En iyi Suriye yaralı Suriye

Arap Baharı tabir ettiğimiz hercümercin başladığı sıralarda… (Şimdi hercümerç oldu, başlarken öyle demiyorduk, Arap sokağı o kadar kötüydü ki ne olursa olsun şimdiki halden daha kötüsü olamaz sanıyorduk. Döndük dolaştık, ‘şimdiki halden daha kötüsü’ne ulaştık. Eski kötü hali arar olduk. O gün bu gündür ‘daha kötüsü olmaz’ lafını lügatimden çıkardım.) İşte o günlerde, şimdiki Arap rejimlerinin yerine kim gelirse gelsin İsrail tedirgin olur. Çünkü bütün alternatifler mevcutlarına göre ‘İslamcı’ diye düşünüyordum.

Suriye’nin içi dışına çıkarıldıktan, altı üstüne getirildikten sonra Beşşar Esed gitti, yerine yoğunlaştırılmış bir devrim süreci sonunda -hepsi birkaç gün- el-Kaide’den evrilmiş HTŞ geldi.

HTŞ’nin gelmesi İsrail’in birinci düşmanı İran’ın ve Hizbullah’ın Suriye’den tasfiye edilmesi anlamına geliyordu.

Evet, bizim bulunduğumuz taraftan yani Kuzey’den, milyonlarca Suriyeli sığınmacıya senelerdir ev sahipliği yapan Türkiye’den bakınca bu bir zaferdi, bir ‘vaka-i hayriye’ydi.

Türkiye’nin müzahir olduğu bir devrim yapılmıştı.

Yakın alaka gösterdik. Dışişleri bakanımız, MİT başkanımız yeni başkan Ahmet el-Şara’nın yanına gittiler geldiler.

Suriye’nin batısından bakılınca biraz değişikti durum.

İsrail Esed’den kalan askeri tesisleri gidip gelip vuruyordu. Muhtemelen yeni rejimin savunma kapasitesini ortadan kaldırmak için.

Bir kısmını 1967’den beri kontrolünde tuttuğu Golan’daki işgalini de genişletti.

2000’lerin başında Golan’a gittiğimizde hemen karşı yamaçlardaki köyleri gördük. Adlarını bilmiyorum, Dürzi köyleriymiş.

İnsanlar işlerinde güçlerinde, işgal altındalar ama İsrail’den bir sıkıntıları varmış gibi görünmüyorlardı.

Golan’ın hemen yakınındaki Kuneytıra şehri İsrail saldırılarında yıkılmış, harap olmuştu.

Kuneytıralılar hafta sonlarında şehrin yıkıntıları arasında piknik yapıyorlardı, şehirden hala kopmadıklarını hissettirmek için.

Suriye’nin yeni devlet başkanı Ahmed el-Şara devrimlerinin 45 yıllık İran projesini sonlandırdığı anlatıyordu gelip gidenlere.

Haklıydı da. Suriye’de bir İran nüfuzu vardı ve o nüfuz devrimle birlikte dağılmıştı.

Bir başka açıdan bakılınca, Suriye’deki devrim İsrail’in güvenlik konseptine uygundu. Suriye’de İran yoktu artık.

Yeni bir rejim kuruluyor. Yeni devlet başkanı dünyaya yönünü belli etmek için kravat bile takmış.

Sana sataşmıyor.

İran’ı hasım görüyor.

Üzerinde biraz çalışılsa zengin Arap komşuları gibi İbrahim anlaşmalarına iştirak etme potansiyeli bile var.

İsrail’in bütün bunlardan memnun olması lazım.

Niye hala Suriye’ye saldırıyor?

İsrail, kendisine sataşmasa da hatta müttefiki bile olsa yanı başında, sağlam, kendi başının çaresine bakabilen, nispeten müreffeh, sükunetli bir Suriye istemiyor.

Biraz yaralı, biraz sorunlu, lüzumu halinde parçalanmaya müsait bir Suriye’yi kendi uzun vadeli çıkarları için daha uygun görüyor.

Suriye toplumu dinlerin, mezheplerin, değişik etnik grupların bir arada yaşadığı çok unsurlu bir ülke.

Bu unsurların Şam’daki hükümetten ziyade kendisine yakın olması, kendisini hami olarak benimsemesi için adımlar atıyor.

Kuzey’deki Kürt nüfusa alaka göstermesi bu yüzden.

Dürzileri zaten müttefik olarak görüyor.

Nusayri’lerle Şam yönetimi arasındaki gerilime de alaka gösteriyor.

Suveyda Golan’a yakın. İsrail, Şam’ı defalarca Suveyda’da hükümet kuvveti bulundurmaması konusunda uyarmış.

Nereden çıktı Suveyda’daki kavgalar?

11 Temmuz’da silahlı Bedevi gruplar Şam yolunda bir Dürzi taciri kaçırmışlar. Bunun üzerine araları uzun zamandır arazi ihtilafları sebebiyle bozuk olan Bedevilerle Dürziler çatışmaya başlamışlar.

Hükümet güçlerinin müdahalesi sırasında 9 silahsız sivil öldürülmüş.

(Al-Jazeera bu haberi teyit ettiğini yazıyor.)

Esed devrildiğinde Dürzi lider Hikmet el-Hicri Şam’daki yeni yönetimin anayasayı Suveyda’ya daha çok özerklik verecek şekilde değiştirmesini istemiş.

Yani İsrail, Suriye’nin mevcut ve muhtemel yaralarını kurcalıyor.

Suriye’nin içinde hiyn-i hacette kullanabileceği alet edevat bulundurmak istiyor.

Şunu da ilave etmek lazım.

Şam yönetimi bugün uslu duruyor. İsrail’le çatışmamaya, İsrail’i kızdırmamaya özen gösteriyor.

Zaten çatışacak bir kuvveti yok. Silahsız, ekonomisiz, parasız pulsuz.

İsrail’in savunma konsepti çok uzun vadelidir.

Yeni rejimde değilse bile Suriye toplumunda gelecekte İsrail’le çatışma potansiyeli görüyor olabilir.

Şimdiden tedbir alıyor.