47 yıllık bir sayfa kapanıyor.
Eruh baskını. / Bebek cinayetleri. / Karakol baskınları. / Diyarbakır Cezaevi’nin dehşetli anıları. / Düşük yoğunluklu savaş dönemi. / Suikastler, cinayetler. / Bombalar, çatışmalar, katliamlar. / Köy boşaltmalar. / Öcalan’ın yakalanması. / Bitmeyen terör. / Açılım süreci. / Hendek ve çukur eylemleri. / Diyarbakır anneleri. / Cumartesi anneleri. / Şehitler, şehitler, şehitler. / Ağlayan analar.
*
47 yıllık belalı tarihten aklımızda kalanlar bunlar.
*
Bir aksilik çıkmazsa...
Artık hepsi tarih oluyor.
*
Bahçeli’nin girişimi... Erdoğan’ın tam desteği... Öcalan’ın çağrısı...
Ve sonuç:
PKK kendini feshediyor.
*
Bu olay...
Yirmi birinci yüzyılın vaka-i hayriyesidir.
*
Bu olay...
Yarım asırlık bir terör girdabından kurtuluştur.
*
Bu olay...
Türkiye’nin ayağına takılan en esaslı zinciri fırlatıp atmasıdır.
*
9 Mayıs 2025.
Bu tarihi not alın.
Güzel haberin ufkunun belirdiği, bundan böyle hep gülümseyerek anacağımız bir tarihtir bu.
SORU ÖYLE DEĞİL DE BÖYLE SORULSAYDI
ÖZER Sencar, yaptığı son araştırmada Türk halkına sormuş:
*
“Abdullah Öcalan’la yürütülen yeni süreci destekliyor musunuz?”
*
Cevaplar şöyle:
*
- DESTEKLEYENLER: Yüzde 24
*
- DESTEKLEMEYENLER: Yüzde 68
*
Böyle bir sonuç çıkması çok normal.
*
Çünkü Öcalan’ı merkeze alarak sorulmuş bir soruya vatandaşın olumlu yaklaşması mümkün değil.
Böyle bir soruya yüzde 28 bile bayağı fazla.
*
Özer Sencar, bu soruyu “Terörsüz Türkiye hedefini destekliyor musunuz” diye sorsaydı...
Tam tersi bir sonuç çıkardı.
*
Sonuçta her zaman soruyu soran kazanır.
Ya da şöyle söyleyeyim:
Bana sorunu söyle sana cevabı söyleyeyim.
ÖZEL Mİ ÖZDİL Mİ
- Özel’in öyle tuhaf bir samimiyeti var ki... Özdil’in laf ebeliğini pas pas eder.
- Özel öyle dışavurumcu ve uzun anlatıcı ki... Özdil’in buna dayanması zor.
- Konjonktür öyle Özel’den yana ki... Özdil baltayı taşa vurduğunun farkında değil.
- Özel öyle bir şeyi temsil ediyor ki... Muhaliflerin Özdil’den nefret etmeleri kaçınılmaz.
- Özel öyle bir Che tavrıyla ortada ki... Özdil’e düşen karşı devrimcilik gibi bir şey.
- Özel öyle bir rüzgar estiriyor ki... Özdil bin tane Atatürk kitabı yazsa nafile.
‘ZATU’ DİYE BİR UYGULAMA
6.2’lik sarsıntının hâlâ etkisi altındayım. Sürekli sallanıyormuş gibi hissediyorum. Sizi bilmem ama ben bir türlü kurtulamadım bu sallantı hissinden.
*
Sarsıntı anında aramam gereken en az 17 kişi vardı. Telefona sarıldım. Sonuç: Hiçbirine ulaşamadım. Annem dahil.
Telefon şirketlerine birkaç saydırdım. Sonra da bu bahsi kapattım.
*
Derken karşıma genç bir yazılımcı çıktı.
“Abi” dedi, “Biz bir uygulama yaptık. ‘ZATU’ dediğimiz bu uygulamayla tek bir tuşa basarak iki yüzden fazla kişiye konumunu ve durumunu iletebiliyorsun.”
*
Aile üyeleri, komşular, iş arkadaşları falan sisteme dahil ediliyor.
Afet anında “iyiyim”, “yardıma ihtiyacım var” gibi mesajlar otomatik olarak iletiliyor.
Beraber bir deneme yaptık. Bingo! Sistem tıkır tıkır işliyor.
*
Afet anında yaşanan iletişimsizlik illetine tam çare. Telefon şirketlerine muhtaç olmaktan kurtuluyorsun.
Keşke AFAD, bu uygulamayı yapanlarla iletişime geçse ve bu uygulamadan tüm Türkiye’nin faydalanmasını sağlasa.
LOKUMARİ
LOKUM, sevdiğim bir şey değil.
Yapış yapış hali, tadındaki baygınlık falan iter beni.
*
Mari isimli bir hanım, butik olarak lokum işine girişmiş. “Lokumari” diye bir marka oluşturmuş.
Osmanlı döneminde lokum, bakır kazanlarda yapılırmış. Orijinal yapım teknikleri varmış. Mari Hanım, orijinale sadakatten ayrılmadan üretiyormuş lokumları.
İnce uzun şekliyle, değişik karışımlarıyla ilginç bir tattı. Üstelik yapış yapış değildi, tadı da baygın olmaktan uzaktı.
*
Beni lokuma ısındırdı yani Mari’nin lokumları.