Ağır sonuçları olabilirdi, ucuz atlattık

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, insan kılığında dolaşan bir yaratığın saldırısına maruz kaldı.

Saldırgan, iki çocuğunu önce tüfekle vuran, ölmediklerini görünce de bıçaklayarak öldüren bir canavar.

Bu ağır suçuna rağmen nasıl oldu da serbest kalıp, aramızda dolaşır hale geldi diye merak ediyorsanız nedeni AKP hükümetlerinin çıkardığı “adli reform görünümlü aflar” sayesindedir.

Devlet Bahçeli’nin gönlünü hoş etmek üzere mafya reislerini hapisten çıkarmak için infaz kanunlarında yapılan düzenlemelerin sonucu bu.

İçişleri Bakanı saldırganın hak ettiği cezaya çarptırılacağını söylüyor.

Umarım dediği gibi olur ama daha önce Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç etmeye kalkışanların sırtlarının nasıl sıvandığını da hatırlıyoruz.

Bu saldırının nedeni, ülkeyi yönetenlerin ülkeyi bir açık cezaevine dönüştürme istekleridir.

Muhalefeti ötekileştirip, insanları birbirine düşman etme çabasının sonucudur.

Salı günleri TBMM kürsülerinde boğazlarınızı yırtarcasına bunları bağırırsanız, insanlıktan nasibini almamış bu tür yaratıklar da böyle davranırlar.

Ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyanların ağızları ile kulakları arasındaki mesafenin biraz daralmasında fayda var.

Çok daha kötü sonuçlanabilecek bir saldırıyı böyle atlatmış olmak, bundan sonra daha ağır sonuçları olabilecek böyle saldırılar olmayacağı anlamına gelmiyor.

Bu tür saldırıların ülkeyi çok büyük karışıklıklar içine sürükleme olasılığını akıldan hiç çıkarmamak gerekiyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e ve tüm Türkiye’ye geçmiş olsun diyorum.

Türkiye değerli bir evladını kaybetti

Bugün Gezi Parkı’nın yerinde bir alışveriş merkezi yoksa, bu Sırrı Süreyya Önder’in duruşundan cesaret alanlar sayesinde oldu. Onun için aslında Sırrı Süreyya’yı pek sevmezler ama günün koşulları yalandan da olsa gözyaşı dökmelerine neden oldu

Sırrı Süreyya Önder'in AKM'deki cenaze töreninde, kızı Ceren Önder Kandemir tabutun başında

Sırrı Süreyya Önder için AKM’de düzenlenen tören nedeniyle Gezi Parkı polis bariyerleri ile kapatıldı.

Erdoğan rejiminin en büyük korkularından biri Gezi Parkı. Korkuyu da aşan bir durum belki de kâbus demeliydim.

Sırrı Süreyya Önder, Gezi Parkı’na alışveriş merkezi yapılması amacıyla ağaçları sökmek için iş makineleri sokulduğunda ilk itiraz eden, tek başına makinelerin önüne dikilip ağaçların sökülmesini önleyen ilk kişiydi.

Bugün Gezi Parkı’nın yerinde bir alışveriş merkezi yoksa, bu Önder’in o duruşundan cesaret alanlar sayesinde oldu.

Onun için aslında Sırrı Süreyya’yı pek sevmezler ama günün koşulları yalandan da olsa gözyaşı dökmelerine neden oldu.

Rejimin ileri gelenleri yarım ağızla da olsa Sırrı Süreyya’nın ölümünden duydukları üzüntüden söz ettiler.

AKP Genel Başkanı Erdoğan da “Merhum Önder’in de son zamanda emek verdiği terörsüz Türkiye menziline vasıl olacağımıza yürekten inanıyorum” dedi.

Bu kadarını bile söylemesi onun için büyük aşama diye kabul edilmeli.

Eğer Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” çıkışıyla başlayan süreç olmasaydı, muhtemelen yarım ağızla bile baş sağlığı dilediğini de duymazdık.

Türkiye değerli bir evladını kaybetti. Başımız sağ olsun.

Nihat Bey’in şıklık anlayışı!

TÜSİAD Başkanı’na takılacak kelepçe ve tadına baktırılacak cop ile işçi sınıfına uygun bulunanlar aynı olamaz. Nihat Bey çok haklı. Bu yapılan hiç şık olmadı!

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Ekonomi İşleri Başkanı Nihat Zeybekci ve TÜSİAD Başkanı Orhan Turan

Cumhurbaşkanı’nın partideki yardımcısı ki kendisi ekonomik işlerden sorumluymuş, Nihat Zeybekçi, “TÜSİAD Başkanı’nın mevcutlu bir şekilde ifadeye götürülmesi şık değildir” dedi.

Bunu derken de bu görüşün kendisini bağladığını söylemeden de duramadı. Ne olur ne olmaz diye sanırım.

Zeybekçi, TÜSİAD Başkanı’na yaptığı ziyareti Erdoğan’a danışmadığını da söylüyor.

Bunu okuyunca bende “yürek yediği” izlenimi uyandı ama işin bu kısmı kendi aralarındaki mesele, bizi ilgilendirmez.

Zeybekçi, TÜSİAD Başkanı’nın yargının siyasallaşması ile ilgili eleştirilerini de “her halde dili sürçtü” diye yorumluyor.

Dil böyle sürçmez ama onu da geçiyorum.

Kafama takılan konu “şıklık” meselesi.

O gün TÜSİAD Başkanı, elini kolunu sallaya sallaya adliyeye geldi, savcıya ifade verdi ve bir de baktık ki gazetecilerin önünden elleri kelepçeyle geçirildi ki fotoğrafları çekilip, bütün Türkiye’ye gösterilebilsin.

Görüntü bence de şık değildi: Orhan Bey’in açık gri takım elbisesiyle, polislerin lacivert yelekleri arasında bir uyum gözlemleyemedim.

Bir kere iki koldaki iki polisin giysileri de birbirleriyle hiç uyumlu değildi. Biri kasket takmış, diğeri beyzbol şapkası. Birinin yeleğinde beyaz şerit var, diğerinde yok. Biri yaka bağır açık, öbürü zemheri soğuğundan korunmak ister gibi boğazına kadar kapalı. Biri sakallı, diğeri bıyıklı.

Oysa böyle bir tutuklama için polislere özel giysiler hazırlanmış olmalıydı ki Zeybekçi Bey’in gözü rahatsız olmasın.

Öte yandan kelepçe de en ucuzundan, işporta malı gibi görünüyordu.

Zeybekçi durumu şık bulmamakta bu açıdan da haklı. Loro Piana takım elbiseye takılacak kelepçe böyle olmamalı.

Tabii Agent Provocateur’de satılan türden otrişle kaplı bir kelepçe de yakışık almazdı.

Öte yandan polislerimiz son zamanlarda en çok sevdikleri işi yapıp, Orhan Bey’i dövmeye kalksalardı, 1 Mayıs’ta işçileri dövdükleri copları mı kullanmak zorunda kalacaklardı?

Bu kabul edilemez!

TÜSİAD Başkanı’na takılacak kelepçe ve tadına baktırılacak cop ile işçi sınıfına uygun bulunanlar aynı olamaz.

Polisimizin, bu tür üst düzey tutuklamalar için yeterli donanıma sahip olmaması gerçekten çok üzücü.

Nihat Bey çok haklı. Bu yapılan hiç şık olmadı!