Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
Kemal Kılıçdaroğlu, 27 Kasım 2021 günü sosyal medyada yayınladığı bir videoda şunu söylüyordu:
“Nefsine yenilen sorumsuz liderler ve iktidarlarının yapamadığını ben yapmak istiyorum. Hayatımın bu aşamasında neyleyim ben sarayları, paraları? Ben nefsimi körelteli çok uzun yıllar oldu. Tek bir muradım var benim, o da milletimin gelecekte bana dua etmesidir, o kadar.”
Konuşmanın dekoru Kılıçdaroğlu ailesinin mutfağıydı.
Henüz cumhurbaşkanı adaylığını açıklamamıştı. Altılı Masa’nın nafile toplantılarıyla bir yandan milleti, bir yandan da partisini oyalıyordu.
O tarihte doğru söylemediğini, aslında “nefsine yenilebilen” bir kişi olduğunu öğrenmemize daha 13 ay vardı.
Seçimden sonra da bu tablo iyice netleşti.
Önce “partiyi güvenli limana kadar götüreceğim” diye ayak sürüdü.
Şimdi de AKP yargısının vereceği kayyım kararını heyecanla bekliyor.
Bekliyor ki AKP yargısı kendisini tekrar CHP’nin başına geçirsin, o da partiyi “güvenli limana kadar” götürsün!
İsmail Saymaz’ın yazdığına göre CHP’nin il başkanlarından birine “benim gelmemin ne zararı var size” demiş.
TIKLAYIN: İsmail Saymaz: Kılıçdaroğlu, CHP'li isme "Benim gelmemin ne zararı var?" dedi; İmamoğlu mitinglerinden memnun değil
Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının, CHP’nin yeni yönetimiyle kat ettiği mesafeden ve toplumla kurduğu dinamik ilişkiden rahatsız oldukları da anlaşılıyor.
Yine İsmail Saymaz’ın yazdığına göre Ekrem İmamoğlu’na karşı yapılan yargı darbesinden sonra düzenlenen mitinglerden de memnun değilmiş.
CHP’nin, Türkiye’nin en büyük seçim çevresinde en yakın rakibinden 1 milyon fazla oy alarak seçilen bir belediye başkanını savunmasının neyinden memnun değil acaba?
Kemal Kılıçdaroğlu’na yakın bir gazeteci arkadaşım, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığının yanlış olduğunu savunduğumda bana şunu söylemişti:
“O hesabını yapmıştır, kazanamayacağı bir seçime girmez. Böyle yaparsa insan içine çıkamayacağını bilir.”
Görüyoruz ki böyle bir “bilgelik” durumu da söz konusu değil.
İnsan içine çıkmamayı bir kenara bırakın, AKP yargısı marifetiyle partinin başına oturmak bile onu utandırmıyor. Heyecan içinde bu kararın verileceği günü bekliyor.
Ortaya çıkıp, böyle bir şey olduğu takdirde partiyi, seçilmiş yöneticilere teslim edeceğini söylemeye dili varmıyor.
Genel başkan olduğu dönemde Kılıçdaroğlu’nun gizli görevinin Erdoğan’ın iktidarını sürdürmesini sağlamak olduğu yolunda komplo teorileri duyardık.
O zaman bu komplo teorilerine güler geçerdim.
Genel başkanlığı kaybettiği günden bugüne Kılıçdaroğlu’nun izlediği yola bakınca da “acaba” diyorum, “komplo teorisi diye gülüp geçtim şey aslında bir gerçeğin ifadesi miydi?”