‘Talep olursa Suriye’ye destek veririz’ ne demek

MİLLİ Savunma Bakanlığı Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk açıklama yaptı.

Dedi ki:

*

“Talep etmeleri durumunda Suriye’nin savunma kapasitesinin güçlendirilmesi ve terörle mücadelesine destek olmak için elimizden gelen desteği sağlayacağımızı daha önce ifade etmiştik.”

*

Ben bu açıklamayı...

- “Suriye’nin istikrarı, bizim kırmızı çizgimizdir” olarak anlıyorum.

- İsrail’in iç karışıklık çıkarma çabasına karşı bir duruş olarak anlıyorum.

- “Türkiye’nin çıkarları, Suriye’nin birliği ve bütünlüğünden geçiyor” olarak anlıyorum.

- “SDG konusu, sadece Suriye’nin konusu değildir” olarak anlıyorum.

*

Kısacası Milli Savunma Bakanlığı Sözcüsü Aktürk, “Talep olursa Suriye’ye destek veririz” derken...

Esas olarak Türkiye’nin savunmasını öncelediklerini söylemek istiyor.

YENİ SURİYE’YE EN KARŞI İKİ ÜLKE

BİRİNCİSİ İSRAİL:

Ha bire düşmanlığını gösteriyor, Şam’ı bombalıyor, kaos çıkarmaya çalışıyor. 

İKİNCİSİ İRAN:

Şimdilik pek fırsatını bulamıyor ama fırsatını bulduğu anda düşmanlığını gösterecek.

E HANİ ŞARA İSRAİL’İN PROJESİYDİ

NELER demediler Şara hakkında.

*

“İsrail’in adamı” dediler. “İsrail’in dostu” dediler. “İsrail’in projesi” dediler.

*

Bunu diyenlere soralım:

*

İsrail, Şara’nın dostu olduğu için mi...

Şam’ı bombalıyor? Suriye’de kaos çıkarmak istiyor? Dürzileri kullanıyor? Şara’yı hedef haline getiriyor?

*

Bu soruya şöyle yanıt verirlerse hiç şaşırmayacağım:

*

“Evet, Şara’nın dostu olduğu için böyle yapıyor İsrail. Dostu olmasa... Nükleer füzelerle Suriye’yi haritadan silerdi.”

ÜZGÜNÜM SABAHAT HANIM EN BÜYÜK ÜMMETÇİ HZ. ALİ

SABAHAT Akkiraz şöyle demiş:

*

“Şimdi saflarımız netleşti: Bir tarafta Cumhuriyet, laiklik, bir arada yaşama kültürü. Diğer tarafta ayrışalım, parçalanalım, ümmet olalım. Ben tek başıma da kalsam doğru bildiğim söylerim. Atatürk’ün, Hz. Ali’nin gösterdiği yolda yürürüm.”

*

Çok güzel konuşmuş Sabahat Hanım.

Yalnız şöyle bir sorun var:

*

Hz. Ali’nin yolu, tam olarak ümmetçilik yoludur. Günümüzün hiçbir ümmetçisi, Hz. Ali’nin ümmetçiliğine yetişemez.

KOMEDYEN ALİ CONGUN’A DAİR

BÜYÜK aile içindeki komik akraba gibi olması... Çok sempatik.

İtici artistliklerden kaçınması... Takdire şayan.

Küfretmeden güldürme çabası... Saygıdeğer.

*

Komik mi? Evet, yer yer komik.

Ama gösteri boyunca kahkahalar attıracak, gülme krizlerine sokacak, salonu hop oturtup hop kaldıracak kadar değil.

*

Avukatmış.

Avukatlık mesleğini icra ederken komedyenliği de yürütme çabası, bende kendisine en baştan kredi açma arzusu uyandırdı.

Açtım krediyi.

Şefkatle yaklaşmam belki de o yüzden.

*

Tamam, sık sık kahkahalara boğulmuyorsunuz izlerken.

Ama hep gülümsüyorsunuz.

Hep bir “büyük espri şimdi gelecek” beklentisi içine giriyorsunuz.

Beklenti karşılanmayınca da aşırı bağışlayıcı oluyorsunuz.

*

Neden böyle?

Buldum galiba:

Bu adam, anti-profesyonel. Sanki bu işten para kazanmıyormuş gibi bir hali var. İşte o hali cezbediyor insanı.

*

Başka artıları da var Ali Congun’un:

Kompleksiz mesela.... Toplumun tüm kesimlerini olduğu gibi kabul edip seviyor mesela... Alaycılığı kıyıcı değil mesela... Siyasal bağnazlığa sımsıkı kapalı mesela... İnançlar ve değerler konusunda doğal bir saygısı var mesela...

*

Ve hepsinden önemlisi: Henüz içinden geldiği ortamlardan uzaklaşmaya ve kopmaya fırsat bulamamış. Bu nedenle sahici geliyor. Bu nedenle samimi bulunuyor.

BURNUNDAN FİTİL FİTİL GETİRİLMELİ

TERTEMİZ amaçlarla kurulmuş Yunus Emre Vakfı’nın kasasını naylon faturalarla soyan bir adam var.

Adı: Şeref Ateş.

*

Aranıyordu. Yurtdışına kaçmıştı. Firariydi.

Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan Türkiye’ye girerken yakalanmış.

*

Bu adamın çaldıkları, hukuk önünde burnundan fitil fitil getirilmeli ki...

Vakıf malına el uzatmaya cüret edecek olanlar bundan ibret alsın.

DİNDARLARA EMPATİYLE YAKLAŞAN BİR SANATÇI

ATA Demirer, “Dinle ilgili şakalar bizde yapılmaz. Bu kuralı değiştirmek istemem” demiş.

*

Böyle deyip bırakmamış. Nedenini de açıklamış.

Şöyle demiş:

*

“Çünkü dine sarılıp sonsuz derecede korkunç hayatını iyi geçirmeye çalışan insanlar var. Mizahın yıkıcı gücünü düşündüğümüzde o insanların ruh sağlığının da sorumluluğunu üstlenmiş olursunuz.”

*

Bizde sanat dünyasında “dindarlar” söz konusu olduğunda empatik yaklaşımlardan genellikle kaçınılır.

Ancak Ata Demirer öyle yapmamış ve “dindarlar” konusunda bir empati geliştirmeyi başarmış.

*

Ne diyelim? Örnek olsun.