Bir mağarada arama yaparlarken hayatlarını kaybeden 12 asker ile ilgili araştırma önergesi AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Araştırma önergesi İYİ Parti milletvekilleri tarafından verilmişti.
AKP ve MHP milletvekillerinin önergeyi bu olayın neden ve nasıl gerçekleştiğini merak etmedikleri için reddettiklerini düşünmüyorum.
Sonuç olarak onlar da insan ve insan merak eder. Düşünebilme yetisi buna yol açar.
İnsanın merak duygusu, medeniyetin gelişmesini ve ilerlemesini sağlayan en önemli özelliği.
Bu tür dramatik sonuçları olan olaylar özellikle incelenir ki benzerlerinin bir daha tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin ne olacağı ortak akılla tespit edilebilsin ve bir daha hiçbir asker ya da sivil böyle bir nedenle ölmesin diye!
Bugün “medeni” dediğimiz ülkelerde günlük yaşamın her alanında karşılaştığınız birçok uygulama, karşılaşılan felaketlerden çıkarılan derslerin sonucudur. Yıllar önce izlediğim bir belgesel filmde büyük yangınlardan çıkarılan derslerin ABD’deki günlük yaşamı nasıl etkilediği anlatılıyordu. Yüksek binalarda yangın merdivenlerinin zorunlu hale getirilmesi, sokak kapılarının içeri değil, dışarıya doğru açılmasının mecburi tutulması, okul, hastane, alışveriş merkezi, sinema gibi kalabalık yerlerde acil durum çıkışlarındaki kapılara konulan kilit düzeninin kapıların dışarı doğru itilmesiyle açılabilmesi gibi bir dizi uygulama. Her biri karşılaşılan büyük yangınlardan sonra yapılan uzun ve ciddi araştırmalar sonucunda ortaya çıkmış ve bir kez üzerinde fikir birliğine varıldıktan sonra da tartışmasız yerine getirilen talimatlar dizisi.
Elbette AKP ve MHP milletvekilleri de olayın neden olduğunu merak ediyorlardı.
Elbette bu tür olayların benzerlerinin tekrarlanmaması için bu olayın incelenmesini ve dersler çıkarılmasını isterlerdi ama önergeye hayır oyu verdiler ki TBMM bu işin ötesini, berisini araştıramasın.
Çünkü bizim toplumsal yaşamımıza yön veren kötü huylarımızdan biri de “adamımı yedirtmem arkadaş” kültürüdür.
Olur da bu olay araştırılır ve “bizim adamların” hatası ortaya çıkarsa, ne yaparız duygusu!
Onun için iş bilmez, beceriksiz, bulunduğu makama layık olmayan birisi de olsa, eğer “bizden” ise bulunduğu makamda oturmaya devam etmesini isteriz.
Yarın iktidar değiştiğinde benzeri tabloyu tersinden izleriz; “kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz” atasözünün bu topraklardan çıktığını unutmayalım.
Şimdi bu iş Millî Savunma Bakanlığı’nın içinde geçiştirilecek.
Bakanlık açıklamasında yaşanılan bu olayın “istisnai, öngörülemez ve olağandışı bir durum olarak geliştiğini” söylüyor ve bu işi kurcalamak isteyenlere de sopayı gösteriyor:
“Gerçeklikten uzak olduğu halde kesin yargıyla ortaya atılan iddialar ile komplo teorileri üreten manipülatif söylem ve içerikler, Türk Silahlı Kuvvetlerimizi karalamaya ve yıpratmaya yönelik sistematik bir dezenformasyon çabasıdır.”
Yetkilileri uyarmak isterim ki “komplo teorileri üreten manipülatif söylem ve içerikler” gerçekten TSK’yı yıpratıyorsa bunun sorumlusu, olayın bütün çıplaklığı ile tartışılmasını önleyenlerdir.
TBMM’de yapılacak bir araştırma hem komplo teoricilerini sustururdu hem de ‘olay nasıl gerçekleşti’ sorusu aydınlanırdı.
Şimdi büyük olasılıkla küçük rütbelerdeki subaylardan birinin başında kabak patlar, onun terfisi filan aksar, söylentiler de gırla gider.
12 asker öldükleriyle kalır, “şehit” denilerek ölümlerinin yüceltilmesi yeterli görülür.
Fakir aileleri de çocuklarının şehit sıfatıyla onurlandırılması ve üç kuruşluk şehit maaşıyla avunmak zorunda kalırlar.
Evet, toplum vicdanını rahatlatmak için bunların yapılması zorunlu, bunların yanlış işler olduğunu iddia etmiyorum.
Ama 12 ölü askerin ardından “şehit” yüceltmeleri yapmak, meselenin aslının gözlerden kaçmasına neden olmamalı.
Bu olayda ve benzeri diğer olaylarda örneklerini yaşadığımız gibi TBMM’nin görevlerinden birini yerine getirmesi iktidar çoğunluğu tarafından ısrarla engelleniyor.
Bütçeyi, Cumhurbaşkanı yapıyor, savunmak için lütfedip Meclis’e bile gelmiyor.
Bakanlar canları isterse soru önergelerini yanıtlıyorlar, istemezlerse yanıtlamıyorlar.
Kanunlar bile Saray’da ya da bakanlıklarda hazırlanıyor, milletvekilleri kaldır parmak-indir parmak oynuyor.
TBMM niye var?
Kâğıt üzerinde baktığımızda çok önemli görünüyor. Gerçek hayatta ise varlığı ile yokluğu arasındaki farkı göremiyoruz.
TBMM’nin bu sistemdeki rolü figüran olmak mı?