Kandil kayak merkezi olur mu?

1977 doğumluyum. 3 yaşındayken İran-Irak savaşı başladı. 1988’de o bitti. Körfez Savaşı patladı. 12 yıl ambargo altında yaşadık. 2003’de ABD Irak’ı işgal etti. İç savaş çıktı, her gün bir yerde bomba patladı. El Kaide bitti, İŞİD geldi, 2013’den 2018’e kadar savaş sürdü. 48 yaşındayım, hayatımın ancak son üç-dört yılında barışı görebildim.”

Kerkük’te bir lokantada karşılıklı olarak oturduğumuz Türkmen gazeteciyle neredeyse yaşıtız. Ama 1000 kilometre mesafede iki ayrı dünyada yaşamışız.

Böyle bir hayat yaşayan biri için barış sadece iyiniyetli, ideolojik bir slogan değil, bir temel ihtiyaç maddesi.

Tam olarak son beş günde Irak’ta karşılaştığım Arap, Kürt, Türkmen, Şii, Sünni, Hristiyan herkesi birleştiren temel duygu buydu.

Savaş yorgunluğu.

Bu sadece ölümlerden, güvenlik endişesinden yorgunluk değil, mayıs ayında 50’lere yaklaşan sıcaklarda kesilen elektrikler, akmayan sular, bozuk yollar, yıkık binalar, toplanmayan çöpler de demek…

Savaştan yeni çıkmış, hala bir sahibi olmayan Kerkük ile sadece 90 km ötede savaşlardan daha az yara alarak çıkmış Erbil arasındaki en az yarım asırlık gelişmişlik farkı barışın gözle görülen değerini gösteriyor.

O yüzden bu ülkede kimseyi PKK’nın silah bırakması, çözüm, barış için ikna etmenize gerek yok. Her köşesinde kurt amblemleri, Türkçülük sloganları olan Irak Türkmen Cephesi’nde karşılaştığınız bozkurt işareti yapan Türkmenler bile inşallah olur diyerek konuşmaya başlıyor.

Kerkük, Süleymaniye, Altınköprü, Musul, Telafer, Erbil…

Yakıcı güneşin altında neredeyse her şehirde ona yakın farklı etkinlikle bu beş günlük hızlandırılmışmış Irak ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi turunu Türkiye’de yapabilecek Davutoğlu’ndan başka birini bulamazsınız.

Sadece bitmeyen enerjisi yüzünden değil, bu bölgedeki itibarı ile de.

Üzerine Türkiye’de epeyce milliyetçi hamaset yapılmış Kerkük’e ilk güden Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Davutoğlu olmuştu. Şimdi Gelecek Partisi lideri olarak bu bir üst düzey Türk yetkilinin ikinci Kerkük ziyareti oldu.

Süleymaniye’ye gitmek ise başlı başına bir açılım. Türkiye’den uçak seferleri beş yıldır güvenlik nedeniyle yapılmıyor. 2017’de iki MİT görevlisinin PKK tarafından kaçırıldığı, Türkiye’nin ilişkileri dondurduğu bir şehrin çarşısında akşam vakti dolaşıp, bir çay ocağında çay içen, halkla birebir konuşan Iraklı yetkili bile olmamıştır.

O kadar ki Kubat Talabani, anlık olarak bu akşam çarşı ziyaretinin fotoğraflarını görünce “Bir şey olacak diye kalbim yerinden çıktı” dedi Davutoğlu’na. Ama şehrin güvenliğini test eden bu jest için memnuniyetini bildirdi.

Talabani, Türkiye’yle ilişkilerin düzelmeye başlamasının ilk adımı olarak bir ziyareti görmüş.

2017’deki referandumdan sonra bölgedeki havalimanlarında uçuşlar durdurulunca, ablukayı Şırnak’a giderek delmişler.

Süleymaniye-Şırnak arasına Referandum Yolu adını takmış. Şırnak’tan Paris’e uçup, Macron’la görüşmüş.

Türkiye’yi her zaman bir çıkış kapısı olarak gördüğünü anlattı.

Türkiye, burada zannedildiğinden çok gözde bir ülke.

Mesela Mesut Barzani’nin çocukları Türkçe’yi Türk filmlerinden ve dizilerinden öğrenmişler.

Erbil çarşısında Davutoğlu, meşhur kaleye sırtını verip bir çay ocağında otururken bir anda etrafında yüzlerce kişi toplanıp, fotoğraf çektirmeye başladı.

Herkes bildiği birkaç cümle Türkçe ile barış ve çözüm için dileklerde bulundu.

Davutoğlu, burada Türkiye’den iyi bilinen liderlerden biri hala. İyi hatıralara sahip insanlar onun hakkında.

Bölgedeki Kürt, Türkmen, Arap liderler için de öyle. Dışişleri Bakanıymış gibi bir protokol ve ilgiyle karşılandı. Barzanilerle dört saat oturup sohbet etti.

PKK meselesi artık herkes için zamanı gelmiş, kurtulması gereken bir kambur.

Ama Kürtlerin hakkı hukuku gözetilerek bunun yapılması isteniyor.

Hatta bir KYB yetkilisi peki Kandil ne olacak sorusuna şöyle espriyle cevap veriyor:

“Kayak pisti olur. Biraz riskli bir kayak pisti olur tabii, pistten çıkan mayına basabilir”