Arzu etmem ama yan cebime koy!

Ortada 30 Haziran’da yapılacak duruşmadan başka hiçbir şey yok.

O duruşmadan “erteleme” kararı da çıkabilir “görevsizlik” kararı da...

Hatta bu iki karardan birinin çıkma ihtimali “butlan” kararı çıkma ihtimalinden çok daha yüksek.

Buna karşın, Kemal Kılıçdaroğlu, hukuki süreci Saray’dan takip ediyormuşçasına, 30 Haziran akşamı “butlan” kararı çıkacağından ve CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturacağından eminmiş gibi hareket ediyor.

Sadece öyle hareket etmekle kalmıyor, sanki mahkeme kararı kendisine el altından verilmiş gibi de kendisini kesin bir “pazarlık mevkii” olarak görüyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le bu mahkeme üzerinden pazarlığa girmeye çalışıyor.

CHP de kendisine yapılan bu operasyonun bir “tarafı” olarak kabul etmiş olacak ki Kılıçdaroğlu’yla pazarlık etmeye çalışıyor.

***

İlk pazarlık aşaması Kılıçdaroğlu ile cezaevinde bulunan CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun görüşmesiydi.

İmamoğlu o görüşmede “butlan davası”nın partiye vereceği büyük zarara dikkat çekmiş ve Kılıçdaroğlu’ndan halefi Özgür Özel’le görüşerek bu sorunu çözmesini rica etmişti.

Kılıçdaroğlu da İmamoğlu’na “Genel Başkan beni ararsa görüşürüm” mesajı vermişti.

İmamoğlu bununla da yetinmeyip Özgür Özel’den cezaevi ziyaretinde kendisine “Kurultay tertemizdir” diyen Kılıçdaroğlu’nu aramasını rica etmişti.

Özel, Kılıçdaroğlu’nu aramaya hazırlanırken, Kılıçdaroğlu’nun avukatı “Kurultay tertemizdir” açıklamasını yalanladı. Özel de bunun üzerine Kılıçdaroğlu’nu aramaktan vazgeçti.

***

CHP’nin ikinci pazarlık aşaması, üçlü bir ziyaretti.

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki ofisinde Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti. Grup, Kılıçdaroğlu’na “Özgür Bey bizden haber bekliyor. Eğer siz de uygun görürseniz buraya gelecek” mesajını iletiyor.

Kılıçdaroğlu ise bu mesaja olumsuz karşılık veriyor ve “Kendisiyle 30 Haziran’dan sonra görüşürüz” karşılığını veriyor.

Bunun üzerine üçlü grup Kılıçdaroğlu’nu davanın CHP’ye saldırı olduğuna ve bu sürecin bir parçası olmaması gerektiğine ikna etmeye çalışıyor.

Hatta Mansur Yavaş, görüşmede mealen “Böyle bir hamleyle başa gelirseniz, parti bölünürse kimse bana güvenmesin, ben yokum” diyerek Kılıçdaroğlu’nun kendisiyle ilgili yaptığı söylenen planları boşa çıkarmaya çalıştı.

Kılıçdaroğlu o görüşmede açık açık butlan kararı çıktığında partinin başına geçmeye hazırlandığı mesajını verdi.

***

Bütün bu süreçlerin içinde olan bir kaynağım şöyle dedi:

“Kemal Bey, dava operasyonunun içinde. Bu süreci başlatanlarla, yürütenlerle irtibatı olabilir. Yoksa nasıl bu kadar kesin bir şekilde butlan kararı çıkacağına inanabilir ki?”

Bu soruya hak vermemek elde değil.

Zaten davanın açılış sürecine bakıldığında da işin bir tarafının Kılıçdaroğlu olduğu ve Kılıçdaroğlu’nun iktidarla iş birliği yaptığı anlaşılıyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ben hicap duydum” gibi sözlerle Kılıçdaroğlu’nu cesaretlendirmesi de Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun bu dava konusunda paslaştığının en önemli göstergelerinden biri olsa gerek.

***

Bu arada Kılıçdaroğlu üçlü görüşme sonrasında meslektaşlarımıza yaptığı açıklamada Vahap Seçer’in kendisinin “Kayyum geleceğine ben geleyim” sözlerine destek verdiğini iddia etmiş. Görüşmeye katılanlara sordum, hiçbiri bu iddiayı doğrulamıyor. Hatta bir kaynağım “Bizden (sizi değil kayyum atanmasını tercih ediyoruz) dememizi mi bekliyordu acaba? Biz davanın kendisine karşı durulması gerektiğini anlattık. Hukuksuzluk içinden hangisini tercih etmemiz gerektiğini konuşmadık” dedi.

***

Kılıçdaroğlu, butlan tartışmasında, sözü geçen kurultayda Özgür Özel’i değil kendisini destekleyen Vahap Seçer, Zeydan Karalar, Oğuz Kaan Salıcı, Alper Taşdelen gibi isimlerin dahi desteğini kaybetmiş.

Yaptığım sohbetlerde gördüm ki onlar da “25 yıldır ülkeyi yönetenler demokrasiyi, ekonomiyi, hukuk devletini bu hale getirdi. Bu duruma karşı CHP ilk defa iktidar ümidi taşıyor ve iktidar karşısında büyüyor. Böyle bir ortamda CHP’ye yönelik saldırılara karşı birleşmek gerekirken, o saldırıların tarafı olmak kabul edilemez” görüşündeler.

Bir kaynağım, “Bütün bunlar bir yana Özgür Özel’e karşı mücadele zemini mahkeme değil Kongredir” görüşünü savunuyor.

Doğruyu da yapıyorlar.

***

Kemal Kılıçdaroğlu partide yargı eliyle yaratılacak bir kaosun aktörü olmak yerine, kendisine güveniyorsa ilk olağan genel kurulda aday olup Özgür Özel’i devirebilir.

Ancak bunun yerine iktidarla bir olup partiyi kaosa sürükleyecek bir senaryonun aktörü olmayı tercih ediyor.

Dili butlan arzu etmediğini söylese de hal ve tavırları açık açık “İstemem yan cebime koy” diyor.

Çok yazık!