İran’dan dersler

İranlı arkadaşım, bak gelecekte İran’da ne olursa olsun 2009 bir dönüm noktası olarak hep anılacak demişti. Doğru demiş. İran’da elbette çok dönüm noktası, çok acılı olay var. İnsan içinde yaşarken birbirinin arasından seçemiyor.

2009 seçimlerinde, öne çıkan bir reformist lider ve bu lideri destekleyen reformist, orta yolcu bir koalisyon vardı. Mir Hüseyin Musavi ve Mehdi Kerrubi, rejimin içinden gelen ancak rejimin ve İran İslam Cumhuriyeti’nin devamlılığı için adım adım değişmesi gerektiğini söyleyen iki siyasetçi. Musavi cumhurbaşkanı adayı oldu. Kerrubi de adaydı, sonra adaylıktan çekildi Musavi’ye destek verdi. Yeşil Hareket olarak seçime girdiler.

Musavi, İran İslam Cumhuriyeti sisteminde bir ilki gerçekleştirerek, seçim kampanyasını karısıyla birlikte yürüttü. Karısı çok aktif toplantılar yaptı, kampanya pozları beraberdi. Gençlerden, kadınlardan çok büyük ilgi gördü.

Musavi, İran Devlet Televizyonu’nda rakibi Mahmud Ahmedinejad ile yaptığı karşılıklı münazarada ciddi fark da attı. Ahmedinejad, ne dediğini bilmeyen vulgar biri gibi gözüktü. Musavi’ye bel altı vurmaya kalktı, devrimden önce karısının mini etekli fotoğraflarını faş etmekle tehdit etti falan.

Gel gelelim, büyük heyecanla başlayan seçim rezaletle bitti. Nasıl olduysa, gecenin köründe birden bire “Oyları saydık bitti, Ahmedinejad kazandı” dediler. Muhalefet ayaklandı, eylemler düzenlendi, insanlar “Oylarımız nerede” diye sordu. Rejim sert bir şekilde eylemleri bastırdı. Musavi ve Kerrubi’yi devlet düşmanı ilan etti ve açıkçası doğru düzgün bir mahkeme falan da görülmeden bu insanlar ev hapsine alındı. Kerrubi ev hapsinden daha geçen sene çıktı. Musavi muhtemelen karısıyla hala ev hapsinde.

2009 yılında olanlarla şundan dolayı kafanızı ütüledim. O dönemde İran İslam Cumhuriyeti için ciddi bir şans vardı. Devrimin lideri Humeyni’nin öz oğlu, devrimi bizzat yapan pek çok kişi, bu işin böyle gitmeyeceğini, sistemin değişmesi gerektiğini söylüyordu. Eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk sistemi içten içe kemirip rejimi çürütürken, İran’ı da zayıflatan unsurlardı. Biraz sorumlu bütün siyasiler bunun farkındaydı.

2009’da sistem bir tür darbe yapmasa, o dönemde reformcu kadro başa gelse, belki de adım adım, kırmadan dökmeden sarsmadan işler içeriden değişecekti. İran, İsrail’e kolay yem olacak kadar zayıflamayacak, içten çürümeyecekti.

Musavi’den, Kerrubi’den sistem fayda sağlayabilirdi. Kadınların gönlü kazanılabilir, İran’ın savunma doktrini, dış politikası başka türlü şekillenebilirdi. Olmadı. Yazık oldu. İran açısından ne kadar büyük bir şansın kaçtığı bugün daha fazla anlaşılıyor.