Fahrettin Altun’la İletişim Başkanlığı yaptığı yedi yıllık dönemde hiçbir diyaloğum olmadı. Zira Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere birçok kamu kurumunda hep Altun’un uyguladığı akreditasyon yasağına takıldım.
Doğrusunu isterseniz bu durumu çok da umursamadım. Hatta işime geldi.
Neden biliyor musunuz?
Bizim meslekte Ertuğrul Özkök Ağabey’e mal edilen ve doğruluğu birçok defa kanıtlanmış bir öğütle izah edeyim.
Öğüdü bire bir aktarmak isterdim ama şöyle yumuşatarak aktarmam daha doğru olur:
“Sen gazetecisin. İş hayatın boyunca bir derenin kenarında oturmuşsundur ve o dereden (senin önünden) yüzlerce kendini vazgeçilmez sanan insan geçer.”
***
O derenin kenarında otururken önümüzden dün de Fahrettin Altun geçti. Kendisine el sallamak isterdim ama baktım kendi mahallesinden olanlar dahi el sallamıyor.
Ben izlemedim ama izleyen bir arkadaşım “A Haber, İletişim Başkanlığı’ndaki devir teslim törenini canlı vermiyordu” dedi.
Sonra RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in Instagram paylaşımına baktım. Yeni İletişim Başkanı Burhanettin Duran’ın resmi vardı. Altında da övgü dolu bir metin. ‘Fahrettin Altun’a bir mesajı var mı’ diye baktım. Adını dahi geçirmemişti.
Sonra Sevgili Nevşin Mengü’nün gönderdiği bir yazıyı okudum. 10Haber’de yayınlanmıştı. Cumhurbaşkanı’nın bir zamanlar dış politika baş danışmanlığını da yapan İlnur Çevik yazmıştı. Çevik “Burhanettin Duran karanlığa ışık olacak” başlığını tercih etmiş, adeta Altun dönemini “karanlık” ilan etmişti.
Çevik’in bir de tahmini vardı: Altun’un döneminde sus(turul)an Türkiye, Duran döneminde Konuşan Türkiye olacakmış.
***
Sonra AK Parti’deki kaynaklarıma sordum. Çoğunun ortak yanıtı “sürpriz olmadı, bekliyorduk” oldu.
“Niye ki” diye sorduğumda da yine çoğundan “Kendine devasa bir alan açmış, bakanlardan dahi fazla yetki ve bütçe kullanıyordu” mealinde yanıtlar aldım.
Bir kaynağım da “Aileyle zıtlaşacak kadar ileri gitti” yorumunu yaptı.
Kastettiği Altun’un Sabah/ATV grubuyla açıktan yaşadığı gerilimdi.
Ben konuştuğum kaynaklara bütün saflığımla “Biz büyükelçi ya da bakan olabileceğini düşünüyorduk” deyince de hep “hiç gündeme gelmedi” yanıtını aldım.
Kim ne derse desin.
Hepsinden bağımsız, Koskoca Fahrettin Altun’un 16 milyon bütçeli, kuş uçmaz kervan geçmez yerde ıssız bir binası olan ve yapılan başvuruların çoğunun sonuçsuz kaldığı İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na Başkan olması bir tenzili rütbedir, rutin değildir.
Haliyle kendisine yeni görevi için “hayırlı olsun” mu “geçmiş olsun” mu denir bilmiyorum.
***
Bir de başlıkta dikkat çektiğim ikinci sorunun yanıtını açayım.
Altun’un görevden alınması, Duran’ın gelmesi neyin işaret fişeğidir.
Kanaatimce bu gelişmeyi Erdoğan’ın “Seçim 2028’de Anayasa’da belirtilen tarihte olacak” açıklamasıyla birlikte değerlendirmemiz gerekir.
Bu açıklama Erdoğan’ın (Anayasa gereği) bir daha aday olmayacağının ve AK Parti’nin iktidarını sürdürebilmek için yeni bir Cumhurbaşkanı adayına ihtiyacı olacağının açık ifadesidir.
O ismi tahmin etmek Altun-Duran değişiminden yola çıkarak zor olmasa gerek.
Duran’ın son görevi Dışişleri Bakan Yardımcılığı’ydı.
Doğal olarak Erdoğan sonrası dönemde Hakan Fidan iktidar kanadında en güçlü Cumhurbaşkanı aday adayı haline gelirse sürpriz olmayacak.
Gelecek günlerde kabinede, TRT ve Anadolu Ajansı’nda da değişim bekleniyor.
Türkiye’yi her zamanki gibi hararetli gündemler bekliyor.
Hayırlara vesile olsun…