Hukuk isteyerek suça tahrik!

Bugün geldiğimiz yer burası: Haksızlıkları, hukuksuzlukları konuşulamaz hale getirmek, muhalefeti ses çıkarmadan boyun eğmeye zorlamak! Bir gazetecinin eleştirisini bile “halkı suç işlemeye tahrik” diye tanımlamanın başka bir anlamı yok

Timur Soykan

CHP’li belediye başkanlarına yönelik gözaltı ve tutuklama dalgasının geldiği yeni aşamayı eleştiren gazeteci Timur Soykan, önce gözaltına alındı, ardından da tutuklanması istemiyle hakimliğe sevk edildi.

Savcılık Soykan’ın sosyal medyada paylaştığı bir yorumun “halkı yanıltıcı bilgi” olduğunu düşünüyor.

Soykan’ın mesajını tekrarlamayacağım. Özeti şu; belediye başkanlarına karşı yapılan operasyonların halkı ikna etmediğini ve zaten rejimin de bunu o kadar da önemsemediğini söylüyor.

Bu bir “yanıltıcı bilgi” midir, “yorum” mudur?

Her bir harfiyle bunun bir yorum olduğunu söylemeliyim.

Artık bunun da bir önemi olmadığını söyleyecek duruma geldik.

Fatih Altaylı’nın sözlerinden Cumhurbaşkanı’nı tehdit suçu çıkarabilen bir hukuk sisteminden beklenmesi gereken bir şey bu.

Soykan’ın tutuklanmasının istenmesine neden olan “suçlarından” biri de “halkı suç işlemeye tahrik!”

Bunu nasıl yapmış derseniz, orası muamma.

Soykan “halkın özgürlüğünü, haklarını ve ülkesini savunacağını” söylüyor ki bunun “suç işlemeye tahrik” olarak değerlendirilmesi kritik önemde.

Demek ki artık özgürlüğünüze, haklarınıza sahip çıkmak isterseniz suçlu muamelesi göreceksiniz.

Böylesine klasik otokrasilerde bile rastlanmıyor.

Bir ara sosyal medyada gördüğüm bir videonun gerçekleşmek üzere olduğunu gösteriyor bu.

Videoda bir genç kadın, sandığa oyunu atar atmaz etrafını saran polisler tarafından götürülüyor: Oy kullanmak suretiyle hükümeti devirmeye teşebbüs ettiği için!

Gülünecek bir şey ama biz gülemiyoruz çünkü bu gidişle bu hayali videonun gerçekleştiğini görebiliriz.

Geçenlerde de yazdığım gibi: Yeteri kadar beklersek Türkiye’de bütün fıkralar gerçek olacak!

Soykan’ın bu suçlamalarla tutuklanmasının talep edilmesi sadece bir gazetecinin yazdığı bir fikir yüzünden hapse girmesi anlamına gelmiyor.

Bu çok daha büyük bir şeyin habercisi, bir işaret fişeği.

Rejimin girdiği bu yoldan geri dönüşü o kadar kolay değil.

Geçenlerde yayımlanan bir kulis haberinde de AKP içinde böyle bir tartışmanın varlığından söz ediliyordu.

İmamoğlu’nun bu saatten sonra salıverilmesi ya da beraat etmesinin AKP açısından gerçek bir siyasi felaket olacağının konuşulduğu ile ilgili bir kulis haberi.

İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından bu köşede 21 Mart 2025 günü yayımlanan yazımın başlığı şöyleydi: “Erdoğan ‘bu kadarı yeter’ diyebilir mi?”

Yazımın son bölümünü tekrarlıyorum:

“Öte yandan otokrasimizin bugün geldiği noktada artık ne Anayasa var ne de kanun.

Her otokrat bilir ki bir kere Anayasa ve kanunları yok sayarsanız yarın aynısı iktidardan gittiğinizde sizin başınıza da gelir.

Zaman aşımı mı? 30 yıl sonra diploma iptal edilen bir ülkede artık zaman aşımı mı olur?

Dokunulmazlık mı? “Dokunulmazlık görevi ile ilgili, o yaptıkları görevlerinin arasında yok” gerekçesini hatırlıyor musunuz?

Hiçbir otokrat bunu göze alamaz.

Burada duramaz, “bu kadarı yeter” diyemez.

Moralinizi bozmak istemem ama çok daha ağır uygulamalar ve hukuksuzluklara hazırlıklı olalım.

Demokrasi ortak paydasında buluşmaktan ve haksızlıklara, hukuksuzluklara, kanunsuzluklara karşı bir arada durmaktan başka çare yok.

Bu arada çok can yakarlar, bunu da artık hep birlikte göze almak zorundayız.”

Bugün geldiğimiz yer burası: Haksızlıkları, hukuksuzlukları konuşulamaz hale getirmek, muhalefeti ses çıkarmadan boyun eğmeye zorlamak!

Bir gazetecinin eleştirisini bile “halkı suç işlemeye tahrik” diye tanımlamanın başka bir anlamı yok.

Susacaksınız, boyun eğeceksiniz, olan biteni seyredeceksiniz demek istiyorlar.

Bizim memlekette halkın sabrının taşması o kadar kolayca gerçekleşmez.

Başına gelenlere katlanıyormuş gibi yapar, sandığın ortaya gelmesini bekler.

Bundan sonraki aşama da her halde bununla ilgili olacak: Alıştığımız “serbest seçimleri” çok arayacağımız bir aşama!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı.

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu.

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ve futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.