Sessizlik neden en büyük tehdittir?

Hukukun üstünlüğü, bağımsızlığı, ifade hürriyetinin değeri, bir insanı özgürlükten alıkoymanın ne kadar ağır bir cezalandırma biçimi olduğu kısımlarını hızlıca geçelim.

Çünkü oraları çoktan geçtik ya da bunlar artık üzerinde konuşabileceğimiz ortak zeminler olmaktan çıktılar…

Altaylı’nın her devir yanlış olan ve ondan daha yanlış bir üslupla ifade ettiği fikirleri, berbat meslek sicili kısımlarını da hızlıca geçelim…

Oralara takılmak çok kolay ama birisi haksızlığı uğradığında onu değil, kendi değerlerimizi savunmak için ses çıkarırız.

Bir suçun oluşması için faillik kısmı üzerinde biraz durulabilir.

Suç olan bir fiille birini suçlayabilmek için ya o fiili işlemesi ya da işleme kapasitesi olması gerekir.

Yani biri tehditle, hükümeti devirmeye çalışmakla, darbecilikle suçlanıyorsa bunları yapabiliyor, bunu gücü yetiyor ya da bu suçları övüyor ya da işlenmesini tahrik edebiliyor olması gerekir.

Mesela ben, Türkiye’de bir köşe yazarı olarak “Bu Netanyahu ne iblis bir herif, elime geçse bir kaşık suda boğardım” yazdığımda Netanyahu’yu tehdit etmiş olmuyorum.

Ya da Mersinli bir çoban “Ah yok mu bir Kenan Evren darbe yapa” dediğinde darbeyi tahrik, teşvik suçu işlemiyor. Ama bir general bir yerde bunu dese onu darbecilikle suçlayabiliriz.

Fatih Altaylı da çok istese de Cumhurbaşkanı için bir tehdit olamaz.

Tarihten padişah hallerini örnek verdiğinde sadece kötü bir benzetme yapmış olur, ne bu yüzden Cumhurbaşkanı’nı dolaylı olarak tehdit etmiş kabul edilir ne de birilerini kışkırtmış olur.

Yani ortada bir suç olmadığı gibi ortada bahsedilen suçu işleyebilecek bir fail de yok.

Her bakımdan bir güç gösterisi, susturma, meydana okumayla karşı karşıyayız.

O halde hukuku, ifade hürriyetini bir tarafa bırakıp daha basit ve pragmatik iki nedenle bu tutuklamanın neden iktidarın da aleyhine olduğunu anlatmayı deneyelim.

İlki; Kutuplaşmış bir siyasette karşıt kutup görünür olmazsa, sizin kutup da zamanla erir.

Yani; CHP’li olmak için Erdoğan’a, AK Partili olmak için CHP’ye, İslamcı olmak için Kemalizme, Kemalist olmak için İslamcılara ve Kürtlere, ulusalcı olmak için liberallere, A Haber’de, TVNet’te konuşmak için Sözcü TV’ye, Altaylı’nın Youtube kanalına ihtiyacınız var.

Çünkü kimsenin ötekinin kötülüğü dışında söyleyecek daha orijinal bir sözü pek kalmadı.

Her partinin en cazip tarafı, ehven-i şer olması bile değil, öteki olmaması.

Yani ille de liberal ya da özgürlükçü olmanıza gerek yok, kendinizi ve kitlenizi şarj etmek için bile olsa pragmatik nedenlerle karşıt fikirlere ihtiyacınız var.

Fatih Altaylı’nın çok izlenmesinin muhalefete ekstra bir katkısı olduğunu sanmıyorum, muhalefetin ikna edilmeye zaten ihtiyacı yok. O izlenme bir onaylanma hazzının sonucu..

Ama Altaylı’nın iyi bir temsilcisi olduğu kültürel sınıfın öfkesinin görünür olması, en çok iktidarın işine geliyordu.

Siyasi kavgalarda fikirlerin bir ucunu susturduğunuzda, sizinkinin heyecanı, ikna ediciliğini, yaşam enerjisini de öldürüyorsunuz.

Dinlediğinizde öfkelenip, küfür edeceğiniz karşıt fikirleri duymazsanız, sizinki de zamanla anlamını ve heyecanını kaybedecektir.

Hapiste olan fikirlerle ve insanlarla kavga edemezsiniz. O motivasyonu artık sağlamaz.

O yüzden siyasetin kutuplaşma üzerine kurulduğu bir toplumda, her sesin duyulması, ifade hürriyetinin en maksimum hali en başta bu kutuplaşmadan ekmeğini çıkaranların çıkarınadır.

Ve ikinci neden; sessizliğin tedirgin ediciliği…

Fikir hayatında sessizlik bir çölün ya da ormanın sessizliğine benzer, sessizlik kimseye huzur getirmez.

Huzur vermediği gibi, tehlikenin nereden geleceğini bilemeyeceğiniz bir tedirginlik ve evhama neden olur.

Sessizlik, en uçlardaki fikirlerin sesinden daha tehlikelidir.

Fatih Altaylı’nın istese de yapamayacağı tehdide de benzemezler.

Altaylı’ya cevap verebilirsiniz, onla polemik yapabilirsiniz ama sessizliğe cevap veremezsiniz.

Sessizliği ikna da edemezsiniz.

Sessizlik en radikal, en yobaz, en tehlikeli fikirdir.

Sessizliğin artması, hepimiz için tehdittir.

Ceza kanununda yazmayan, savcıların soruşturamayacağı, polisin yakalamayacağı bir tehdittir bu…

Ses çıkarmak ise konum açık dolaşmak gibidir, herkes neyin nerede olduğunu bilmenin iç huzurunu duyar.

Sessizlik arttıkça hiçbir ses duyulmaz.

Bu büyük riski en iyi bir zamanlar o sessizliğin sesi olmuş olanların anlaması gerekirdi…