İsrail’in İran’a saldırısına serinkanlılıkla bakarsak…

İsrail’in İran’a saldırısının an meselesi olduğunu vurguladığım ‘‘Etrafımızdaki ateş çemberi giderek genişliyor’’ başlıklı yazımı gazeteye gönderdikten birkaç saat sonra, yazıdaki öngörüm İsrail tarafından doğrulandı.

Gazze’yi Filistinliler’den boşaltma amaçlı savaşına hız veren İsrail, eş-zamanlı olarak İran’daki hedeflerini vurmaktan da geri durmadı.

Bir yandan Tahran’ın üzerine füzeler yağarken, diğer yandan da İran içerisine sızan Mossad ajanları, kullandıkları araçlarla, önceden belirledikleri ‘ölüm listeleri’nde yer alan isimleri henüz uykularındayken birer birer yok etti.

‘‘Listede kimler vardı’’ derseniz, liste aşağıda:

Genelkurmay başkanı Muhammed Hüseyin Bagheri…

Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami…

Devrim Muhafızları uzay araştırmaları başkanı Amir Ali Hacızadeh…

Genelkurmay 2. başkanı Gulamali Raşid…

İslami Azad Üniversitesi rektörü fizik profesörü Muhammed Mehdi Tehranji…

İran Atom enerjisi Örgütü eski başkanı Fereydun Abbasi…

İran yönetimi açısından hazin bir tablo bu…

TABLO NEYİN İŞARETİ?

Her şeyden önce, artık biliyoruz ki, İsrail ‘Yükselen Aslan’ adını verdiği operasyona uzun zamandan beri hazırlanmaktaymış… Netanyahu, saldırı sırasında yaptığı açıklamada, operasyonun tarihi olarak Nisan ayının düşünüldüğünü, bazı gelişmeler yüzünden tarihi ertelediklerini söyledi.

Açıklama saldırıya hazırlığın aylar öncesine dayandığını gösteriyor.

İkinci önemli tespit de, ‘Yükselen Aslan’ adı verilen operasyonun çok yönlü planlandığıdır. İsrail Savunma Güçleri (IDF) yanında istihbarat birimleri de İran’a saldırıda görev almış ve görevlerini ifa etmiş durumdalar.

Mossad’ın Washington Post (WP) gazetesine sızdırdığı habere göre, ülke içerisine sızmış İsrail istihbarat unsurları saldırı günü öldürmek üzere hedeflerine doğru yol alırlarken, öldürülen kişilerin görev itibariyle en yakınlarında bulunan isimlere de, onların infazları sonrasında, telefonla ‘‘Yeni hedef sizlersiniz’’ mesajı iletilmiş…

Kendi telefonlarından ulaşamadıklarına eşlerinin telefonları aranarak mesajın iletildiğini yazıyor WP…

İRAN GAFİL Mİ AVLANDI?

Öyle olduğu anlaşılıyor… Halbuki, Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı İsrail Katz, son haftalarda dozunu iyice artırdıkları mesajlarıyla, Gazze ile Lübnan’da Hamas ve Hizbullah’a karşı yürüttükleri savaşın esas hedefinin İran olduğunu belirtip durdular.

Tahran yönetimi böyle bir saldırıyı beklemeliydi.

Gafil avlanmanın sebebi, ABD’nin -daha doğrusu Donald Trump’ın- İran’ı müzakere masasına çekip görüşmelerle sorunun çözülebileceği bahanesiyle oyalaması olabilir.

ABD ile İran’ın üst düzey temsilcileri Nisan ayından beri Oman’da beş ayrı toplantıda buluşup, Barack Obama döneminde sağlanmış, ama Trump’ın ilk döneminde -2018 yılında- iptal ettiği ‘nükleer anlaşma’ üzerinde yenileme çalışmaları yürütmüşlerdi.

İsrail’in operasyon için ilk belirlediği Nisan ayından bu yana tam beş buluşma gerçekleşmişti; saldırı olmasaydı Abbas Araghchi ile Steve Witkoff muhtemelen altıncı buluşma için dün bir araya geleceklerdi.

Trump’ın bilerek isteyerek müzakerelerle İran’ı oyaladığı, saldırıdan bir önceki güne kadar yaptığı açıklamalarla İsrail’i engellediği izlenimi vererek Tahran yönetiminin saldırıya hazırlıksız yakalanmasını sağladığı anlaşılıyor…

İSRAİL’İN NİYETİ NE?

En fazla tekrarlanan, sürdürdüğü nükleer çalışmaları sayesinde İran’ın atom bombası üretmesine ramak kaldığı iddiasıdır. Nükleer silah sahibi İsrail İran’ın da aynı silaha sahip hele gelmesinin kendisi için güvenlik riski oluşturacağını ve bu amaçla ‘ön alma savaşı’ başlattığını ileri sürüyor.

Doğruluğu çok kuşkulu bir iddia bu. Doğru olsa bile, uluslararası hukuka göre, İsrail’e bağımsız bir ülkeye saldırma gerekçesi sağlamaz.

Saldırı sırasında komuta kademesi ile nükleer çalışmaları yürüten kişilerin hedef alınması İsrail’in gerçek niyetini gözlerden saklamak için olabilir.

İsrail bölgede güçlü bir İran istemiyor, ancak tehdit algısı İran’dan ziyade orada 1979 yılından bu yana varlığını sürdüren rejimden kaynaklanıyor…

Şah döneminde, İran ile İsrail arasında olağanüstü yakın ilişkiler bulunuyordu; İsrail’in bölgedeki en yakın müttefiki İran’dı. Bu özellik 1979 devrimi ile noktalandı. İsrail şimdi İran’da bir rejim değişikliğinin peşinde olabilir.

Kendisine dost olacak bir rejim beklentisiyle…

Bu tespitin doğru olup olmadığını bundan sonra meydana gelecek hamlelerden öğreneceğiz.

İsrail için en ciddi tehdit unsuru İran olabilir; ancak dünya için de en ciddi tehdit hukuk tanımayan bugünkü İsrail yönetimidir.