İnsan hafızası olumsuz kayıtları çabuk silermiş.
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy gibi soruşturmalar bir dönem hayatımızın tam göbeğinde olmasına karşın bugün detaylarını kimse hatırlamıyor.
Küçük bir araştırma yaptım. Sırf Ergenekon soruşturmasında dört yılda toplam 23 dalga operasyon yapılmış. Bu operasyonlarda yaklaşık 500 kişi gözaltına alınmış. 275 kişi Ergenekon davasında sanık yapılmış.
Merak edip 23. dalgada gözaltına alınanlara baktım. Mustafa Balbay, Sinan Aygün, Osman Gürbüz, Adnan Türkkan, Erol Mütercimler, Coşkun Gürel, Birol Başaran, Ercüment Ovalı gibi isimler de 23. dalgada gözaltına alınmış.
O soruşturmalarda birçok insan tutuklandı, hapis yattı.
Dalga dalga operasyonlarla kamuoyunda büyük bir şebekenin çökertildiği izlenimi yaratılmaya çalışıldı.
Ancak sonuç hiç de öyle olmadı.
***
İstanbul’un seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklandığı soruşturma da dalga dalga ilerletiliyor.
Üçüncü dalga dün yapıldı. İBB’nin Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Taner Çetin’in de aralarında olduğu 22 kişi gözaltına alındı.
Taner Çetin’in ismini okuyunca Google’dan araştırdım. Silivri Belediyesi’nde, Avcılar Belediyesi’nde, Beylikdüzü Belediyesi’nde kültür sanatla ilgili görevlerde bulunmuş ve 2019 seçimlerinden sonra İBB’ye gelmiş.
O süre içinde yerel ve ulusal basında Taner Çetin aleyhine o kadar çok haber çıkmış ki...
Belli ki seveni kadar sevmeyeni de çok fazla...
Haliyle neyle suçlandığına bakmakta yarar var.
Savcılığın iddiası, Çetin ve beraber hareket ettiği kişilerin (İBB çalışanlarıyla ihale alan şirketlerin çalışanları) ihalelerde yolsuzluk yaparak haksız kazanç elde ettikleri yönünde. Yine savcılığa göre MASAK Çetin’in aldığı gayrimenkullerin paralarını ihaleleri alan şirketlerin ödediğini tespit etmiş.
Bu iddiaların doğru olup olmadığını, polis ve savcılık sorgusundan, yazılınca ortaya çıkacak iddianameden ve yargılama sırasında duruşmalardan göreceğiz. Şahsen iddiaları ve Çetin’in yanıtlarını merakla bekliyorum.
***
İlk iki dalgada ortaya çıkan bilgilerin kimseyi ikna etmediği kesin. Üçüncü dalganın da benzer bir şekilde sonuçlanması ihtimali var.
Ancak, velev ki farklı bir sonuç elde edildi. Taner Çetin’in yaptığı iddia edilen şeylerin Ekrem İmamoğlu’na yıkılması ne derece mümkün ve doğru?
Cemil Acar’ı hatırlayın. Devlet Hava Meydanları’nda daire başkanıydı. Bir soruşturmada evinde 26 kilo altın ve 1,3 milyon Euro bulundu.
Ayrıca Acar’ın eşiyle fiilen değil ama hukuk önünde boşandığı, oturduğu müstakil eve iki kapı numarası aldığı, eşinin üzerinde görülen üst kat aranamadığı için eşinin kasaları kaçırdığı haber olmuştu.
Şimdi Acar’ın bu yolsuzluğu nedeniyle bağlı olduğu Genel Müdürün, onun da bağlı olduğu bakanın da soruşturmaya dahil edilmesi gerekmez mi?
“Bir daire başkanın bu kadar rüşvet aldığı bir durum genel müdür ya da bakan tarafından nasıl bilinmez” diye sorsam ne dersiniz?
Ancak öyle olmadı. “Suçun kişiselliği” denilerek iş Acar’la sınırlandırıldı.
***
Ergenekon soruşturmasında bazı dalgalarda gazeteciler, akademisyenler gözaltına alınıyordu. Sanırım savcılar, İmamoğlu soruşturmasında da benzer bir dalganın peşinde. Bu kapsamda birçok gazetecinin ismi “İmamoğlu ve ekibiyle bağlantılı, para alışverişi içinde” gösterildi. Listedekilerin birçoğunu tanıyorum.
Çoğu ciddi etik kaygıları olan, para pul mevzularıyla işi olmayan isimler.
Onların gazetecilik çerçevesinde yaptığı işleri “İmamoğlu’ndan aldıkları para karşılığı yapıyorlardı” gibi göstermek, hukuki olmadığı gibi etik de değil.
Bu gazetecilerin kişisel verilerinin gazetelere, sosyal medya kullanıcılarına sızdırılarak ifşa edilmesi de çok tanıdık bir yöntem.
Nevşin Mengü, İsmail Saymaz, Barış Pehlivan ve Yavuz Oğhan, iddia karşısında sessiz kalmayarak suç duyurusunda bulundular.
İkili hukuk uygulayan yargımızın bu suç duyurusunu ciddiye alıp bunu yapanlar aleyhine bir karar vermesini beklemiyorum.
Ancak bu tür suç duyuruları iddialara karşı meydan okumadır ve iddia sahiplerini fena boşa düşürmektedir.
***
Yargımıza olan güvenimi sonuna kadar korumak istiyorum.
Ancak bu dalga dalga operasyon formatı ve bazı belden aşağı yöntemlerin devreye girmesi güvenimi zedeliyor ve adil bir yargılama olacağına dair umudumu kırıyor.
O nedenle de CHP lideri Özgür Özel’in “duruşmalar TRT’den canlı yayınlansın” çağrısını destekliyorum.
Sayın Devlet Bahçeli’nin de dediği gibi bir an önce iddianame hazırlanmalı ve Türkiye kamuoyu iddiaları da savunmaları da açık açık görmelidir.