TÜİK’e göre, tüketici enflasyonu Haziran ayında yüzde 1.35 artmış, 12 aylık artış ise yüzde 35.05 olmuş.
Bakan Mehmet Şimşek, enflasyonda düşmenin devam ettiğini belirterek vatandaşın müsterih olmasını istedi.
Haber, dar gelirlilerin, özellikle asgari ücretle çalışanların ve emeklilerin tepkisiyle karşılaştı. Çünkü tatminkâr bir maaş zammının yapılmayacağı anlaşıldı.
Ekonomist İris Cibre, “açlık sınırının 26 bin 115 TL olduğunu, 6 aylık enflasyon oranıyla emekli maaşının 16 bin 880 TL’ye çıkacağını” belirtti.
İktisatçı Prof. Emre Alkin’ “eksi çıkarmadıklarına dua edelim” diye açıklama yaptı. Ben bunu ‘rakamları TÜİK ayarladı’ diye anladım.
İTO’ya göre Haziran enflasyonu yüzde 1,77, yıllık enflasyonu ise yüzde 44,38.
ENAG’a göre Haziran Enflasyonu yüzde 3.05, yıllık enflasyon yüzde 68.68.
Bu tablo bize ne anlatıyor? Çok şey anlatıyor.
NASIL YÖNETİLİYORUZ?
Evvela, enflasyon gerçekten iniş sürecinde. Çünkü “acı ilaç” politikası uygulanıyor. Başka yolu da yok.
Son on yılda “faiz sebeptir” politikası uygulandı. CB sisteminde Cumhurbaşkanı bu politikayı tek yetkili olarak uyguladı. İlk işlerden biri, 3 Sayılı CB Kararnamesi ile tüm benzer kurumlarla birlikte, Merkez Bankası’nın bağımsızlığı kaldırıldı.
Fakat emirle faiz indirtmenin ne kadar yanlış olduğunu acı tecrübelerle gördük: Gelir dağılımı bozuldu, yatırım dengesi bozuldu, zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu.
Mehmet Şimşek çağırılıp da “rasyonel zemin”e, iktisat ilminin söylediği acı ilaca geçilmeseydi hem “cari açık” duvarına, hem “hiper enfasyon” duvarına çarpacaktık ki bugünküyle ölçülmez korkunç acılara maruz kalırdık.
Demek ki: CB sisteminde, kötü sonuçlar doğuracak yanlış politikaları erken düzelten kurumsal mekanizmalar yok. Yetkileri tek elde toplayınca böyle oluyor.
KURUMLAR SORUNU
Bu tablonun bize anlattığı ikinci önemli gerçek, kurumlara güven sorunudur.
Gerek uzun meslek hayatımda gerek tarih okumalarımda resmi istatistiklerin hiç bu dönemdeki kadar tartışıldığını ve iktidarların istatistik kurumu ile böylesine oynadığını görmedim.
Yukarıda bahsettiğim 3 Sayılı CB Kararnamesi’nin verdiği yetkiye dayanarak Merkez Bankası yöneticileri gibi “laf dinlemeyen” TÜİK yöneticileri de defalarca değiştirildi. Dünyada bunun örneği yok.
TÜİK eski başkanı Birol Aydemir, birinci sınıf istatistikçidir. Bu iktidar zamanında “6 yılda 6 başkan değiştirildiğini ve değiştirme sebeplerinin kamuoyuna açıklanmadığını” ifade ederek “nasıl bir başkan arıyorsunuz?” diye sormuştu. (2 Şubat 2022)
Sadece başkan değil, üst düzey personel de defalarca değiştirildi.
TÜİK enflasyon sepetini değiştirdi, olabilir. Fakat yeni sepete neleri aldığını mahkemeye bile açıklamadı. Eski Yargıtay Onursal Üyesi Seyfettin Çilesiz’in bu sebeple TÜİK aleyhine açtığı dava devam ediyor.
Başta yargı, Merkez Bankası ve TÜİK olmak üzere kurumların güvenirliğinin sarsılmış olması uluslararası hukuk ve derecelendirme raporlarında bile ifade edilmiştir.
Demek ki: Çağımızda iktidarlar kadar kamu kurumlarının liyakat ve sağlamlığı da hayati derecede önemli.
OECD RAKAMLARI
Dün OECD de üye ülkelerin Mayıs ayı yıllık enflasyon rakamlarını açıkladı. Utandım.
Türkiye’nin Mayıs ayındaki yıllık enflasyonu yüzde 35.4, eşi benzeri yok! Bizden hemen sonra Kolombiya geliyor, yıllık enflasyon yüzde 5.1’den ibaret! Ondan sonra Estonya ve Şili geliyor yıllık enflasyon yüzde 4.4’ten ibaret!
Almanya’da, Fransa’da, G. Kore’de yüzde 1-2 arasında!
Trump’ın faiz indirtmek için Fed Başkanı Powell’a hakaretler yağdırdığı Amerika’da yüzde 2.4’tür ve bu Powell’ın başarısıdır.
OECD ortalaması yüzde 4, tekrar belirteyim bizde yüzde 35! üstelik bu “acı ilaç”la sağlanmış bir oran.
OECD bünyesinde enflasyonu patlatmış ve iki yılı aşkın süredir acı ilaç verildiği halde hâlâ sorun olmaktan çıkaramamış tek ülke biziz!
Neden diye düşünmeli, sebeplerini araştırmalıyız.
İktidarda kim olursa olsun, Merkez Bankası bağımsız, kamu kurumları güçlü ülkelerde enflasyon olmuyor, olursa hemen aşağı çekiliyor.
Demek ki; dünyaya açık olmak, dünyadan dersler almak, kamu kurumlarını hukuken güçlendirmek ve bilimsel verilerden sapmamak şart!