CHP hep savunmada mı kalacak?

İktidar, Ekrem İmamoğlu’nu cezaevinde tutarak ikili bir strateji izliyor.

Birincisi, (içini dolduramasa, turpun büyüğünü bulamasa da) ipe sapa gelmez iddialarla İmamoğlu’nun belediyeyi soyduğu algısı pekiştirilmeye çalışılıyor. İktidarın propaganda makinası da bu algıyla kendi tabanlarını konsolide ediyor.

İkincisi, muhalefetin sadece bu konuya saplanıp kalması, hep savunmada olması arzulanıyor. CHP kadroları bütün enerjilerini milletin sorunlarını gündemde tutmak yerine, İmamoğlu’nu unutturmamak, sokakları canlı tutmak, iktidarın iddialarına yanıt yetiştirmek ve poster yasaklamak gibi absürt kararları protesto etmek için kullanıyor.

***

İktidar bu stratejisinde büyük ölçüde de başarılı oluyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, mesaisinin çoğunu İmamoğlu gündemine ayırıyor.

Dünyada faşizmin, ırkçılığın yükseldiği bir ortamda İstanbul’da yapılan Sosyalist Enternasyonal toplantısında dahi İmamoğlu gündemi ön sıralardaydı.

Ne yazık ki CHP’nin bütün bu çabaları, İmamoğlu’nu sürekli gündemde tutması, sokağın iktidara yönelik olağanüstü tepkisi, yargının adil hareket etmesi ya da iktidarın demokratikleşmesi sonucunu doğurmuyor. İktidar da yargı da bildiğini okuyor ve bu antidemokratik ve adil olmayan ortam gittikçe pekişiyor.

İktidar kulislerine bakılırsa da İmamoğlu soruşturmasında dalgalar devam edecek ve belediyenin bütün yöneticileri, bütün şirketleri ve belediyeyle iş yapan birçok şirket soruşturmacıların tezgahından geçecek.

***

Peki CHP bu gündemin dışına nasıl çıkabilir?

Yanıt çok basit.

Özgür Özel, Pendik mitinginde asgari ücretin artırılması talebine dikkat çekti.

İktidarın bugüne kadar yapılan mitingler ve o mitinglerde verilen mesajlardan en çok çekindiği mesajın ekonomiyle ilgili bu mesaj olduğunu söylemeliyim.

Ne yazık ki ülke büyük bir ekonomik buhran yaşıyor.

14 bin lira seviyesindeki en düşük emekli maaşının, 22 bin lire seviyesindeki asgari ücretin insanca yaşama koşullarını sağlaması imkânsız.

***

Türkiye’deki ekonomik buhranın mutsuz ettiği kesimler sadece çalışanlar ve emekliler değil.

Bakın bir sanayicinin gönderdiği mesajı aynen aktarıyorum:

“Deniz abi iyi günler,

Genç bir sanayici olarak 16 ülkeye ihracat yapıyorum. İç piyasa talep her ay daralıyor ve tahsilat zorlaşıyor. Hammadde sıkıntısı da var ve her ay maliyetlerim arttığı için zor nefes alıyorum. Çalışanlar maaşlarından ben üretim maliyetlerinden mutsuzum. İşletmemi zor ayakta tutuyorum. Yandaş olmadığımdan kredi faizlerini ödemekten ana para ödemesi yapamıyorum. Krediye ulaşmamız zaten çok zor ve aynı oranlarda alamıyorum. Hükümet adeta ‘yatırım yapma, istihdam yapma faize yönel’ diyor. Artık sorun az kazanma değil az zarar etmek.”

Havaalanında karşılaştığım bir müteahhit de benzer şekilde dert yanıyordu. Kamu hak edişleri ödeyemiyor, en iyi ihtimalle çok geciktiriyor.

Konut sektörü durmuş vaziyette. Piyasada para dönmüyor. Paralarını alamayan taşeron firmalar batıyor. İşçiler de mağdur, ev bekleyen depremzedeler de...

***

Halkın her kesiminin yakınmaları ve beklentileri aynı.

Muhalefet, özellikle de CHP, gelecek 30, hatta 45 gün ülkeyi bu gündemle boğmalı.

İktidarı asgari ücreti ve emekli aylıklarını artırmaya zorlamalı.

Üzerlerine ölü toprağı serpilen, işçinin hakkını aramak dışında her alanda boy gösteren lüks içinde yaşayan sarı sendikacıları harekete geçirmeli.

Aksi takdirde iktidarın iki ayaklı İmamoğlu stratejisi başarılı olacak.

Yolun sonunda iktidar hem İmamoğlu’nu cezaevinde tutmaya devam edecek, hem CHP’nin İmamoğlu gündeminde patinaj yapıp durmasını keyifle izleyecek.

CHP’nin İmamoğlu gündemine saplanıp kalması, yeni gündemler yaratamaması da hep savunmada kalmasına neden olacak.

Oysa mevcut konjonktür muhalefetin atakta olması, iktidarın savunmada kalması için daha elverişli.

Benden söylemesi!