saldırısına karşı İsrail desteğini alabiliriz” açıklaması biliniyor. (18 Aralık 2024)
Bu arada TBMM çok isabetli bir kararla “Suriye halkının yanındayız” diyerek bildiri yayınladı. Bütün partiler imzaladı, DEM imza vermedi “çekimser” kaldı.
DEM, olaylara öteden beri “Türkiye’nin güvenliği” değil, “Mezopotamya” olarak ifade ettikleri bir açıdan bakıyor. “KCK Sözleşmesi” de böyledir.
Türkiye kişi başı 30 bin dolar seviyesine ulaşsa, o seviyenin gerektirdiği bilim ve hukuku gerçekleştirse bütün bu sorunları aşar.
VE DİPLOMASİ
Hakan Fidan 16 Temmuz gece yarısı şu açıklamayı yaptı:
“Ürdün, Suudi Arabistan ve ABD ile koordineli çalışıyoruz. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’la doğrudan iletişimdeyiz. Amacımız bölgede sükûnetin sağlanması. Önümüzdeki 3-4 saat içinde bölgede bir ateşkes ve sükûnet ortamının sağlanmasını umut ediyoruz.”
Ve öyle de oldu. Böyle çok kritik anlarda, iyi ki Hariciye’nin başında Fidan var diye düşünürüm. Hamasete kapılmaz, diplomatik çözüme odaklanır.
ABD Dışişleri Bakanı Rubio da aynı şekilde bir açıklama yaptı.
Cumhurbaşkanı Şara’nın dünkü açıklaması şöyle:
“Çatışmaların tırmanması ABD, Arap ve Türk arabuluculuğuyla önlendi…”
Çözüm, İsrail’in saldırmaması, Şam’ın da Süveyda’ya gönderdiği birlikleri geri çekmesi.
Demek ki Şara’nın Batı’ya, Arap dünyasına ve Türkiye’ye yakın durması isabetlidir, yoksa nasıl durdurulurdu İsrail…
Demek ki, Orta Doğu’nun militanlığa değil, barışa ihtiyacı var. Haydut İsrail’e bahane vermemek için de bu şart.
Dört asırlık gecikmeyi eğitim, bilim, teknoloji, hukuk, istikrarlı kalkınma ve dünyaya açılma yoluyla hızla telafi etmek! Başka yol var mı?